Hayatın ritmi

Yaşam ile zaman arasında nasıl da sıkı sıkıya bir bağ var, değil mi?

Hayatın ritmine hiç dikkat ediyormuyuz? belki bazen, ancak genellikle bunu gözden kaçırarak, çeşitli sorunlarla uğraşarak, geçimimizi sağlamak için çalışarak, gelecek kaygıları ve geçmişin sıkıntılarını düşünerek hayatımız geçmiyor mu?

Geçimini sağlamak için çalışanların, kendine vakit harcayacakları, durup soluklanıp, şöyle bir düşünecekleri akşamları 3-4 saatlik bir zamanları var, sanırım. Bu zaman dilimini kendine, içine dönüp kendini ve hayatını sorgulayanlar birazcık anlamlandırıyorlar yaşamlarını belki. Veya kitaplar okuyup zihin dünyalarını geliştiriyorlarsa, birazcık gündelik sorunlardan uzaklaşıyorlarsa, ne mutlu.

Ancak, bu genellikle böyle olmuyor. İnsanlarımız, bu akşam saatlerinde tv haberlerinin iç karartıcı görüntüsünden sonra , yine iç karatıcı, acıklı, töreli, şiddetli ve kanlı dizilere teslim teslim ediyorlar kendilerini, bu güzelim saatlerini. Sabah kalktıklarında yataklarından, bir telaş bir acele, işyerlerine, bir acele ki herşey, çalışırken, bir acele ki, yolda, trafikte, yemek yerken, konuşurken. Bu kadar hız neden, hayatın hızına da hız limiti mi uygulansın? Hayat canavarı her an karşımıza çıkamaz mı, hızlı yaşam sürenlere dur diyecek.

Bazılarımız da çok yavaştır, tersine. Az sayıda olmasına rağmen, bu insanlarımız yavaş yaşar, ancak hızlı yaşayanlardan fazla farkları yoktur, yaşadıkları şeyler bakımından.

Bir de var mı böyle insanlar bilmiyorum, yaşam ile zamanı ustaca kullananlar, bazen zamanı unutup, yaşamın tüm güzelliklerinin ve inceliklerinin farkına varanlar, bazen zamanı kullanmak gereken faaliyetlerde, sadece araç olarak kullanırlar zamanı, yine yaşamı unutmadan.

Özetle, yaşamanın, yaşamdaki tüm güzelliklerin derinlemesine, içine çekerek, farkında olarak, iç dünyasını dışarıya, dış dünyayı içeriye bir ışık ve renk demetleriyle çekerek yaşamak,

Tüm dünya insanları için.