Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
Anılar
 

Hayatın senfonisi

Hayatın senfonisi
 

04/10/2007 / İstanbul 

Saat 09:15, işyerimdeyim. Odamın penceresin den dışarıyı izliyorum. İşyerimin olduğu semt, şehrin dışında ve oldukça kırsal bir yerde olmasına rağmen, benim manzaram çok da iyi olmamakla birlikte iyi denilebilecek düzeyde... Hava biraz kasvetli, yağmur da yağdı yağacak... Boynunu bükerek, dallarıyla köpeğimizin o muhteşem malikanesine konuk olan o yemyeşil söğüt ağacına ve söğüt ağacının üzerin de birbirleriyle koşuşturma halindeki beş küçük serçeye takıldı gözlerim... Sonra eskilere çok eskilere gittim... Çocukluğum da karlı günler de yiyecek aramak için koşuşturan serçeleri, hain tuzaklarına düşürerek yakalayan o komşumuzun oğlu geldi aklıma. Nasıl da üzülürdüm anlatamam. Çaresizce çırpınışlarına, sadece seyirci kalabilirdim. Çünkü bende çaresizdim. Beni de o hain ellerden koruyacak hiç kimse yoktu. Sessizce izler ve yakalayamaması için dua ederdim. 

Meğer hayatımızın en masum, en saf ve en temiz yıllarıymış çocukluk yılları. Tabiri yerindeyse polyannacılık oynayabildiğimiz ve bir çok çocuğun da mutsuzluğun ne olduğunu yaşayarak anlayabildiği o masum yıllar... Herkes çocukluğuna dönüp baktığında güzel şeyleri bulur ve güzel şeyleri anımsar öyle değil mi? Hayatımıza da bu yaşlarda öğrendiklerimizle yön veririz. Ya sevinci mutluluğu öğrenmişizdir ya da acıyı kederi ve hüznü. Hayat herkese adil davranmıyordu işte... 

Benim çocukluk yıllarım bana acıyı kederi ve hüznü öğretti. Bir de düşenin dostunun olmadığını, sırlarını başkalarıyla paylaşmadığın sürece dostluklarının daha uzun sürdüğünü, sessiz kaldığın sürece ezildiğini ve her zaman ama her zaman güçlü olmam gerektiğini. Ve bir çok şeyi.... 

Eğer dünyaya gelme şansım benim elimde olsaydı, bir insan olarak değil de, bir söğüt ağacı olarak var olmak isterdim. Durduğum yerde öylece durup, serçelere ev sahipliği yapardım. Davetsiz misafir olurdum dallarımla, yapraklarımla. Rüzgarı çağırırdım arada bir dertleşmek için. Sonra kış gelirdi. Ben kabuğuma çekilip sararırken, bahar da yeniden canlanırdım... Yazın sıcağın da gölge olurdum, bir işe yarardım öyle değil mi? 

Dünyaya gelme şansı verdiğiniz yavrularınızdan sevginizi, şefkatinizi, ilginizi eksik etmeyin lütfen.... 

Sevgiyle kalın,  

 
Toplam blog
: 2
: 13083
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

Özel bir firmada muhasebeci olarak çalışmaktayım. 30 yaşındayım (şuan). Evliyim, yaşamın bana en güz..