Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Hayatın simülasyonu yok mu yaaa?

Hayatın simülasyonu yok mu yaaa?
 


Hatasız kul olmaz. Hatamla sev beni. "Dermansız dert olmaz. Dermana sal beni." Orhan Abimiz böyle demişti 70 li yıllarda. gençler birbirine düşmandı o zamanlar. sokaklarda kan dökülmekteydi. Minübüslerdeyse Orhan Baba o güzelim şarkılarını söylemekteydi.


Devrimciler içten içe severdi onu ama bu "lümpen kültürün" müziğini dinlemek devrimci yollara gelmezdi. "Delikanlı Devrimciyi bozardı Orhan Gencebay. Onun için bazen gizli gizli mahalle kahvelerine gittiklerinde dinlerlerdi belki de onu.


Orhan Baba bir derviş gibi. Onun müziğini çocukken duyduğumda da sevmiştim şimdi de seviyorum. Orhan Gencebay ve Cem Karaca, ikisi de birer derviştiler. sonra aralarına Bir de Barış Manço katıldı. O da öyleydi bence. sonra onların yolundan yani "özgün müzik" yolundan bir tek Ahmet Kaya çıktı bir başına. Hepsi de bildikleri tanıdıkları ülkenin çocuklarını sevmekle, tanımakla ve onların şarkılarını söylemekle bir ömür tükettiler. Geriye bir tek Orhan Baba kaldı. İnsanda her zaman saygı uyandıran tarzı ve kişiliğiyle.



Bazen hayatta ne çok hata yaptığımı, kanalizasyon çukuruna düşmüş bir kedi gibi çukurun dibinden yukarıdan gelip geçenlere seslenirken, ne kadar da aptal olduğumu düşünürüm. oysa kendimi ne kadar da akıllı sanmıştım yürürken. Kendime ne kadar da güvenmiştim. "Batsın bu dünya" demek o zaman isyanın kırmızı rengine boyamaktır herşeyi.


Belediyenin bu ülkede sokak kedilerini şarkı söyleyebildikleri zamanlar dışında hiç sevmediğini ve kanalizasyon çukurlarını hiç kapatmadığını nasıl da unutabildim??


Hata yaparken bir şansım daha olduğunu zannetmek, 10 dakikalık hafızası olan o kısa süreli bellek kaybı hastalarında olduğu gibi sürekli hayata ve kendine sıfırdan başlamak zorunda olmak gibi bir şey.


Yanlış yaptın. "Dıııııııııııııt. kırmızı ışıklar yanar. herkes sana acıyarak bakar. sen artık bir kaybedensindir. Kendini teselli etmek için kendine sürekli "olsun yaa daha bir sürü "can"ım ve de hakkım.var. hepsini henüz kullanmadım ki bu yarışta" dersin.



Hayatın simülasyonunu yaşayabileceğimiz bi makine olamaz mı acaba? Lunaparklardaki eğlence tünellerinde bir de


"işte hayatınız, girin, yaşamış gibi olun bundan sonra hep hazırlıklı olun"


diyen bir makine olamaz mı yani? Yapılamaz mı? Örneğin bu makineye zaman zaman girip birine aşık olup sonra da mutsuz olsak, ya da bir iş kursak ve de batırsak. hatalar yapsak ve ama hatalarımızın bedeli sadece uzuuun bir hayat olmasa? Zaman olmasa bu hataların bedeli? Örneğin bir saat içinde bir kaç hayat deneyimini tecrübe etsek o makinede? ne güzel olurdu.


Karşımıza insan tipleri ve karakterler çıksaydı. Örneğin, aşık olduğumuz, evlendiğimiz kişi sonradan gay çıksaydı mesela. ama biz onunla canciğer kanka olsaydık filan işte boşandıktan sonra. hayatta herşey olur hesabı.


Ya da en yakın arkadaşımızın bizi kandırdığını yaşasaydık ya da en güvendiğimiz ve oyunu devam ettirebilmek için seçtiğimiz bir karakterden hiç beklenmiycek bi darbe yeseydik.


çok param olursa böyle bi makine icat edicem. hayatı simülasyon eden bi makine.

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..