Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '11

 
Kategori
Öykü
 

Hayatın ta kendisi 11. bölüm

Hayatın ta kendisi 11. bölüm
 

Resim alıntıdır. "Çaresizliğimden korkuyorum."


Evde derin bir sessizlik hâkim olmuştu. Ayşe kolon kanseriymiş, üstelik teşhisi geç yapılmış, ameliyat belki bir umutmuş. Zaten düzenli bir geliri yokmuş, birde tedavi masrafları daha da bükmüş belini. Ameliyat olacakmış ama sonucu pek ümitli değilmiş. Ayşe tutturmuş kızımı dünya gözüyle göreyim diye. Ağabeyi ablası kız kardeşlerini merak edip dururlarmış. Bu kötü günlerinde yanında görmek isterlermiş… miş… miş… Bekri uzun uzadıya anlatmıştı olan biteni kendince. Gözleri yerde, sürekli sıralıyordu fikirlerini. Ara sıra göz ucuyla karşısındakilerin tepkilerini kontrol ediyordu.

Bekri susunca Yusuf ne diyeceğini bilemeden Züleyha’ya baktı. Karısının yüzü bembeyaz olmuştu neredeyse. Eliyle göğsünü tutuyordu. Aceleyle kolonyayı kaptı birden.

_Züleyha, canım…üzme kendini. Sakin olmaya çalış…dur su getireyim ben sana…

Koşarak mutfağa gidip bir bardak suyla döndü geriye. Yavaş yavaş içirmeye çalıştı karısına.

_ Züleyha, karıcım. N'olur kendine gel. Hadi kalk biraz, elini yüzünü yıkayalım…

Bir yandan da ters ters baktı Bekri’ye. Oysa Bekri umursamaz bir tavırla öylece seyrediyordu karşısında ki telaşı.

_ Ah Bekri ahhh…böyle pat diye söylenir mi bütün bunlar?..Züleyha daha yeni çıktı sayılır hastaneden…

_ Aman Yusuf Abi, nerden bileyim ben yengemin hasta olduğunu… aç şu pencereyi de hava alsın biraz, bir şeyciği kalmaz valla… Ne yapayım, benim karı daha beter durumda, oturup ağlayayım mı şimdi?


Yusuf, bu lafları duyunca daha fazla kendine hâkim olamadı. Hışımla ayağa kalkıp, öfkeyle bağırıverdi:

_ Ulan hergele… Biz Handan’ı yuvadan aldığımızda daha yaşına bile girmemişti. Biz almasak kim bilir kimlerin yanına verilecekti. Bulabilecek miydin o zaman? Bu kadar sene arayıp sormadın, bir kere bile görmeye gelmedin? Handan’ın senin gibi bir akrabamız olduğundan haberi bile yok, şimdi kalkıp ne yüzle dikiliyorsun karşıma?

Bekri böyle bir çıkış beklemiyordu. Afallamıştı duyduklarından ama kısa sürede topladı kendini. Yusuf’dan daha beter sinirlenmiş gibi alaycı bir ifade ile cevap verdi.

_ Onu bunu bilmem… Zamanında olan oldu, şimdi bana bahaneler bulma. Sonuçta Handan’ı alan siz oldunuz, bir yabancı değil. Bizde kızımızın sizin yanınızda güvende olduğuna inandık senelerdir. Görürsek bırakamayız dedik, Züleyha yenge çocuksuz kalmasın dedik. Sizi düşündük biz, kötülük mü ettik yani… Ayşem, gözleri açık mı gitsin? Bu kadar senedir ana yüreği ne çekti haberiniz var mı sizin?

*******
Handan önündeki sarı zarfı elinde evirip çeviriyor, bir çıkar yolu arıyordu. Ne diyecekti şimdi? Ne bahane bulacaktı? Gözleri doluverdi çaresizlik içinde. Kısacık bir mutluluk oldukça pahalıya patlayacaktı şimdi. Yüreğinin sevda heyecanıyla çınlayan sesi, şimdi korku tüneline girmiş gibiydi. Dört bir yanında tam tam sesleri yayılıyordu sanki. Az sonra yaşanacak yakma töreninden sonra küllerini savururlardı artık etrafa. Usulca kalktı yerinden, küçük adımlarla Haydar’ın odasına doğru ilerlerken, geri geri gitmek istercesine sürüklüyordu kendi. Adamın odasının önüne geldiğinde derin bir soluk aldı, yardım bekleyen bakışlarla etrafına baktı. Yazık ki kimse farkında değildi genç kızın. Bazıları işine dalmış, bazıları çene yapıyordu ayaküstü. Bitkinlik içinde kapıya vurdu sonra. Tok bir ses duyuldu içeriden:

_ Geeeel….

Elleri titreyerek açtı kapıyı. Karşısındaki adam işte nihayet ağıma düşürdüm seni dercesine büyük bir keyifle bakıyordu genç kıza. Memnuniyet dolu bir yüz ifadesiyle yaslandı koltuğunun arkasına. Handan elindeki zarfı göstererek:

_ Müdür bey…bu öğlen geç kaldığım için…savunma istemişsiniz benden?

_ Gayet doğal değil mi bu? Handan Hanım, zaten daha öncede size uyarılarım olmuştu. Burada benim kurallarım geçer, bunu size kaç defa söyledim?

_ Biliyorum efendim ama…

_ Aması falan yok…yok tamam mı? Daha birkaç hafta önce internet chatleşmesi yüzünden hakkında soruşturma açılacağını söylemiştim. Annen hastaydı diye fazla üstünde durmadım. Genel Müdürlüğe bildirmedim. Fakat siz benim iyi niyetimi kullanmayı tercih ettiniz. İşlerin bu kadar yoğun olduğu bir zamanda üstelik…Bu gecikme için ne gibi bir mazeretiniz vardı acaba? Bu defa kim hastaydı?Yoksa cenazeniz mi vardı?

Adam genç kızın çaresiz bakışlarını yakalamış, kazandığı zaferin coşkusu ile bir bir sıralıyordu sorularını. Cümleler çoğaldıkça Handan daha bir çıkmaza giriyordu sanki. Bir şey olsaydı keşke, deprem olsaydı, kasırga falan çıksaydı, yerle bir olsaydı bu oda.

_ Efendim….çok…çok özür dilerim. Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşım geldi İstanbul’a, kıramadım onu…

_ Bir erkek arkadaş mı bu?

_ Evet ama….o…o…okuldan…

Handan evet dediğini anlayınca kıpkırmızı kesiliverdi. Panikten ne söylediğini bile anlamıyordu. Adamın eline bir koz daha geçmişti işte. Haydar yılışık bir gülüşle yanaştı kızın yanına. Kapıyı ayağı ile iterek kapatıverdi. Ses çıkarmadan Handan’ın arkasına geçti ve usulca kızın kulağına eğildi.

_ Bana bak kızım…dışarıda yediğin naneleri dinlemek istemiyorum. Şayet burada kalmak istiyorsan….şayet işini kaybetmek istemiyorsan bana biraz daha yakın olacaksın…

Genç kız bayılacak gibiydi. Hemen kaçıp gitmeliydi bu odadan. Bu iğrenç adam ondan kim bilir neler isteyecekti. Zangır zangır titriyordu… bir adım attı öne. Masaya dayanıvermişti şimdi. Adam kızın beline sarılıverdi birden. Büyük bir istekle boynunu, ensesini öpmek için uğraşıyordu. Midesi bulanmaya başladı Handan’ın. Hışımla döndüğü anda odanın kapısı açılıverdi. Haydar’ın karısı önce şaşırdı bu manzara karşısında. Kocası genç bir kızla neredeyse sarmaş dolaş olmuş, kendisini görmüyordu bile. Şimşekler çakıyordu gözlerinde. Gök gürlemesi gibi bir sesle cırlayıverdi sesi:

_ Haydaaaarrrrr….bu ne rezalet….bu yosmanın senin yanında ne işi var? 

 
Toplam blog
: 71
: 569
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

1969 doğumluyum. evliyim, iki çocuğum var. Kitap okumayı ve şiiri severim. ..