Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '11

 
Kategori
Öykü
 

Hayatın ta kendisi 13. Bölüm

Hayatın ta kendisi 13. Bölüm
 

resim alıntıdır. "Hayatın gerçek yüzü canımı yakıyor artık."


Sibel yanlış mı duydum diye baktı Handan’ın yüzüne. Sonra anlayışla yumuşadı ifadesi. Handan daha o kadar tecrübesizdi ki hayat yolunda. Bu zamanda iş bulmanın ne kadar zor olduğundan haberi bile yoktu kızın. Lise diploması ile üstelik. Şu anda öğrenci olmasının ona iş bulmada daha da zorluk çıkaracağını bilmiyordu. Genç kızın hala titreyen ellerini tuttu. 

- Handan’cığım, böyle fevri kararlar verme istersen. Biraz düşün... ne dersin.? Şimdi işten ayrılırsan çok zorda kalacaksın. Hem annen de yeni yeni iyileşiyor. Kadıncağız birde buna üzülmesin.. 

Handan elinin tersiyle gözlerini sildi ama gözyaşları akmaya devam ediyordu. İçini çekerek inleyince Sibel dayanamayıp kızın başını göğsüne yasladı. 

_ Ah küçüğüm benim, hayatın gerçek yüzünü yeni tanımaya başlıyorsun. Maalesef böyle şeylerle çok karşılaşacaksın daha. Ağla bitanem, içinden geldiği gibi ağla… 

Handan bu sözlerden sonra hıçkırıklarla daha da sokuldu Sibel’e. İsyan edercesine, canını acıtarak gözyaşları akmaya devam etti. Bir süre sonra yavaş yavaş sakinleşmeye başladığında Sibel ona bir tomar peçete uzattı. Gözyaşlarını silerken: 

_ Ablacım, özür dilerim. Seni de üzdüm değil mi? 

_ Olur mu Handan’cığım. Dostlar ne içindir. Biz seninle dostuz değil mi? Seni ne kadar çok sevdiğimi, kızım gibi, kardeşim gibi gördüğümü söylememe gerek var mı? 

Handan minnetle baktı ona. Uzanıp küçücük bir öpücük kondurdu sonra yanağına: 

_ Teşekkür ederim, iyi ki varsın. 

_ Ne yapacaksın şimdi? İstifanı vermeyeceksin değil mi? 

_ Ama Sibel Abla, o gargamel kılıklı adama istifa ediyorum dedim ben. 

Sibel şöyle bir elini salladı havada. Sonra gülümseyerek devam etti. 

_Canım, boş ver sen onu. Karısı yanındayken farkına bile varmamıştır. Bence ne yap biliyor musun? Yıllık iznini al bir süre. Ona nasılsa bir şey diyemez. İzindeyken de kendine uygun bir iş bakarsın. Eğer bulursan istifanı verirsin buraya. 

_ Bulamazsam da kürkçü dükkânına geri dönerim değil mi? 

_ Ne yapalım, geçinmek için başka çare yok canım. Hadi yıllık iznini yaz şimdi. Nasılsa Haydar çıktı. Yarın ben imzalatırım ona. 

_ Yapar mısın gerçekten? 

_ Tabii ki, sen yaz ver bana. Büyük bir zevkle yaparım hem de. Hadi bakalım çabuk ol, servislere geç kalmayalım. 

Yusuf Züleyha’yı yatağına yatırmış, sakinleştirici ilacını içirmişti. Züleyha iyice zayıflayan bedeniyle öylece yatıyordu yatağında. Adam sevgiyle saçlarını okşadı kadının. Beyazları ne kadar çoğalmıştı. Sanki ben farklıyım dedi içinden. Ama ilk günkü gibi güzeldi karısı. Onun güzel gözlerine kilitlenip kaldığı o bahar sabahı kadar tazeydi hala. Züleyha hayatın ona verdiği en büyük armağandı. İki ellerinin arasına aldı yüzünü. Bekri gelmişti aklına. Bu kadar para nerden bulunurdu? Emekli olunca aldığı ikramiyeyi bu eve yatırmıştı. Züleyha çok istemişti burayı. Onu mutlu etmek için her şeyi göze alırdı Yusuf. Birinden borç isteseydi fakat bu kadar parayı kim verirdi ona? Bankadan kredi alsaydı, zaten ucu ucuna yeten maaşıyla nasıl öderdi? Aileden zaten ne kalmıştı ki. O anda aklına geldi Yusuf’un. Bekri Keşan’dan gelmişti. Babaları oradaki evi Bekri’ye bırakmıştı çünkü. Köydeki bağlar hala duruyordu. Bekri senelerdir ikisinin hakkı olan bağları istediği gibi kullanıyordu. Yusuf hiç hesap sormamıştı ona. Şimdi işe yarar mıydı acaba bu bağlardaki hisseleri? 

Düşünceler içinde boğuşurken sokak kapısının açılan sesi ile kendine geldi Yusuf. Sessiz olmaya dikkat ederek çıktı odadan. Handan’ın güzel yüzünü görünce yüzü aydınlanıverdi. 

_ Hoş geldin kızım… 

_ Hoş buldum babacığım. Annem nasıl? 

_ İyi… iyi… uyuyor şimdi… 

Yusuf kızına daha bir dikkatli baktığında gözlerinin kızarmış ve şiş olduğunu fark etti. Yüzü gülüyordu ama gözlerindeki hüzün ne oluyordu böyle? 

_ Handan… Kızım. Bir şey mi oldu? 


Özgür’ün evinde de sakin bir akşam yemeği yeniyordu. Babası büyük bir iştahla çok sevdiği mantıya daldırıyordu kaşığını. Annesi yine marifetini döktürmüş, masayı donatmıştı. Havadan sudan, günlük işlerden konuşurlarken tam sırasıdır diyerek söze giriverdi Özgür: 

_ Anne, baba…. benim sizlere söylemek istediğim bir konu vardı. 

İkisi de meraklı bakışlarını çevirdiler oğullarına. Kemal Bey otoriter bir sesle: 

_ Söyle o zaman… 

_ Anneme söylemiştim. Geçen gün Handan’la karşılaşmıştım. 

Türkan Hanım yine buz kesilmişti. Sinirli bir iç çekişle arkasına yaslandı. Devam etmesini istercesine bakışlarını dikti oğluna. 

_ Handan ile bugün tekrar görüştük. Seneler önce ona olan zaafımı belki anlamışınızdır. İstanbul’dan ayrılırken yüreğimin bir yarısını burada bırakıp gitmiştim ben. Yıllardır da unutmadım. Şirketin İstanbul teklifini en çok bu yüzden kabul ettim zaten. 

Kemal Bey iyice sabırsızlanmıştı. Özgür bunları niye anlatıyordu ki. 

_ Yani… sözün kısası. Ben Handan ile evlenmeye karar verdim. 

Özgür’ün söylediklerini duyunca ikisin de kaşıkları düşüverdi tabaklara. Türkan Hanım alev alev yanıyordu sanki. Öyle çok öfkelenmişti ki gözleri kararıverdi. Hayır, bayılmanın sırası değildi. Bu iş asla olmamalıydı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye zorladı kendini. 

_ Özgür..oğlum… ne bu acele böyle. Daha yaşın ne başın ne? 

_ Anne ben çocuk değilim. Bak okulu bitirdim, çok iyi bir işim var. 

_ Ama daha askerliğin var önünde… 

_Canım bu da bahane mi şimdi? Zaten kısa dönem yapacağım, büyütülecek bir şey değil ki bu. 

_Peki Emel…. Emel ne olacak? 

Kemal Bey daha fazla dayanamadı. Elini hafifçe masaya vurdu: 

_ Yahu ne oluyorsunuz böyle? Hem Emel kim? Benim niye haberim yok bu işlerden? 

Özgür bir annesine, bir babasına baktı. Bu kadar zor mu olacaktı? Annesinin öfkesini kesinlikle anlayamıyordu. Handan’ın adı geçince niçin bu kadar tepki veriyordu. Kararlı bir sesle babasına döndü sonra: 

_ Baba, Emel bizim şirkette çalışan bir arkadaş. Bir iki defa grup olarak yemeğe falan gittik. Annem şirkete geldiğinde tanıştı onunla. Epey bir süre sohbet ettiler. O gün bugündür aklına takmış, gelinim olacak deyip duruyor işte. Benim Emel’e karşı böyle düşüncelerim hiç olmadı ki. 

Türkan Hanım birden ayağa kalktı, ellerini masaya dayayarak Özgür’e doğru eğildi: 

_ Sana daha önce de söyledim. Bu kızdan uzak duracaksın. Sen ki okumuşun, mühendis olmuşun, soylu bir aile geçmişin var. Kalkıp böyle basit bir kıza asla yar etmem seni. 

by SELVA 

 

 
Toplam blog
: 71
: 569
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

1969 doğumluyum. evliyim, iki çocuğum var. Kitap okumayı ve şiiri severim. ..