Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '11

 
Kategori
Öykü
 

Hayatın ta kendisi 22. Bölüm

Hayatın ta kendisi 22. Bölüm
 

resim alıntıdır. "Kırıldı dallarım, kayboldum anne..."


Ertesi sabah hava aydınlandığında Handan şiş gözlerle kalktı yatağından. Bütün gece yatağında dönüp durmuş, tam uyuyamamıştı bir türlü… Her şey yolunda giderken yine tepetaklak olmuştu hayatı. Tam kendini alıştırmışken yine gerçekler bir bir çarpmıştı yüzüne. Oysa günler ne güzel geçmişti Keşan’da. Her anını tatlı bir anı olarak hatırlayacakken… Şadan ile Renan’ın konuşmalarını duymasaydı keşke. Hiçbir şey bilmeden dönecekti İstanbul’daki hayatına. Bıkkınlık içinde derin bir nefes aldı ve odasından çıktı. O sırada telefon çalmaya başlayınca salona doğru yöneldi ama Yusuf Bey ondan önce gelip açmıştı telefonu. Karşıdan gelen konuşmadan sonra yüzü aniden hüzünle doldu babasının. Bir süre duraksayıp cevap verdi sonra: 

_ Öyle mi… başımız sağ olsun…. gelmeye çalışırız tabii… bilmiyorum… bir konuşalım önce…. tamam… hoşçakal… 

Ahizeyi yerine koyunca bir an duraksadı öylece. Sonra üzgün bir ifadeyle döndü Handan’a. Sanki ne diyeceğini bilemiyormuş gibi kollarını açtı iki yana… 

_ Handan… kızım… arayan Şadan’dı… annen… yani Ayşe… vefat etmiş… 

Handan hiçbir şey hissetmeden öylece bakıyordu babasına. Şimdiye kadar kim olduğunu bilmediği, anne olarak tanımadığı kadın yoktu artık. Demek ölüm alıp götürmüştü onu. Sadece kızının dünyaya gelmesine vesile olan birisiydi. Yoktu artık. Babasının hala konuştuğunu fark etti o an. 

_ Şadan seninde gelmeni istiyor. Cenazeyi bugün ikindi namazında kaldırmayı düşünüyorlar ama sen de gidersen erteleriz diyor. Ne dersin kızım? Annen o senin, gitmen… 

_ Hayır…. gitmek istemiyorum. Beni istemeyen bir anneyi, babayı bende istemiyorum. 

Yusuf gelip sarıldı kızına. Züleyha kapıda durmuş onları dinliyordu. Yanakları ıslanmıştı. Belli ki duymuştu her şeyi. Yanlarına gelip arkadan Handan’ın omzunu tuttu, saçlarını okşadı. 

_ Handan yavrum… seni dünyaya getiren kadın Ayşe. Dokuz ay karnında taşıyan, canından can katan insan. Onu dinlemedin, belki seni bırakması için kabul edilebilir sebepleri vardı zamanında. 

_ Hiçbir sebep benim annemden, babamdan ve kardeşlerimden ayrı büyümemi açıklayamaz. Ne olursa olsun kabul etmiyor yüreğim. Allah rahmet eylesin, Allah günahlarını affetsin ama benden bu kadar… 

_ Hemen kestirip atma evladım… biraz düşün istersen. Analık hakkı vardır üstünde… 

_ Benim üstümde sadece senin hakkın olabilir. El kadar bebeği sorgusuz sualsiz evden gönderen insanın değil. Gitmek istemiyorum. İstemiyorum işte…. zorlamayın beni… ilerde bir gün belki mezarına giderim artık… 

Züleyha şaşkınlık içinde baktı kızına. Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyordu bu kız? Nasıl bu kadar duygusuz olabiliyordu? İnanmak istemedi duyduklarına. Onun büyüttüğü, sevgiyle sarıp sarmaladığı çocuk bu olamaz gibi bakıyordu Handan’a. 

_ Bir gün pişman olacaksın… kızacaksın kendine. Gitmelisin Handan. Bu senin evlatlık görevin… 

_ Anne… istemiyorum dedim. Üstelemeyin daha fazla. Evlatlık görevimi günü geldiğinde size karşı fazlasıyla yaparım ben. Bundan şüpheniz olmasın çünkü benim ailem sizlersiniz. 

Handan onları bırakıp odasına gittiğinde Yusuf ve Züleyha çaresizlik içinde birbirlerine baktılar. Ne yapmalıydı şimdi? Yusuf bekletmeden verdi bu sorunun cevabını: 

_ Yavru Ceylanım… üzme sen kendini… Ne yapalım? İstemiyor işte… Sen yanında kal Handan’ın. Ben hazırlanıp cenazeye yetişeyim. Tamam mı? 

Olur dercesine başını salladı Züleyha. Handan ise yatağına kapanmış sessiz gözyaşları ile yastığını ıslatıyordu. Yüreği bir mengeneyle sıkılmış gibiydi. Haykırmak, isyan etmek, her şeyi yıkıp kırmak geliyordu içinden. Neye faydası olurdu ki. Sıkıca yastığına sarıldığında başucunda ki telefonuna gelen mesaj sesi ile döndü. Ekrana baktığında Poyraz’dan mesaj geldiğini görünce, onu günlerdir aramadığını fark etti. Poyraz soruyordu mesajda: 

“Nerdesin?” 

Yatakta doğrulup gözlerini sildi ve Poyraz’ın numarasını arayıverdi. Uzun uzun çaldı karşı tarafta. Neden sonra uykulu bir sesle Poyraz cevap verdi: 

_ Alo… 

_ Poyraz… şey, Anıl… uyandırdım mı seni? 

_ Alize!!! 

_ Afedersin… ben… konuşmaya çok ihtiyacım var ama sonra da olur. 

_ Yok, yok… şimdi yattım, uykum açıldı zaten. Sesin hiç iyi gelmiyor, kötü bir şeymi oldu yoksa? 

_ Evet… herşey kötü… herşey… 

Handan tekrar ağlamaya başlamıştı. Poyraz onun ağlamasını duyunca sesini yükseltti: 

_ Handan… ağlama… bak… çık evden hemen. Parkta buluşalım yine. Hemen çıkıyorum bende… 

_ Tamam… görüşürüz. 

*** 

Özgür’de işe gitmek üzere hazırlanmaktaydı. Bulutlu havayı görünce ceketini geçirdi sırtına. Yine aynı rahatsızlığı hissetti. Sanki boğuyordu onu bu ceket. Farkında olmadan koltuk altına götürdü elini. Parmakları ile genişletmek istercesine çekiştirdi astarını. Eline gelen küçük bir sertliği hissettiği anda çıkardı tekrar üstünden. Ceketi yatağın üstüne serdi ve incelemeye başladı. Bu ceket usta bir işçilik elinden çıktığı için çok rahattı. Bu yüzden seviyordu onu ama koltuk altında elle dikildiği belli olan yerler gözüne çarpınca anlam veremedi. Tekrar parmaklarını gezdirdiğinde aynı sertlikle karşılaştı. Küçük bir makas aldı eline ve dikiş yerlerinden sökmeye başladı. Sökük iyice genişleyince üçgen şeklinde bir muska ile karşılaştı. Donup kaldı bir anda. Kim koymuştu bunu buraya. Muskayı olduğu yerden çıkarıp ceketle beraber çıktı odadan. 

Türkan Hanım kahvaltı sofrasını toplamış, bulaşıkları makinaya diziyordu. Oğlunu görünce gülümsedi. 

_ Çıkıyor musun Özgür’cüm? 

_ Bu ne anne? 

Bir elinde ceket, diğerinde muska annesine uzatıyordu Özgür. Türkan Hanım ne diyeceğini şaşırmıştı. Nasıl bir mazeret bulabilirdi ki. 

_ Bu ne oğlum?... nerden çıktı böyle? 

_ Anne… gördüğün gibi muska bu. Böyle saçma sapan şeylerle kim uğraşır bilmiyorum ama bu şeyin benim ceketime kimin diktiğini öğrenmek istiyorum… Hemen… 

_ Ne bileyim oğlum ben? 

Türkan Hanım kıpkırmızı kesilmişti. Özgür hemen anladı yalan söylediğini. Öfkeli bakışlarını dikiverdi kadına: 

_ Sen yaptın değil mi?... Niçin?... Ne amaçla? 

_ Ben yapmadım Özgür… 

_ Başka kim yapar bunu söylesene? Bizim eve kim gelir başka? Benim dolabımı kim karıştırabilir ki?... Neden yaptın anne? 

_ Kızma hemen… annenim ben senin. İyiliğin için, sağlığın için, işlerin düzgün gitsin diye… 

_ Eminim ondandır… bu kadar mı cahilsin anne? Bu saçmalıklara nasıl inanırsın? Ben… söyleyecek söz bulamıyorum sana? 

Özgür ceketi ve muskayı yere çarpıverdi bu sözlerden sonra. Sinir içinde çıktı dışarıya ve bu kez de evin kapısını çarptı hışımla. Türkan Hanım ise gözyaşlarına boğuldu yine. 

Handan acele ile giyinmiş ve Emirgan Parkına gitmişti. Daha önce oturdukları çay bahçesinde Poyraz’ı beklemeye başladı. Hava kapalı olmasına rağmen park yine çok güzeldi ama Handan bu güzelliği görecek durumda değildi. Kısa bir süre sonra Poyraz göründüğünde buğulu gözlerle karşıladı onu. Poyraz yanına oturup ellerini tuttuğunda ise gözyaşları sicim gibi akmaya başladı yanaklarından. Genç adam kız ağlamayı kesene kadar hiçbir şey söylemedi. Neden sonra usulca sordu ona: 

_ Canım… ne oldu? Hadi anlat bana. 

Handan başını dayadı Poyraz’ın omzuna. Mırıldanır gibi anlattı her şeyi. Yusuf ve Züleyha ile olan mutlu yaşantısını, kabus gibi çöken evlatlık meselesini, Keşan ziyaretini, orda olanları ve dönüşünde aldığı haberi. Her şeyi anlattı. İçinde birikenleri boşaltmak istercesine, kırıntısını bile bırakmadan. Bitirdiğinde gözyaşları tekrar esir aldı onu. Poyraz yüzünü ellerine arasına aldı kızın. 

_ Handan… bana bak. Böyle kendini mahvetme, her şeyin bir çaresi vardır mutlaka. 

_ Düzelir mi sence? Çok çaresizim…. bıktım her şeyden… kaçıp gitsem, kurtulsam her şeyden. Kısa bir süre olsa da rahatlasam. 

Poyraz bir an tereddüt etti bu sözlerden sonra. Sonra usulca cebinden bir kutu çıkardı. İçinden minicik bir hap alıp avucuna koydu ve kıza uzattı. 

_ Çok gerilmiş sinirlerin… bunu iç… biraz olsun rahatlatır seni…. 

_ Nedir bu? 

_ Sakinleştirici sadece... kısa bir süre de olsa rahatlamak istiyordun ya... işte bu yardımcı olacak buna. 

 

by SELVA 

 
Toplam blog
: 71
: 569
Kayıt tarihi
: 25.11.08
 
 

1969 doğumluyum. evliyim, iki çocuğum var. Kitap okumayı ve şiiri severim. ..