Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayatın ve İletişimin temelinde "Oyun" Kavramı

Hayatın ve İletişimin temelinde "Oyun" Kavramı
 

İnsan her zaman aklıyla hareket eden, rasyonel bir varlık değildir. Çoğu zaman duyguların yoğunluğuna göre insanın davranışları etkilenir, değişir ve şekilden şekle girer. Duygular aklın önüne geçen demirden bir perde gibidir.

İletişimin temelinde bir “oyun” vardır. İnsanlar iletişim sürecinde her an bir oyun içerisindedirler. Oyun oynanmadan geçen bir iletişim anı yoktur.

Oyun teorisi ya da kuramı olarak geçen bu kavramla, oyun modern hayatı ikiye böldü.

Buna göre oyun ile beraber dünya, ciddi olan ve olmayan olarak ikiye bölündü.

Kültürün yıllar içerisinde oluşumundan önce oyun vardı. Daha açık ve net söylemek gerekirse kültürden önce oyun vardı. Oyun her şeyden önce vardı aslında. Hayatın devinimini oyun belirledi. Hayatın olağan düzeninde olan savaş, müzik, yemek, oturmak ya da kalkmak gibi her şeyde bir “oyun” var.

En basitinden bir öğretmeni düşündüğümüzde; öğretmenin öğretmen rolüne girip; öğrenciler karşısında, tahta önünde ders anlatırken farklı şekillere girmesi bir oyunun varlığını destekler. Öğretmen tahta ve öğrenciler önünde tiyatro yaparak adeta rol sergiler. Bu da mesleğini oyunla ifade etmesi anlamına gelir. Buna benzer birçok durumda insanlar oyun oynarlar. İletişimin temeli oyuna dayanır.

İnsan Davranışlarının Altında Yatanlar

Goffman insan eylemlerini dört farklı kategoride değerlendirir. Bunlar teloolojik eylem, dramaturjik eylem, normlara göre düzenlenmiş eylem ve iletişimsel eylemdir.

Bu varsayıma göre insan davranışlarının her birinin arkasında belirli sebepler vardır. Örneğin kişinin kendini sunma, ifade etme ve beğendirme isteği dramaturjik eylem olarak ifade edilirken, toplumsal baskıdan şekillenen davranışlara normlara göre düzenlenmiş eylemdir.

Bir başka düşünür Habermas da hayatı oyunla ifade eder. Habermas’a göre oyuna ilişkin dört öge oyuncular, kurallar, ödemeler, kazanç ve stratejidir.

Toplumsal yaşamda herkes birbirinin jüriliğini yaparken aynı zamanda herkes fark edilmek, dikkat çekmek ve takdir edilmek ister. Tepkiler gündelik hayattaki oyunumuzu şekillendirir.

İnsanlar farklı durumlarda farklı tepkiler ve kalıplara girerken bir oyun oynama çabasındadırlar. Ancak herkes oyun oynarken kimse oyun oynadığını kabul etmez. Hayatın sürebilmesi için herkes belirli stratejiler kurmak zorundadır. Bu stratejilerin tamamı toplumsal oyunu meydana getirir.

Eğer insanlar isterlerse birbirlerini anlarlar ve dinlerler. İletişim normal şartlarda zor değildir. İnsanın bir odadan diğer odaya su içmek için gidip gelmesi bile bir iletişimdir. Gerçekleştirilen her eylem bir iletişimdir. Bu iletişimsel eylem olarak ifade edilir.

Oyun Dil İlişkisi

Dilin tüm işlevleri oyun içerisinde gizlidir. Dil iletişimin olmazsa olmaz ögesidir. Aynı zamanda bir dilin anlaşılması dil oyunlarını bilmekten geçer. “Kırmızı” denildiğinde kimi elma, kimi bir kurdele kimi de kiremit anlar. Bu da herkesin zihninde canlandırdıkları ve ifadeleri ile ilintilidir. Kişiler arasında ne kadar ortak geçmiş ve bilgi varsa iletişimler o kadar güçlü ve ortak paydada olur. Ortak oyun alanının kuvvetli olması iletişimi de güçlendirir. Her dil farklı biçimsel oyunlardan ibarettir. Bu yüzden bir dilden başka bir dile çeviri çok mümkün olmamakla beraber yapılan çeviriler çok sağlıklı olamaz. Çeviri metinler dillerin oyunları ifade edemediğinden iletişimsel olarak güçlü metinler değillerdir.

Dil Bilgisi Üzerine…

Sözlüklerde gerçek anlam olarak ifade edilenler hiçbir zaman doğru değildir. Sözlüklerde kelime karşılığı olarak bahsedilen anlamlar yaygın söylemlerdir. Aslında gerçek anlam yoktur.

Wittgenstein, dil bilgisi kurallarına uyan oyuna devam eder. Ona göre kurallara uygun sözcük kullanılmalı, sözcükler uygun yerlerinden başka yerde kullanılmamalıdır.

Aristo’ya göre sözcüklerin tek başlarına bir anlam taşıması mümkün değildir. Kelimeler yan yana gelip bir kombinasyon sağladıklarında anlam kazanırlar. Ancak “Yangın” diye bağıran birinin söylediği sözcüğün tek başına ifade ettiği anlamın ne olacağına dair bir şey söylememiştir Aristo…

Tüm oyunlar karşımızdaki öznelere göre şekillenir. Çocuğa şebekleşen bir tavırla yaklaşırken, yabancı birine nemrut bakarız. Sinirlendiğimizi belli etmek için yüz ifademizi değiştirir, bağırırız. Bütün bunlar insanın rutinleri boyunca girdiği kılıkları da ifade eder.

“Anlam daima karar verilemez olandır.”

Tüketim Kültürü ile Oyun İlişkisi

Günümüzde özellikle kapitalizm ile beraber her şeyin oyunlaştırıldığına şahit oluyoruz. Her nesne farklı amaçlarla yeniden yaratılıyor. Yeniden farklı bir kullanım amacı uyduruluyor.

Nesne ile insan arasındaki ilişki duygusal boyuta taşınarak insanların nesnelere bağımlı olması amaçlanıyor.

Bir şemsiyeye tavşan kulağı eklenmesi, garip peluş oyuncaklar, sırt çantalarının hayvan figürlü olması, farklı tasarımlı anahtarlıklar insan nesne ilişkisini vazgeçilemez hale getiriyor.

İnsanlar kendilerini ayrıcalıklı hissetmek için alışveriş yapıyor. Satın alma istekleri artıyor.

İyice moda olan İstinye Park Alışveriş Merkezi gibi gidilen mekanlar insanların farklı olmak adına yarattığı nesneler ile aslında tüketim esiri ve tek tipleştikleri yepyeni bir düzenin habercisi oluyor.

Farklı olmak için aynılaşan insanlar bunun farkına varamıyor.

Ahmet Buğra TOKMAKOĞLU

Abtokmakoglu@gmail.com

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..