Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Hayatlarımızdan kendi çaldığımız en büyük kıymet : zaman

Hayatlarımızdan kendi çaldığımız en büyük kıymet : zaman
 

Parlak ekranlarda geçen saatlerimiz.


Tüketmek...

İktisat bilminde terminolojiye baktığımızda 'Fayda' konusu gözümüze ilişen ilk konulardan biri olur. Fayda, bir ihtiyacımızın bir kaynak tarafından tatmin seviyesidir. Biz insanoğlu hayatımızı idame ettirebilmek ve varlığımızın süreklilğini sağlamak için tüketmeye mecburuz. Peki tüketmek alışkanlığı bir hastalığa dönüşebilir mi ? Yada bu hastalık bize sistem tarafından enjekte edilebilir mi ? Çocukluktan beri aşina olduğumuz Hollywood filmelerinden karakterlerin kullandıkları çok büyük arabalar, şampuanlar, bahçeli büyük evler bizlere 'Tüketirsen hep daha fazlasını tüket' mesajı vermiştir. Kapitalizmin sürekli talep yaratma sorunsalına getirdiği çözümlerden birisi de kültürel emperyalizmle tüketim alışkanlıklarını tektipleştirmek olduğu düşünülebilir. Birbirinden 4000 km uzaklıkta bulunan iki ülke vatandaşı aynı fast food zincirinin aynı hamburger ürününü rahatça yiebildiği küresel köyümüzde, bu hızlı tüketim alışkanlıkları manevi değerleri de yozlaştırmaya başladı zannımca. Gelişen internet imkanları ve hızlı tüketme reflekslerimiz sayesinde artık bir müzik eserini çok kısa sürede tüketiyoruz, gelişen ulaşım imkanlarımızla çok büyük mesafeleri saatlere sığdırıp, yaşayarak, izleyerek, hissederek yolculuk yapma keyfini tüketiyoruz. Bir tren camından ıssız bir köydeki bacası tüten evi izleyip zihnimimizde kompozisyonlar kuramamak inanın uçak konforundan daha önemli olsa gerek. Peki hızlı tüketme hastalığından aldığımız zararlardan en büyüğü bu anlatıklarım olabilir mi ? İnanın değil. 'Zaman'ımızı da bu hastalığa feda ediyoruz. Artık dikkat ettiniz mi kimse toplu taşıma araçlarında iletişim kurmuyor. 90'larda çocukluğunu yaşamış olanlar bilir, insan ilişkileri daha samimiydi daha organik bir frekansta sürerdi. Şimdi insanlar gözlerini saatlerce ışıklı bir parlak ekrana bakıp geçirmekte ve hayatı kaçırmaktadır. Bize sunulan tamamen sanal, gerçedışı dünya tüketilmesi gereken olmazsa olmazımızmış gibi lanse edildi. Reklamcılar böyle bir hayat tarzımız olsun istedi ve oldu ( Bazı kültürlerde reklamcılara Reklamberler dendiğine de değinelim, onlar topluma neyi ne şekilde sunarsa o hayat tarzımız olur.) Özellikle ükemizde 18 yaş gençlerin günde 229 dakikaasını cep telefonlarıyla geçirdikleri saptanmış, kitap okumaktan, şiir dinlemekten, bisiklete binip gezmekten ve aile ile geçirilebilcek hoş sedalardan çalınan saatler...  Hayat bu kadar kısa ve yaşanmaya değerse kafamızı o parlak ekranlardan kaldırıp hayatı izleyelim. Sistemin dayattığı duvarları kıracak olan yine bizleriz. 

Son olarak ünlü bir düşünürden konuyu özetleyecek bir kelam ile bitirelim.

'' Sahip oldukça sahip olduğumuz şeylerin kölesi olur VAZGEÇTİĞİMİZ KADAR ÖZGÜRLEŞİRİZ''

 
Toplam blog
: 12
: 1426
Kayıt tarihi
: 06.11.15
 
 

Biraz iktisatçı biraz iletişimci bir edebiyatsever ..