Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '11

 
Kategori
Astroloji
 

Hayatsa yol aldığımız...

Hayatsa yol aldığımız...
 

Ama güneş herşeye rağmen doğar...


Herkese Merhaba,

Sabah gazeteleri okurken Ayşe Arman'ın yazısı dikkatimi çekti..

Bende hobi hastalığı var, yani insanlar kendilerine dair bir şey anlattıklarında (ya da anlatmadıklarında) başlarım kafamda onların gezegenlerini yerleştirmeye. Olup da doğum tarihlerini öğrenebildiklerimde isabet oranımın çok yüksek olduğunu fark ettim... İşte yazıyı okurken de başladım Arascan Sönmez'in gezegenlerini yerleştirmeye... Konunun bu kısmı teknik olduğundan hiç oralara girmeden yazımın esasına gireceğim... "Neden astroloji?"

(Ne alaka şimdi o yazıyla demeden önce her iki yazıyı da okumanızı öneririm...Kendimden çıkacağım yola...)

Başlarda bende çocukça olan astroloji ilgisi yıllar geçip de hayat aktıkça meraklarımı gidermek için araç olmaya başladı. Sonra baktım ki bildiklerim hafif kalıyor sorularımın, meraklarımın ağırlığı yanında ben de gidip bir bilene sorayım dedim. Sordum. Ama yetmedi cevaplar. Başka birine daha sordum. Yine yetmedi. Çünkü insan ne kadar çok öğrenirse öğrensin tüketemiyor merakının enerjisini. Ben de dedim ki bu hikaye böyle olmaz, "beni benden iyi kimse bilemez, sorularıma benden ala kimse cevap bulamaz" mantığıyla, yanıma bilgilerimi ve merakımı da alıp koyuldum yola. Astrolojiyi teknik olarak öğrenme yoluna. Yıllar geçti, kaç çeşit insan, harita gördüm, kaç çeşit yorum duydum... Bu yolda ve anladım ki:

En büyük sorun nedenlerimden biri karşılaştığım olumsuz olay ya da insanlarda "NEDEN BEN?" diye sormakmış. Hayatta sorulabilecek en bencil ve en gereksiz sorulardan biriymiş bu. Bu soru "ben merkezim ve olaylar da, insanlar da sadece benim etrafımda dönüyor, bundan dolayı olanlar bir tek bana oluyor" demekmiş. Astroloji dedi ki bana "Hayır, sen merkez değilsin, ne olaylar ne de insanlar sadece senin etrafında dönmüyor. Ve sadece senin için olmuyor. Aklından bile geçiremeyeceğin her detayın bir nedeni, yeri ve zamanı var herkes için."

Küçüklüğümden beri hep şunu duydum ben: "İnsanın kaderi baştan yazılmıştır. Bunun ötesine geçemez." Ergenlik dönemimde çok çatıştım bu düşünceyle. "Madem herşey baştan belli o zaman ne anlamı var ki yaşıyorum, tercih ediyorum ya da tercih etmiyorum... dememin? Hayır! İnsan kendi hayatını kendi yönetir, öyle baştan yazılmış senaryoyu oynamaz" kararına varmıştım. Astroloji dedi ki: "Evet herkesin kendine ait baştan yazılmış bir hikayesi var. Ama bu değişmez, değiştirilemez hükmünde değil. Olanı değiştiremezsin ama ona yüklediğin anlamları değiştirebilirsin. Doğru zamanda, doğru hamleler seni hikayenin ötesine taşıyabilir ya da tam tersine yanlış zamanda, yanlış kararlar hikayeni dibe çekebilir. Hayatın bir gemi, sen de kaptanıysan bu geminin; İster şuurlu bir kaptan ol gemine, ister şuursuz bir kaptan, gemi nihayetinde ulaşması gereken limanları bulur, çünkü zaten buna programlıdır."

Benim çok sevdiğim, çok sıcak ve iyi diye nitelendirdiğim insanı başka biri soğuk ve itici olarak nitelendirdiğinde anlamazdım koşullar aynıyken farkın nereden glediğini. Astrolojiyle anladım ki sizin algıladığınızla benim algıladığım farklı olmaya mahkummuş. Çünkü birini, birşeyi, iyi-kötü, güzel-çirkin, samimi-soğuk... yapan aslında sizin onu nasıl algıladığınızda yatıyormuş, onun kendini size nasıl gösterdiğinde değil!

Bunlar ve fazlasından ötürü bir hayat kılavuzu olarak kullanmaya karar verdim astrolojiyi. Dikkatinizi çektiyse bu sorularda ne zaman büyük ikramiyeyi kazanacağım, ne zaman iyi bir eş bulacağım, ben bu işten paçamı nasıl kurtarırım...? gibi sorular ve cevapları yok. Ha, hiç mi merak etmedin bu ve buna benzer soruları diye sorarsanız. Cevabım "Tabii ki merak ettim ve bazılarını hala ediyorum. Ben de insanım" olacak. Ama hiçbirimiz doğar doğmaz gemiye kaptan olmamız gerektiğini bilmiyoruz. Önce bir gemi oluyor içinde hayat misali yol aldığımız. Sanıyoruz ki bizim değil de başkasının o gemi, biz sadece misafiriz... Sonra dümeni keşfediyoruz ya da keşfetmek mecburiyetinde kalıyoruz. İşte oradan sonra istesek de istemesek de, bilinçli ya da bilinçsiz gemiyi yani hayatımızı yönlendiriyoruz. Bazı gemiler girdaplara, bazıları sakin sulara yönlendirilirken, bazısına demir attırılıyor, bazısı sadece akıntıya bırakılıyor... Ama öyle ya da böyle gemi programlı... Ulaşması gerekeni biliyor ve su yolunda akıyor. Programsız olan ise, kaptanın gemisini limana sağlam mı yoksa hurda olarak mı ulaştıracağıdır.

Hayat kimilerimiz için sandal,kimilerimiz için gemi,kimileriniz için cruise... Ama siz o geminin kaptanı olduğunuzu aklınızda tuttarak "Neden ben?" gibi soruların pençesine düşmeden, yol aldığınız hikayenin bilincine varın... Deniz ne kadar karanlık görünse de gemide yolu aydınlatabilecek ışık mutlaka vardır...

Sevgilerimle...

Melissa

18.12.2011

 
Toplam blog
: 19
: 8119
Kayıt tarihi
: 02.12.11
 
 

Selam sana ey yolcu,   İnternette hiçbir sitede günlük, haftalık, aylık yorumlar yazmayan..