Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '16

 
Kategori
Güncel
 

Hayatta kalmak mı, ayakta kalmak mı?

Hayatta kalmak mı, ayakta kalmak mı?
 

Eskiden büyükler sokakta-yani çocukların akşam ezanına karşı güvenle oyun oynayabildiği zamanlara ait sokaklarda-ya çocukların oyununa dâhil olarak ya da kedileri oyun kurarak, yakartop, futbol, saklambaç gibi oyunlar oynarlardı. Biz küçükler onlar oyunlar oynadığı zaman heyecanlanır onların neşesini izlemeye doyamazdık. Büyükler sadece oyun oynamaz bize nasıl oynanacağını da öğretirlerdi. Oyun kurallarından bahsetmiyorum, oyunda uyulması gereken veya uyduğumuzda kalitemize yakışacak davranış ve erdemlerden bahsediyorum. Yenen kişi nasıl davranır, yenilen kişi durumu nasıl kabullenir, sayı alınca sevinmenin adabı nedir, rekabetin amacı nedir, kazanmak için her şey mubah mıdır, gerilim ve tartışmalarla mı rekabet tatlanır yoksa, saygı ve teknikle mi? Adeta bu soruların cevabını vermek isterlerdi bize.

Geçenlerde izlediğim adada geçen bir “Hayatta Kalma Programı” bana yukarıda söylediklerimi hatırlattı. Karşılıklı oyunlar oynanarak ödüllendirilen, iki takımının rekabeti üzerine kurulu bir yarışma bu. Kİ bilmeyenimiz yok denecek kadar azdır, ayrıntıya girmeye gerek yok. Amacım da bu değil zaten. Asıl ilgimi çeken adadaki kişilerin rekabet ahlakı…

Günümüz gençleri bizlerden farklı, bunu kabul etmek lazım. Dünyayı bize nazaran çok daha fazla dijital platformlardan görüyorlar. Özellikle popüler kültürün onlar üzerindeki etkisi çok fazla. Yani popülarite onlar için bir çok ahlaki erdemin üzerinde bir duygu… Instangram’da takipçi sayısı, Facebook’ta beğeni sayısı, bilmem hangi uygulamada tıklanma sayısı tahmin ettiğimizden de çok şey ifade ediyor onlar için. Belki de biz yetişkinler için de öyle…

Yarışmaya dönmeden bir şey daha belirtmek gerekir. Açlık bir insandaki en güçlü dürtüdür. İnsan uzun süre aç kalınca ruhen budanır sadece gerçek kimliği ve karakteri kalır ortada. Bir de kazanma arzusu var ki bazen açlığın bile önüne geçebiliyor. Yarışmada bu iki kavram üzerine kurulu daha çok: açlık ve kazanma. İşte benim açımdan sorun da burada başlıyor. Adada bana garip gelen davranışları daha iyi anlaşılması açısından şöyle sıralayayım:

1.       Yarışmayı kazananların birçoğu yenen bir insanın sahip olması gereken tevazudan yoksun. Yendiği kişiyi rencide edici davranışlarla galibiyetini adeta rakibinin kafasına indirmeye çalışılıyor. Özellikle yemek oyunlarında bir takım çılgınlar gibi biraz sonra yiyeceği yemek için sevinirken, diğer takım açlıktan ağlayacak durumda onları izliyor. Bu durum;

-          TEVAZU

-          MERHAMET

-          SAYGI

Gibi önemli ahlaki erdemleri zedeliyor.

2.       Yarışmada iyi performans sahibi olan kişiler diğerlerini eziyor. İnsanları adeta evrimsel yasalarla, sadece fiziksel özelliklerin bakarak zayıf güçlü diye kategorileyerek, zayıf gördükleri insanları (yapay seleksiyon) adadan göndermek istiyorlar.  Belki yarışma şartlarında her ne kadar üslup sıkıntılı olsa da anlaşılabilir bir tarafı var. Ama programı izleyen gençler açısından sıkıntı oluşturabilir.  Bu durum;

-          MERHAMET

-          HOŞGÖRÜ

-          SAYGI

-          YARDIMSEVERLİK

-          PAYLAŞMAK

Gibi önemli ahlaki erdemleri zedeliyor.

3.       Yarışmadaki birçok kişi en küçük başarısında bile korkunç bir egoyla kendisini övmeye başlıyor. İddia sahibi olmakla övünme ayırt edilemiyor yarışmada. Birçoğu başarısını birbirinin gözüne sokmak için çırpınıyor. Bu durum;

-          TEVAZU

-          SAYGI

-          ÖZGÜVEN

Gibi önemli ahlaki erdemleri zedeliyor.

4.       Adada o kadar çok kulis ve dedikodu var ki, bu durum reytingler için önemli olabilir ama o programı pür dikkat dinleyen gençler için sorunlu. Oyunculardan birçoğu yarışma alanına gelmeden önce adeta bir pembe dizi entrikaları çeviriyor. Bu durum;

-          DEDİKODU VE GIYBET ETMEMEK

-          SPORA ENTRİKA KARIŞTIRMAMAK

-          SAYGI

-          SEVGİ

Gibi önemli ahlaki erdemleri zedeliyor.

Daha birçok şey sayılabilir. Bazılarımız bu bir yarışma bu kadar kafaya takmanın âlemi ne diyebilir. Fakat etrafınızdaki gençlerin bu popüler yarışmaya ilgisini ve yorumlarını görünce demek istediğimi anlayacaksınız. En erdemsiz duruş sergileyen yarışmacıların bile nasıl desteklendiğini ve davranışlarının doğru bulunduğunu gördükçe gelecek konusunda kaygılanıyorum. Çocuklarımızı ve gençlerimizi erdemli olarak yetiştirmek istiyorsak, bazı değerlerin ne kadar önemli olduğunu onlara hissettirmeli, bu değerlerle paralel davranışları sergileyen kişileri yüceltilmeli, erdemli bir insan olmanın popülariteden daha önemli ve kıymetli olduğu fark ettirilmeliyiz. Bunları da en iyi onlara örnek olarak yapabiliriz. 

 
Toplam blog
: 50
: 445
Kayıt tarihi
: 19.05.12
 
 

1983 yılında doğdum. Hayatın yoğunluğundan fırsat buldukça yazarak rahatlamaya çalışıyorum. Yazma..