Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '20

 
Kategori
Dünya
 

Hayatta Kalmanın Zorluğu-3

Dünyada, uzun zamandır savaşları finanse edenler, savaşlar üzerine bahis oynayanlarca yönetildiğine dair güçlü bir iddia var.  Yarı komplo teorisi yarı gerçek nasıl oluyor bunu tam olarak bilmek bizim için imkânsız. Ancak mevcut olan her kurumun yürüyen her düzeneğin para ile yürüdüğü de bilinen bir gerçektir, bunun aksini kimse iddia edemez.

Paranın 21. Yüzyılın anahtarı olduğu bir ve hemen her konuda insanlarda şiddetli satın alma içgüdüsünün tetiklendiği ve insanlardaki bu satın alma içgüdülerinden ötürü ömür boyu borçlu ancak bir umutla dolaştıkları da bilinen bir gerçek.

Daha önceki asırlarla rastlanmayacak ölçüde hayatlarımızın hızlandığı, değiştiği bilinen bir gerçek. Bu değişikliklerin son elli yılda olması ise kaderin garip bir cilvesi olarak karşımızda duruyor.

İnsanların ve elbette benim de en büyük yanılgımız her zaman yaşadıkları zamanın gerçeği üzerine yoğunlaşmalarıdır. Geleceğin daha iyi olacağına yönelik bir umuttur. Hepimizin umudu ancak bizim de buna katkımızın olması gerekir. Aklımızla emeğimizle, beynimizle, fikirlerimizle oluşturduğumuz ve sağlam temeller üzerine oturttuğumuz gelecek fikri elbette bizden sonraki nesillere iyi bir gelecek umudu taşır ancak tüm devletlerin aslında bir şekilde borç içinde yüzdüğü varsayılırsa bizim gibi sıradan insanların etkimizin olamayacağı bir sistemin bize bizden sonrakilere de ne derece iyilikler getireceği ne yazık ki şüpheli olmalıdır. Bunu neden söylüyorum? Maddi çıkarlar gün geçtikçe o kadar önemli bir hale geliyor ki kardeş kardeşle babadan kalma miraslar yüzünden davalık hale gelmiyorsa küs hale geliveriyor.

Bundan elli yıl öncesinde şehirlerde yaşlılar arasında yüzde onluk bir nüfus belki de emekliyken şimdi hemen herkesin emeli en sonunda en yüksek dereceden emekli olmak. Doğada tek emekliliği düşleyen insan türünün sadece son asırda insanlar olması ailelerde nesiller arasındaki bağı tamamen yok ederken tarihin hiçbir döneminde olmayan ve tarihin sadece küçücük bir diliminde olan sanal gerçekliğin hayatın her evresinde olacağı, bundan sonraki yüzyıllarda da olacağı nasıl öngörülebiliyor bilemiyorum.

Doğa ve doğal hayatın akışına tamamen aksi bir durum olan emeklilik düzeni daha pek fazla değil bundan kırk yıl öncesinde birçok insan tarafından haram diye nitelendirilirken bugün hemen herkesin emekliliğin hayaliyle yanıp tutuşmasını ise anlamak zor. Neden beyni ve bedeni çalışan bir insan bu gücünü üretmek anlamında kullanmaz da emeklilik hayal eder. Bunun tabi Türkiye’de birkaç nedeni var. Öncelikle garanti olana ulaşma emeli, garantinin yanında üç beş de kıyıdan köşeden kazanç elde edilirse hayatta kalabilme umudundan başka bir şey değil. Öte yandan Türkiye gibi kimin nereden geldiği meçhul olan sınırları kevgire dönmüş, kaçak göçmenlerle dolu olduğu bir ülkede işsizlik en büyük sorunken,  yaş belli bir seviyeye gelince iş bulmanın zorluğu hatta imkânsızlığı milleti oldukça korkutuyor. Kardeşler arasında sürekli bölünüp parçalanan toprak parçaları, artan nüfusu besleyemez hale gelince şehre göç eden insanlar, köy yaşantısından uzaklaştıkları için bir daha geri dönmekte gerekli cesaret ve gücü kendilerinde hem bulamaz oluyorlar, zamanla yitirmiş oldukları üretim becerilerini belli yaştan sonra kazanamadıklarından ötürü geri dönseler bile köyde şehirde yaşıyormuşçasına yaşamak zorunda kalıyorlar. Beri taraftan norm kadro muhabbetinden dolayı köylerden okullar çekilmiş,  varsa eski sağlık ocakları ilçe ve il merkezlerine kaydırılmış olduğundan sağlık hizmetlerinden de mahrum kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalmak gözlerini korkutuyor. Gittikleri yerde altyapı hizmetleri, sağlık hizmetleri, ulaşım hizmetleri eksikse en fazla yazın köyde kışınsa şehirde yaşama mecburiyeti doğuruyor. Bunun için de hem şehirde hem köyde ev sahibi olma zorunluluğu ortaya çıkıyor ki birçok aile köyde bu masrafları karşılayacak imkânlara sahip bulunsa dahi hem şehirde hem köyde birden çok yerde ev sahibi olma gerekliliği hem verimli değil hem de her faturadan birden fazla ödeme yapmalarını gerekli hale getiriyor ki bir insanın iki üç evde elektrik su faturası ödemesi demek düşünüldüğünde ve üst üste konulduğunda gelirleri sınırlı olanlar için ciddi giderler demek.

Kısacası bir şekilde hapsedilmiş insan, gelirleri de düşükse hapis hali bir kat daha artıyor. Emeklilikle tamamen pasifize edilmiş insanlar kışı şehirde erkekler cami ile ev arasında ya da kahvehane ile ev arasında geçiriyor. Hâlbuki üretme kapasitesi olan insanın üretmemesi, doğal hayatın akışına ters ve bir aslanın artık avlanmayacağım, emekli oldum demesine benziyor. Hareketsiz bedenler daha fazla stres altında kalıyor ve daha fazla hareketsizlik daha fazla hastalık demek ki üretmeyen, üretmekten vaz geçen beden hastane yollarını suyoluna çeviriyor.  Öte yandan her geçen gün düşen ve zamanla tamamen yok olacağı düşünülen, bu konuda rahatsızlıkların olduğu alenen dile getirildiği günümüz dünyasında belki de bir müddet sonra yeniden emeklilik düzeninin sona erdiği başka bir düzene geçildiğini göreceğiz. Burada vurgulamak istediğim nokta planlamasında nasıl ki söz sahibi değilsek, kaldırılmasında da söz sahibi olamayabilir, planlamada bir fikren etkimiz olmazsa kaldırılmasında da bir etkimiz olmaz.

Çözüm mü; bu sene üç aylık süreçte dünya çapında bir deneme yapıldı, yaşlılar, bağışıklık sistemi zayıf olanların virüsü aldığında hayata tutunamadıkları bir mizansen yapıldı ki gelecekte bunun hayatın normali olması gibi bir durum ortaya çıkarsa şahsen ben şaşırmayacağım. Yirmi yıl çalışıp altmış yıl maaş almak nasıl ki saçmaysa, bu da saçma olabilir ama ne yazık ki ikisinin de planlayıcısı ve uygulayıcısı biz olmadık.

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..