Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hayattaki üç değer

Yesterday we obeyed kings and bent our necks before emperors. But today we kneel only to truth, follow only beauty, and obey only love.
Khalil Gibran

Çevirmeyi denersek..

“Geçmişte krallara itaat ettik ve imparatorlar önünde boyun eğdik. Ama şimdi sadece doğrunun önünde diz çöküyoruz, güzelliğin yolundan gidiyor ve sadece sevgiye boyun eğiyoruz.”

Üzerinde biraz oynayarak;

Kendi doğrularımızın önünde diz çöküyoruz, dışsal güzelliğin yolundan gidiyoruz ve bizi seven sevgiye boyun eğiyoruz.

Desem, haksızlık etmiş olur muyum?

Evet olurum.

Çünkü doğruda, güzellikte ve sevgide bencilliğin geçerli olduğunu söylemiş olurum. Oysa bu gerçek ne kadar yaygın olursa olsun;

doğrusu, başkasının doğrusuyla uyuşmadığında içine sinmeyen,

her varlığın tüm güzelliğine katkıda bulunan ve

sevilmekte değil sevmekte huzur bulan

küçük bir yanımız varsa, ya da böyle olmanın yolunda olan çok az sayıda insan bile olsa bu sözlerim haksızlık olur.

Yaşam tıpkı, biyolojik varlığımız gibi çeşitli evrelerden geçiyor. İnsan olarak, insanca idealize etmiş olduğumuz bu tanrısallıkları her an yaşıyor olamayız. Ama tinimiz, belki yaşa da bağlı olmadan, bu tanrısallıklara zaman zaman ters düşebilir ama zaman zaman da onları arar, üretir ve yaşatır. Hiçbir insan saf değildir. Bazı insanlar bu tanrısallıklara kendilerini adamış olsalar bile, bu yine de, bu tanrısallıklar gereği, o kişilere, ‘sıradan’ bir hayat süren insanlardan daha yakın değildir. Hayatımızı, bize bağlı olan ve olmayan nedenlerle bir yaşama tarzımız vardır, bu seçimlerimizden dolayı, birbirimize üstünlük ya da öncelik sağlamış olamayız.

İnsan olarak, çeşitli öğretilerin dile getirdiği gibi üstün bir noktaya ulaşmış hale gelemeyiz. Bunun adanmışlık gibi, ya da belli yaşam tarzlarına bağlanmış olmak gibi takip edilecek yolları da yoktur. Öyle olabilir ki, bu yollara girmek sizi uzaklaştırabilir bile. Eylemlerimizin kaynağı tinimiz olsa da ve tinimiz bu tanrısallıklarla ne kadar tanışmış olsa da yine de, eylemlerimizden her zaman sorumlu olmalıyız. Eylemimize değil de kendimize güven, derhal bizi uzaklaştırabilir.

Olsun, uzaklaşmış olmak da kabüldür. Dediğim gibi saf insan ve saf hayat yoktur.

Khalil Gibran’ın işaret ettiği insanca idealize edilmiş tanrısallıkları, neden geçmişteki çağlar için de düşünmeyelim?

Evet, içten gelerek, krallara boyun eğdik, imparatorlar önünde diz çöktük, ama geçmiş çağların da saf olmadığını neden düşünmeyelim?

İnsan olarak hayatımızı çağın getirdikleriyle birlikte kendi seçimlerimizin sentezinde dallandırdığımız ve meyvelendirdiğimiz yaşam ağacımızla yaşıyoruz.

Ağacımızı kurutan çağın getirdikleri bizim kusurumuz değildir. Belki ağacımızı kendimiz kurutmuşuzdur, pembebeyaz bahar çiçeklerini açtıramamışızdır, bunda kişi olarak kusurumuz da olabilir, ama tanrısallıklar düzeyinde, bu bizim kusurumuz sayılmaz, kusur bile değildir.

Her çağ da saf değildir. Tıpkı şimdiki çağımız gibi. Tek bir tanrımız olmasın, hepimizin tanrısallıkları olsun.

Doğrumuz, başkasının doğrusuyla uyuşmadığında içimize sinmese.
Her varlığın tüm güzelliğine katkıda bulunabilsek.
Sevilmekte değil sevmekte huzur bulabilsek.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..