Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '07

 
Kategori
Anılar
 

Hayattan gerçek bir kesit

Hayattan gerçek bir kesit
 

Dışarııda şiddetli bir yağmur vardı. Sanki beklenen bir şeyin habercisiydi bu yağmur. Doğumhaneden ince bir bebek sesi geldi. Ağlıyordu. O ağlıyordu ama çevresindeki herkes çok mutluydu. Şaşkın gözlerle etrafına bakıyordu, anne ve babasına dokuz yıl sonra gelen armağan olduğundan haberi olmaksızın. Hemen kayıt defterine adı "Kıymetli Bebek" olarak düşüldü.

Anne ve babasının biricik evladı, tek oğulları el bebek gül bebek yetiştirildi. Ağzından çıkan her laf emirdi onlar için. Artık yaşamak için bir nedenleri vardı. Bir sürü tedavinin ardından Allah tarafından hediye edilen bu bebek tek hayat kaynakları olmuştu.

En güzel giysileri giydi kıymetli bebek, en güzel yemekleri yedi. Eğitimi için anne ve babası her şeylerini harcıyorlardı. Zeki bir çocuktu. Üzerine tüm gelecek planlanmıştı ama bir şeyi göz ardı ediyorlardı; kader… Kim kaderini değiştirebilmişti ki o zamana kadar? Olacaklardan habersiz yıllar yılları izledi. Kıymetli bebek büyüdü, kocaman bir delikanlı oldu. Yakışıklı delikanlı artık LGS sınavına girmek için hazırlanıyordu. Her gün dershane hergün özel ders günler birbirini kovaladı. Tüm ailenin tek odak noktası olmuştu. Her şey erteleniyordu. Sonuçta kazanılması gereken bir sınav vardı önünde. O ertelenemezdi…

On dört yıl olmuştu. Sekiz ocak akşamıydı. Kocaman on dört yıl. Neleri sığdırmıştı bu yıllar ve neleri ertelemişti sonralara… Ama o sonraların sadece birkaç haftacık olduğunu kim tahmin edebilirdi? Tüm kuzenler bir aradaydı yine. Kimi kızlar hakkında konuşuyordu bir köşede kimi derslerden bahsedip, öğretmenlerini çekiştiriyordu. Pasta geldi, mumlar üflenip söndürülmeye çalışıldı tek seferde. "Kıymeti Bebekleri" büyümüştü artık. Anne ve babasını farklı bir telaş sardı "Biz ölürsek yavrumuz ne yapacak?" yaşlanmışlardı artık. Ama her şeyden habersizlerdi.

On yedi şubat akşamı telefonlar çalmaya başladı akrabalardan. Bu defa bir başka çalıyordu telefon. Acı acı, yetişin dercesine… Telefonu açanın ağzından çıkan tek kelime "Hemen geliyorum, " oluyordu. "Kıymetli Bebek" gözlerini ilk defa açtığı hastanede bu defa son defa kapamaya hazırlanıyordu habersizce. Gaz zehirlenmesiydi tüm bunların sebebi. İlk yardım doktoru öldü demişti ama babası tutup hastaneye getirmişti onu. Belki bir defa daha jest yapardı doktorlar. Bir kez daha oğullarını verirlerdi onlara. Sekiz ocak gecesi gözlerini açan o bebek hastaneye kaldırıldığı tarihten beş gün sonra yirmi üç şubat gecesi aynı hastahanede veda etti hayata. On dört yılcık o kısa yaşamına veda etti. Tüm hastahane sustu. Sadece annenin "yavrum" diyen acı sesi çınladı. Son söylenen söz oldu "Kıymetli Bebeği kaybettik".

Yıllar geçti. Acılı anne ölüm döşeğinde tek bir şey istemişti "oğlunu". Eski bir çekmece gıcırtıyla açıldı. İçinden tozlu, yıpranmış fotoğraf albümü itinayla alındı ve anneye verildi. Anne yavaş yavaş sayfaları çevirmeye başladı. Son sayfaya geldiğinde ince bir soluk aldı ve bu son nefesi oldu. Ölmek onun tek arzusuydu, ölünce kavuşacaktı oğluna ve hayata oğlunu fotoğraflarıyla birlikte kapadı gözlerini…

(canım kuzenim kalbimizde yaşıyorsunuz...)

 
Toplam blog
: 2
: 784
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Aşktan çeken biri... Sıcak bir yaz akşamında Adana'da açtım gözlerimi hayata. Hareketli bir çocukluk..