Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '12

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Haydarpaşa!

Haydarpaşa!
 

HAYDARPAŞA GARI


Geçen akşam kızımla Yılmaz Özdil’in kitabından uyarlanan, “İsim, Şehir, Hayvan” adlı oyuna gittik. Okumaktan en zevk aldığım köşe yazarının kaleminden çıkan oyun da aynı şekilde çok güzeldi. Yurdumuza özgü traji- komik durumlar gözlerimizin önünden bir bir geçti. Hele “metrobüs” metaforu ile gidişatımızı tam anlamıyla ifade eden saptayışı gerçekten oldukça zekice ve çarpıcı idi. Eminim bu oyunu izlemek, benim anlatımımdan daha fazla keyif verecektir sizlere. Onun için benden dinlemek yerine, kalkıp gitmenizi öneririm.

Kızımı işyerinden alıp, Kadıköy’e doğru ilerlerken, tüm görkemi ile Haydarpaşa Garı çıktı karşımıza. Bu eşsiz güzellikteki eser üzerine ana-kız hayal kurmaya başladık.  Burası ne kadar muhteşem bir kültür merkezi olabilir diye düşündük.  Operalar, baleler, tiyatrolar sergilense, keman –piyano ve diğer enstrümanların sesi Boğaz’a karışsa, keyfe keyif katan bir şölen olmaz mıydı sizce de? Şık kostümleri ile ister denizden, ister karadan gelse insanlar, büyük resepsiyonlar verilse, sergiler olsa… Derin bir iç geçirdik bu hayalimiz karşısında.  Tanrının yarattığına saygısı olmayandan, kul üretkenliğine nasıl bir saygı ve sevgi beklenebilir ki.  Hayvanı, doğayı onu bırakın insanı bile sevmeyen bir anlayış içinde toplumun geneli. Bizim ki, uzak, çok uzak bir hayal sadece. Ama kim bilir belli mi olur, gün olur devran döner ve bir gün bu hayalim gerçekleşebilir!!  Buralarda olmasam bile hissetmek bana sonsuz mutluluk verecektir hiç kuşkusuz. Tüm eski Türk filmlerinde İstanbul’a gelişin simgesidir Haydarpaşa. Anadolu’dan gelip, Haydarpaşa’da trenden inilir ve şehir tüm ihtişamı ile gözler önüne serilir… İstanbul’un giriş kapısıdır Haydarpaşa adeta.  Şehrin belki de en önemli, en güzel sembollerinden biridir. Medeniyetin, demir ağlarla örülmüş bir ulusun, nişan taşıdır.

Geçen yıllarda çıkan ne idiğü belirsiz yangın ve akıbeti konusundaki akla ziyan söylentiler beni oldukça üzüyor.  İstiyorum ki, bu harika eser, hepimizin anılarındaki canlılığıyla kalsın,  mutluluk, neşe, katsın içimize. Avrupa kentlerinde,  şehirlerin en güzel yerinde, en gösterişli binalar Opera binalarıdır.  Bizde zavallı AKM, atıl bir vaziyette bırakıldı, Süreyya Operası ise bu amaca hizmet etmek için yeterli değil.  Oysa Haydarpaşa gibi, tarihi ve sanatsal değeri büyük bir bina, sanata ve sanatsevere hediye edilse, güzel olmaz mı? AKM’nin hepimiz için anlamı malum, o da yeniden hayata geçse, canlansa keşke. Yeniden parlasa ışıl ışıl… Şehrin pek çok yerinde tiyatrolar, konser salonları olsa ama Haydarpaşa merkez olsa, çok mu zordur bu istediğim…

Bugün bir arkadaşımdan aldığım e-mail, bana bu duygu ve düşüncelerimi kaleme almak için itici güç oldu. Şehrin her yerinde yeterince otel, alışveriş merkezi varken, burası da sanat için saklansa, layık olduğu değer geri verilse ne iyi olur diye düşündüm. Bilmiyorum sizler ne düşünüyorsunuz ama Haydarpaşa’nın otel, iş merkezi ve benzeri ticari bir amaca hizmet edecek olması fikri bile beni çok üzüyor. Birileri gelir sağlayacak diye, İstanbul ile özdeşleşmiş bir şaheseri ziyan etmek geçekten canilikten başka bir şey değil bence.  Eminim Haydarpaşa için yapabileceğimiz bir şeyler vardır.

Sevgiyle kalın,

 
Toplam blog
: 15
: 521
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

Kendimi bildim bileli yazmayı çok sevdim ben. Duygularımı en iyi ifade ediş şeklinin yazmak olduğ..