Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '10

 
Kategori
Mizah
 

Haydi, bir kahkaha

Haydi, bir kahkaha

Kara kalemimle, sonra tükenmez kalemimle ( inanın o bile tükeniyor) daha sonra da olivetti daktilomla, şimdi de bilgisayarımla yazmaya çalışırken, en önemli amacım, okuyanları -bir parça bile olsa- gülümsetebilmektir.

Günümüzde insanlar çağın gereği büyük bir gerilim içinde yaşamaktadırlar. Gramofondan, taş plaktan, radyodan, uydu görüntülerine geldiğimiz bu devirde insanların istek ve tutkuları da olabildiğine değişmiştir. ”Bir yorgan bir yastık, koca eşeğe astık” devrinden “son model” devrine gelinmiştir.

Zengin çok daha zengin olma yolunda, fakir de zengin olma yolunda hiç durmadan koşmakta ve bunun için her türlü yolu denemektedirler.

Koşuya çıkış yeri hep aynıdır. Ama varış yeri herkes için aynı olmamaktadır. Onun için de kişiler mutsuz olma yarışına girmiş gibidirler sanki.

Uyumsuz bir yaşam, asık bir surat, yüzde katı bir ifade, çatık kaşlar bir yaşam biçimi olmuştur. Gülümsemek bir lüks haline gelmiştir. Güldürenler bile gülümseyemez olmuşlardır Oysa gülmek sadece insanlara mahsustur, sadece onlara yakışır.

İşte bu güzelliğe ulaşmak için de fıkralar vardır. Bize dünyanın yaşanır olduğunu öğreten, bizi bizle barıştıran fıkralar.

Genel olarak insanı güldüren, düşündüren, eğlendiren kısa fakat yoğun ifade taşıyan, bir düşünceye, davranışa örnek gösterilen, bir konuyu açıklayan, kısa öykülere fıkra denir.

Fıkra bir konuyu dolaylı yoldan açıklar. Sonunda bir ders verir. Sayfalarca anlatılarak verilmek istenen ana tema kısa bir fıkrayla verilebilir. Bazı fıkralar, çelişkilerden, tersliklerden, olağan dışılıklardan doğar.

Fıkralar daha çok, köşe yazılarında, söyleşilerde, bir ders verilirken, içki meclislerinde, siyasi arenalarda, aktüel ve cinsel konularda anlatılır.

Fıkra olması gerektiği gibi değil, hayal edildiği gibi anlatılır. Bektaşi belki orucunu hep tutmuştur. Ama onlara hiç oruç tutmamış gibi fıkralar yakıştırılır. Belki Nasrettin Hoca eşeğe hiç ters binmemiştir. Ama biz onu hep eşeğe ters binen, güler yüzlü, başı sarıklı, aksakallı bir ihtiyar olarak düşünürüz. (Biliyor musunuz hoca eşeğe, dikiz aynaları olmadığı için niçin ters binermiş.)

Haberinin bile olmadığı birçok fıkra da Nasrettin Hocaya yakıştırılmıştır. Son zamanlarda söylenilen fıkraların büyük bir çoğunluğunun kahramanı da Temel olmuştur.

Köşe yazarları olumsuz konuyu yaratanı eleştirmek ve eleştirisini imalı yolla anlatmak için, ya da konunun daha zevkle okunmasını sağlamak için yazılarında fıkralara sık sık yer verirler.

Birçoğu yazılmamış, “belden aşağı” tabir edilen fıkralar daha çok içki meclislerde anlatılır. Bir çok fıkra da, belli bir ses tonuyla, çeşitli el kol hareketleriyle anlatılır. Bu hareketler yapılmazsa fıkradan hiçbir şey anlaşılmayabilir.

Acıkan tilki kümese yaklaşıp:

–Haydi horoz kardeş sabah namazına gidelim demiş.

Horoz bakmış pabuç pahalı:

-Tamam gidelim tilki kardeş, sen şu kümesin arkasında uyuyan, bize namazı kıldıracak olan köpek kardeşimizi uyandır, ben de abdestimi alıp geliyorum, demiş.

Tilki tabanlara kuvvet kaçmaya başlamış. Horoz:

-Beklesene tilki kardeş, ben hemen geliyorum demiş.

Soluk soluğa koşan tilki:

-Benim abdestim bozuldu horoz kardeş, abdestimi yenileyeyim, hemen gelirim, demiş.

Haydi, şimdi bir kahkaha!

Gülümsemenizi her zaman yanınızda taşımanız dileğiyle.

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..