Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '11

 
Kategori
Mizah
 

Haydi, gel de barış yap…

Haydi, gel de barış yap…
 

Görsek kaynak: istockphoto.com


Çok kızıyorum onlara…

Çünkü hiç bir şey bırakmamışlar bana. Benden önce her şeyi anlatmışlar, yazmışlar… Bana hiçbir şey kalmamış.

Ben de oturup bir şeyler yazayım, insanlar ilmimden, irfanımdan (sevabına) faydalansınlar diyorum. Bir de bakıyorum ki benden önce yazılmış.

İşleri-güçleri yok muydu bu insanların? Ne diye çen-çen-çen her şeyi anlatmışlar, örneklemişler.

Merak edip de “kimlere kızıyorsun” ya da “kim kızdırdı bakayım seni” derseniz isimlerini hiç çekinmeden veririm.

Onlardan mı korkacağım?

Korkarak yazılmaz ki. Hem “madem korkuyorsun ne diye yazıyorsun” demezler mi adama?

Derler tabi! Kimse demezse siz dersiniz.

İşte isimleri: La Fontaine, Ezop, Beydeba, J. Thurber, G. Orwell

Sadece bunlar mı?

Bizden olanların isimlerini de verebilirim: Ahmet Mithat Efendi, Şinasi hatta Mevlana…

Ne kadar Fabl örneği var, yazmışlar anlatmışlar! Bize bir şey bırakmamışlar.

Hırs yaptım; “ben de yazacağım, hem de onlardan daha güzel yazacağım” diye kafama koydum.

Pek severim hayvanlı masalları.

Bakın dikkatinizi çekiyorum; hayvan masalları demedim, hayvanlı masallar dedim. Çünkü bacaksızın biri bizi fena haşlamıştı. (İnanmazsanız tıklayabilirsiniz.)

Horozlu bir fabl yazayım diye düşündüm. Yazmadan önce “benden önce yazılmış mı” diye de kontrol ettim. Ne yazık ki o da benden önce yazılmış.

Yazılmış ama benim yazdığım daha güzel…

Yok öyle! Küçümsemeyin beni… Güzel dediysem güzeldir. Benim ne eksiğim var onlardan?

Buyurun; bir La Fontaine’ den, bir de benden… Bakın bakalım hangisi güzel.

Önce la Fontaine’ den basit ve hiç güzel olmayan (manzum) bir fabl örneği:

Görmüş geçirmiş, anasının gözü bir horoz
Tünemiş bir ağacın dalına.
Kurnaz tilki, sesini yumuşatarak, ona
Dedi ki: "Kardeş çiğim, artık dostuz;
Barış oldu hayvanlar arasında.

Müjde getirdim sana, in de bir öpüşelim;
Ama Allah aşkına oyalanma;
Çünkü bilirisin ya, başımdan aşkım işlerim.
Oysaki siz serbestsiniz daima,
İşleri düşünemeye bilirsiniz;
Hem artık biz yardım da ederiz.
Ama kuzum, in de aşağıya bir
Doya doya öpeyim gözlerinden"

"Kardeşim" dedi horoz, "Bu mutlu haberinden
Daha güzel bir haber almazdım şüphesiz.
Bu nefis, bu mutlu haberinden!
Üstelik bunu senden öğrenmekle
Sevincim iki kat oldu. Ama dur hele.
Bunu müjdelemek için olacak,
Bak iki tazı geliyor koşarak"
Hızlı da koşuyorlar; haydi ben ineyim de
Hep birden öpüşelim tazılar geldiğinde.
"Hoşça kal " dedi tilki, "Yolum biraz uzunca,
Kutlarız bu barışı yeniden buluşunca."
Çabuk toplayıp tası tarağı,
Külhani bir anda tırmandı dağı.
Bir iş çıkmamıştı numarasından.
O sırada çalının arkasından,
İhtiyar horoz kıs kıs gülüyordu.
Oyunbazı oynatmak pek tatlı oluyordu.

(Çeviri: O. Veli kanık)

Nasıl? Hiç güzel değil. Değil mi?

Her ne kadar barış yapmayı işine geldiği gibi kullanmaya çalışan uyanıkları(!) çok güzel anlatsa da ben beğenmemekte ısrarlıyım.

Ne diye bu kadar şişinip duruyorsun, sana mı kaldı La Fontaine ile aşık atmak demeyin…

Ne var yani biraz da ben şişinsem?

Şimdi de Haluk Seki’ den muhteşem (manzum mu olur, nesir mi olur bilinmez) bir fabl örneği… İnanın bayılacaksınız!

Ne zaman bayılacaksınız?

Yarın tabi ki…

 

Ama önce kıssadan hisseleri çıkartalım:

Ana Fikir: Öyle her barış yapalım diyene kanmayın…

Baba fikir: Öküzün altında buzağı aramayın…

Dede fikir: Ne ararsan onu bulursun…

Orijinal fikir: Herkesin fabl yazması yasaklansın.

Beklenen yorum: O horoza sorar mısınız? Yumurta mı tavuktan çıkıyormuş, tavuk mu yumurtadan?

Beklenen cevap: Sordum. Bizi ilgilendirmez abi, biz işimize bakarız dediler. Oldu mu? Alla allaaa…

Arkası yarın…

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..