Hayvan seven portreleri: Türkiye’yi, Atatürk’ü ve hayvanları çok seven Lucia

Lucia Türkiye’de yaşamaya başlamış bir Slovak. Atatürk’ü, Türkiye’ye kazandırdıklarını birçoğumuzdan bile daha doğru ve iyi anlatan, Türkiye’deki politika ve devlet sistemi üzerine tez yazmış, aynı zamanda gördüğüm en çetin hayvanseverlerden. Öyle ki bir hayvanı üzgün, mutsuz gördüğünde bundan sorumlu kişileri PETA’ya (Hayvanlar için Ahlaklı Yaklaşım Örgütü) şikayet etmek üzere harekete geçmeye hazır. Lucia ile ilk tanıştığımızda tahmin edeceğiniz gibi saatlerce kedilerinden, neler yaptıklarından birkaç dakika bile ara vermeden konuşmuştuk. Hayvanları, yaptıkları davranışları, benim gördüklerimi anlatmaktan benim kadar hoşlanan birini bulmuştum. Ne diyeyim, hemen kanımız kaynadı, hayvan sevgimiz ile arkadaşlığımız gelişti.

* Neden hayvanlarla ilgileniyorsun?

Hayvanlar insanlar karşısında kendilerini koruyamıyorlar. İnsanlar onlara gereken değeri vermiyor. Bu da bende onların haklarını koruyan kişi olma isteği yaratıyor. Bilimsel olarak hayvanların acı çektikleri kanıtlanmasına rağmen insanlar hayvanlara neden işkence ediyorlar anlamıyorum.

* En sevdiğin hayvan türü nedir?

En çok sevdiğim hayvan kedidir. Bir de zürafaları seviyorum.

* Neden bu hayvan türünü seviyorsun?

Zürafalar çok enteresan hayvanlar. Harika desenlere sahip boyunları var. Hiçbir zürafaya dokunmadım ancak onları çok seviyorum. Kedilerin ise benim için farklı bir yeri var. Slovakya’da 3 kedim var. Şimdiye kadar onları gözlemleme şansım oldu. Her birinin farklı bir karakteri var. Bir de kedi gerçekten hiç sahiplenemeyeceğiniz bir hayvandır. Kedileri çok komik oldukları, her zaman kimseye ihtiyaç duymadan kendilerini eğlendirebildikleri ve kendi kendilerine oyunlar oynayabildikleri için seviyorum.

Aklıma bir bilmece geldi. “Kediler neden köpeklerden daha akıllıdır? Çünkü altı kediye bir kızak çektiremezsiniz. Peki köpekler neden yatağa gelir? Çünkü sizi sever. Kediler neden yatağa gelir? Çünkü yatağı sever.” İşte kediler böyle :)

* Hayvanlarla ilgili unutamadığın bir anın var mı?

Slovakya’da başımdan geçen bir olay var. Bir süre önce tek bir kedimiz vardı. Aşısını yaptırmak için veteriner hekime götürmüştüm. Sıramı bekliyordum. İçeriden kapının ötesinden bir adamın kedisini ötenazi yaptırmak istediğini duydum. Kediyi almak isteyen kimse yokmuş. Veteriner hekim ise kedinin iki yaşında, çok güzel, sağlıklı bir hayvan olduğunu ve niye ölmesini istediklerini anlamadığını söylüyordu. Bembeyaz, mavi gözlü bu kediyi adam şirket reklamı için kullanıyormuş. Firmasını ismi “Beyaz Kedi” imiş. Temizlik bezi üretiyormuş. Şirket batınca kediye ihtiyaç kalmamış. Ben ötenazi lafını duyar duymaz kapıyı çalmadan içeri daldım. Eğer karşı değillerse kediyi alacağımı söyledim. Kendime de “Eğer bir kediye bakabiliyorsam, neden iki kediye bakamayayım” dedim. Annem bir kedi ile gidip iki kedi ile gelmeme çok şaşırdı. Kediler ilk başta hiç anlaşamadılar. Tabii sonra iki kedimizin çok güzel bembeyaz bebekleri oldu. Etraftaki kedi severlere dağıttık ama birini sağır ve dilsiz diye kimse istemedi. Doğada yaşayamayacağı için onu da biz aldık ve 3 kedimiz oldu.

* Seni en çok etkileyen vahşi veya yabani hayvan hangisi ve neden?

Kurtlar. Slovakya’da ufak bir köyde evimiz var. Etrafı ormanlarla çevrili yaklaşık 2000 kişilik bir yerleşim yeri. Kurtları duyabiliyorsunuz ve bazen yakına da geliyorlar. Bu da hayatımızı etkiliyor, bazen rüyalarıma girerek korkutucu oluyorlar.

* Hayvanlarla ilgili seninle paylaştığımız bir anı

Lucia’nın kedileri sevdiğini öğrendiğimde kedilerimizi ilk aldığımızda tatile çıkarken yavruları bırakacak kişiyi de bulmuş olduk. Bir hafta boyunca Lucia kedilerimize çok iyi baktı. Halen Boncuk ve Maviş ile özel bir bağları var.

Bir gün birlikte Lucia’ya söz verdiğim gibi Zekeriyaköy’deki Sarıyer Muhallebicisi’nin çiftliğine Göçmen’s Ranch’e gittik. Orası gerçekten hayvanseverler için bir cennet. Çeşitli cinslerden 40 tane irili ufaklı at, binbir çeşit ördek, tavuk, güvercin, köpekler, koyunlar, inekler, devekuşu derken kendimizi tüm hayvanların resmini çekerken bulduk. Öyle ki tüm atlara bisküvi vererek bir sürü fotoğraf çekmişiz. Çiftlik ineklerini sütüyle yapılmış özel sütlaçın tadı ise halen damağımızda. Gitmemiş olanlara bu çiftlik gezisini tavsiye ediyoruz.

* Beslediğin hayvanlar hangileri ve isimleri nedir?

Dişi Miki ve erkek Body ve Diego adında 3 kedimiz var. Ben Türkiye’deyken annem onlarla ilgileniyor. Ne yazıkki Türkiye’ye getirmeme izin vermiyor. Burada da kedim olsun çok istiyorum.

* Şimdiye kadar kaç tür hayvan besledin?

Bir papağanım ve su kaplumbağam vardı. Aslında küçükken bir çiftlikte büyümüştüm. Direk benim hayvanlarım değildi ama pek çok köpek, domuz, inek ve tavuk vardı.

* Türkiye’deki hayvan hakları ile ilgili düşüncelerin nedir?

Hayvan haklarını destekliyorum. Türkiye’de PETA ve Greenpeace gibi organizasyonlara tam destek vermek isterim. Slovakya’da “Freedom of Animals” (Hayvanların Özgürlüğü) derneğini destekliyorum. Slovakya’da bir kanun var. Her yıl bir yıllık verginizin yüzde 2’sini bir derneğe vermek zorundasınız. Devlet bu derneklerin bir listesini de veriyor. Biz de hayvan derneklerini destekliyoruz.

* Senin hakkında hayvan sevgin ile ilgili en çok hoşuma giden yanını da ben yazayım

Lucia’nın en çok hoşuma giden yanı etrafında gördüğü hayvanlara benim gibi tepki vermesi oluyor. Bu tepkiler öyle ani ve içten oluyor ki “Aaaayyyy!” şeklinde etraftaki herhangi bir kirli, çirkin, yavru, büyük demeden sokak kedileri ve köpeklerine karşı sempati ile söylenmiş, yanındakileri ani sesten dolayı “Ne oldu?” diye korkutan türden. :)

Bir başka hoşuma giden tarafı da Lucia’nın insanlar hakkında kendisine göre bir değerlendirme yapması. Tanıştığı kişilere “Hayvanları sever misin?” diye soruyor. Eğer seviyorlarsa o zaman insanları da sever diye düşünüp hayvanseverlere kendini daha yakın hissediyor. Herhalde iyi anlaşmamızın bir sebebi de benim de bu testten geçmem. Siz de etrafınıza bir sorun, gerçekten bu test çoğu kişide tutuyor.

* Hayvanlarla ilgili en çok hoşuna giden kitap?

Senden aldığım hayvanlarla iletişim üzerine bir kitap vardı. Amelia Kinkade’nin “The Language of Miracles” (Mucizelerin Dili) adlı kitabı.

Not: Hayvanların insanlar gibi düşündüklerini, hissettiklerini, bizim aklımızdan geçenleri gördüklerini ve söylediklerimizi anladıklarını gerçek yaşamdan alınmış hikayelerle anlatan Amerika’lı ünlü psişik Amelia Kinkade benim de favorilerim arasında. Henüz Türkçe’ye çevrilmedi ancak arada bloglarımda kitaptaki ufak hikayelerine yer vermeyi düşünüyorum.

http://www.ameliakinkade.com