Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '14

 
Kategori
Hayvanlar Alemi
 

Hayvanlar alemi: Şu bizim Dürdane…

Hayvanlar alemi: Şu bizim Dürdane…
 

minyaturkumrular.blogspot.com


 Eşim, dışarıda kedilerle , köpeklerle çok iyi geçinir de, evde de pencerede ki gugucuklarla da arası çok iyi. Maşallah her pencerenin gugucugu ayrı ve hepsinin derdi farklı, hepsininin derdine de çare bulmak benim hanımın derdi.. Mutlaka bir çare bulacak.

Sol taraftaki ailemize çırpılar filan taşıyarak geçen baharda pencere önünde bir yuva yapmıştık. Onlar kavga kıyamet: Gugucuk, gugucuk sesleri içinde bir yuva yaptılar ve sen sağ ben selamet bir de yavruları oldu.. Ama yavru biraz palazlanıp bunların yemlerini kapmaya başlayınca , onu pencereden uzaklaştırdılar.

Yeni yavrucak da, o pencere olmazsa bu pencere olur diyerek , bizim balkon penceresine kondu ve bundan böyle hayatını orada sürdürmeye başladı. Önce çok usluydu. Ne verirsek yiyordu, sesi de çıkmıyordu. Ama daha sonra , eşimin çalar saati gibi olmaya başladı. Tam sabah 6.5’da pencerede : “Kalk artık sabah oldu, her taraf neşe doldu…” şarkısını söylemeye başladı. Eh , Boncuk adını taktığımız , yavruyu epey bir besledik, büyüttük.

Hanım, bir gün üst komşuya gidiyor. Konu hayvanlardan ve kumrulardan açılıyor.  Komşu da bizim de bir kuşumuz var her öğle bizim pencereye konar, bir güzel güzel bağırır, biz de onu doyururuz , deyince. Hanım , “şunu görebilir miyiz?” diye soruyor. Tam o sırada da pencereden Boncuğun sesi geliyor (Hanım bütün sesleri tanır ve ayırt eder).

Komşu ,  “İşte Dürdane geldi ,” der. Hanım bir bakar ki, Dürdane dedikleri bizim Boncuk… Ona orada bir çıkışır. “Seni obur seni…” diyerek..

Meğer Boncuk, veya Dürdane, her neyse (Gerçi Dürdane ismini de giderek sevdik, hani!) bizim pencerede otlandıktan sonra üst komşulara gidiyormuş; hadi bakalım bir o kadar yem de oradan… Bu kadar kısmetli ev nereden bulacak… Dürdane epeyce beslendi büyüdü. Bir gün bir baktık ki, pencerede sesler ikileşti. Bir baktık ki Dürdane peşine sevgilisini (sevgili mi, eşi mi..)  takmış getirmiş… Eh ne yapalım, biz nasıl olsa , iç güveysinden hallice durumunu biliyoruz! Adamı da aldık benimsedik. Ama bizim Dürdane adamı durup durup kafasına vurup pataklamasın mı ! Hayda… Hanım hemen anladı… “Adam çok yiyor da, ondan dövüyor…” dedi.  Doğrudur. Biz , hanımdan daha iyi bilemeyiz ki…

Neyse… Bir süre geçti. Bu kez Dürdane yine yalnız başına gelmeye başladı. Ama ne gelmek, ne delirmek… Geliyor bağırıyor, bağırıyor… Belli ki eşini çağırıyor. Ehh aşk bu? Eşini kaybeden  nasıl aramaz! Bağırış çağırış, İçerlere girmeyen kuş  pencereden içeri girip içerde de feryat figan etmeye başlayınca, hanım işi anladı.

Zavallı Dürdane eşini kaybetmiş. Zavallı  Adem, aşağıdaki çayır çimlerde gezerken bizim Sarman’ın kurbanı olmuş. Sarman’ı Adem’i yerken görmüşler komşular. Telefon ettiler. Vaziyet anlaşıldı. Neredeyse taziyeye gelecekler…Buranın da taziye adetleri ağırdır. Yemek getirirler, hediye filan. İstemedik.  Ama vaziyet anlaşıldı.

Hanım Dürdane’yi karşısına aldı:
“Bak Dürdane, hayat bu… Her şey olabilir. Bu kadar döğünmenin, yas tutmanın alemi yok. Adem olmasaydı, Sarman ne yiyecekti!  Dünyanın düzeni bu. Onun için boşver, sen en iyisi, yakışıklı , işi gücü olan, aklı başında olan bir adam daha bul… Olmazsa Esra Erol’un programına yazıl.. Gerçi orada da kimse kimseyi beğenmiyor ya..!”

“Gençsin güzelsin. Bak boynunda da çok güzel bir gerdanlığın var.. Seni kim beğenmez. Ağlama kuzum. Yana yana, döne döne ağlarsan; bak ben de ağlarım. Hadi şimdi sakinleş.. akıllı ol. Çaresine bak. Böyle olmaz! Böyle edepsizlik olmaz!” diyerek ona postayı attı.

“Gugucuk…Gugucuk…”

Sanki dinledi de anladı. Aradan bir hafta geçti geçmedi; bizim kız bir başka oğlanla pencerede belirmesin mi!

“Gugucuk…Gagucuk.. Gugucuk..”

Öğütlerimizi  tutmuş. Kendine yeni bir herif bulmuş… Feryat figanlar kesildi.

Yani ondan sonra ne sevinç gösterileri; ne takla atmalar, ne numaralar… Belli ki yeni çiftimiz yeni kur evresindeler, ondan sonra bizim pencerenin önünde alt alta üst üste, anlarsınız ya… Yani pek hoş ta olmuyor. Karşıki apartmanın arka tarafındakiler, televizyonu bıraktılar, bizimkilerin sevişmelerini seyretmeye başladılar… Bu elalemin işi gücü yok mu Yahu.. Aman eyy.. Hiç hoş değil..Hiç hoş değil…  Baylar bayanlar , hadi içeri…

E şimdi bekliyoruz tabii… Gerçi çift can besliyoruz ama, belli ki çok yakında torun sahibi de olacağız. Bu işlerin sonu böyle biter. Hayat bu… Yuvalar, yıkılıyor; yeniden yapılıyor… bazıları bozuluyor. Yeniden yapmak lazım. Çatmak lazım. Allah bir kapıyı kapatıyorsa, bin kapıyı açar… Yüce Allah bu… Neler yapmaz ki!

Fakat belli ki Dürdane çok mutlu; hayatından çok memnun. Bu hayat tek çekilmez . Allah insanları çift yarattığı gibi, gugucukları da çift yaratmış. Tek yaşayan beyler, bayanlar.. Hadi dışarıya; kısmetinizi aramaya… Öyle tek başına türkü söyleyerek gezmek yok. Evli evine , köylü köyüne; evi olmayan sıçan deliğine… Benden bu kadar. Anlayan anlar.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..