Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '10

 
Kategori
Öykü
 

Hazan gülü

Hazan gülü
 

Çok zor kış şartları geçmiş, baharın gelmesi ile yaprakları açılmıştı, yıllardır dağların zirvesinde tek başına yaşama alışmış olmasına rağmen yine sevinç kaplamıştı içini, yanından geçip gidenlerden bazıları , soluklanmak için duranlar  farkına varıyor,  dikenlerinden dolayı ona sadece bakıp geçiyorlardı, konuşmalarını duyuyordu yanından geçenlerin , ona Hazan Gülü  diyorlardı… Sıcak geçen yaz mevsiminin ardından sararan dağlara inat, filizlenir,  yılda bir kez açardı Hazan Gülü…

Yanından geçenleri  buruk bir hüzünle dinlerdi hep, yaylalarda güzün başlangıcıkışın gelişinin habercisi derlerdi ona ,  görünüşü güzeldi ama dikenliydi; yanından geçenlerden duyduğuna göre onun için ; "hüznü, vedayı hatırlatan çiçek" derlerdi birde “kendi için hiçbir çiçek bunun kadar güzel olmaz”  derlerdi…

Yaylakların yolunun üzerinde yayladan inenleri seyrederdi hep; bildiği gördüğü şey etrafından gelip geçenlerden başkası değildi, çok merak ederdi şu kayanın  arkasında ne var ? Yokuş nerede başlar biter ?  Dikenlerine rağmen kopartılan gül taneleri nasıl bir vazoya konulurdu ?  Hangi evi süslerdi ? Hangi sevgiliye verilirdi ? Hiçbir zaman öğrenemeyeceği binlerce soru geçerdi aklından… Yapabileceği tek şey aklındaki sorulara sadece hayal kurarak cevap bulmaktı Hazan Gül’ünün …

Her sene bu vakitler yapayalnız olduğunun farkına varırdı bu dağlarda, işte yine vakit gelmiş çatmış, yaylaklar yanından gelip geçecek, önce soğuklar başlayacak,  sonra fırtınalara  direnecek , en sonunda yine yalnızlık, sessizlik başlayacak ve en sonunda da üzeri karlarla kapanacaktı, önündeki bahara  kadar …

Halbuki Hazan gülü için sonbahar ; en az ilkbahar kadar renklerin armonisiydi, renklerin her türlüsü görünürdü bu mevsimde . tabiatta renklerin tartışılmaz uyum içerisinde insanlara harika manzaralar sunduğu, hele ağaçlardan üzerine basıldığınca çıtırdayan bir hazineye benzeyen turuncu, kırmızı, sarı yapraklar ve sıcak havadan bunalanların vazgeçilmez mevsimiydi. 

Daima kışları yaşadığı, diğer çiçeklerden, güllerden bir adım geride kaldığı, hayatı bu dağ başında yalnızlıkla izlediği, böyle de mutlu olmasını bildiğini düşünüyordu..

Tam bunları düşünürken tozu dumana katarak yanından bir kamyonun geçtiğini gördü, kamyon biraz ileride durdu, sevinmişti,  hiç olmazsa kısa bir müddet için yalnız olmayacaktı, acayip giysiler giyinmiş bir adam kamyonun üzerine çıktı, bir sandığın kapağını açmasıyla binlerce arı doğaya yayıldı…

Çevresinde gezinen insanlar gibi yüzlerce arı da çevresinde uçuşmaya başladı, onu fark etmişlerdi ,  yavaş yavaş üzerine konup polenlerini , en kıymetli ürününü almaya başladılar…

Evet en kıymetli ürününü arılar almıştı, üç beş gün sonra sisli bir gece vakti duyduğu seslerden kovanın kapağının kapatıldığını, çıkan toz bulutundan kamyonunda gittiğinin farkına vardı.

Neyse ki sabah olmuş,  doğan güneş bir parça da olsa içini ısıtmaya başlamıştı, etrafından gelip geçenlerin kendisine bakmadığını fark ettiğinde , yaprakları ile gülünün kopartıldığını anlamıştı Hazan Gülü…

Hazan gülü artık gül gibi kokmuyor, hüzün kokuyordu… Yapılacak çok şey de yoktu artık, son yaylaklar de önünden gelip geçmiş, şu ıssız dağlarda yine yalnız , tek başına kalmıştı, alışmıştı artık… 

Dikenleri, yaprakları, goncaları kalmasa da güçlü idi, daha ne badiler atlatırdı Hazan Gülü…    

 
Toplam blog
: 26
: 3666
Kayıt tarihi
: 02.03.07
 
 

Eskişehir doğumluyum, bütün öğrenim hayatım Eskişehir'de geçdi... Kaç iş değiştirdiğimi ben bile ..