Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hazine arazileri!

Hazine arazileri!
 

Hazine arazileri her daim birilerinin iştahını kabartan ve çok önemli olan bir konu. Kahretsin ki bu konuda benim aklıma takıldı, aklıma neler takılmıyor ki zaten. Kendi kendime binlerce kez sordum ama galiba matematiğim biraz zayıf olduğundan işin içinden çıkamadım bir türlü. Onun için de sizlerle paylaşmaya karar verdim belki bana katkıda bulunabilir, beynimde cirit atan bu soruların yanıtını bulmama yardımcı olabilirsiniz diye.

Sizinde bildiğiniz gibi her ülkenin bir sınırı vardır ve her ülke kendi toprakları, bir biçimde tehlikeye düştüğü zaman savunma konumuna geçer, pazarlıklar başlar. Sorunu barışçıl yönden çözemezlerse de savaşa giderler.

İşte benim kafamı kurcalayan sorularda burada şekillenmeye başlar. Savaş durumunda ise sizinde bildiğiniz gibi yalnızca hazine çalışanları, bürokratlar, siyasiler ve askerlerimiz değil, deyim yerindeyse yediden yetmişe tüm ulus kendi ülke bütünlüğü, bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşır. Savaş sonrasında ise bu araziler hazineye geçer.

Yalnızca hazineye geçse iyi ne yazık ki bir bölümü de bin bir hile ile savaştan kaçmış, işini kitabına uydurmuş uyanıklar tarafından işgal edilir kaşla göz arasında. Bu hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçektir ve tarih kitapları da yazar bu gerçeği.

Savaş durumunda gözü kapalı ölüme yürüyen ve onların arkasında kalanlar ise, zaten çok ağır bedeller ödeyerek sahibi oldukları topraklara sahip olmak için yeni bedeller öderler.

Peki neden?

Bu topraklar binlerce şehit vererek kazanıldı ise, bu topraklar herkesin olmaz mı? Kaldı ki hiçbir maddi değer veya arazi bir canın karşılığı olamazken. “Yanlış anlaşılmasın bu arada, buradaki cümle hiçbir arazi gideni geri getiremez anlamında kullanılmıştır. ”

Ayrıca uğruna milyonlarca şehit verilen ve genellikle çok değerli olan bu hazine arazileri gerçekten korunsa tamam, canım feda. Fakat ne yazık ki her dönemde art niyetli kişilerin iştahını kabartmış, her daim kişisel çıkarlar uğruna heba edilmiştir.

Nasıl mı?

Kimi zaman kurdun kuşun kamp alanı, kimi zaman at çiftliği, kimi zaman arıların balını yaptığı gül bahçesi, kimi zaman da okların acımasızca saplandığı hedef tahtası olarak.

Cephelerde gözü kapalı ölüme yürüyenler ve onların arkasında kalan, bu toprakların gerçek sahipleri ise daima kalan kırıntılarla yetinmek ve tekrar, tekrar ek bedeller ödemek zorunda kalmışlardır başlarını sokacak bir gıdım toprak parçası için.

Bu belki çok tehlikeli, belki de sorgulanmayacak bir konu ama ben yalnızca sesli düşünmeye çalıştım.

Sizler de kendinize bu veya buna benzer sorular sorup beyin jimnastiği yapabilirsiniz. Üstelik yazıya dökmediğiniz sürece sizin için herhangi bir tehlikede oluşturmaz, bana güvenebilirsiniz.

En azından düşünün diyorum. Atalarımız için buna değmez mi?

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..