Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Hazine dökümleri ‘mutluluk’ göstergesi olabilir mi?

Hazine dökümleri ‘mutluluk’ göstergesi olabilir mi?
 

Bir pazar yeri (2008).


Hazine Müsteşarlığı’nın dün açıkladığına göre bu yılın Ekim ayına ilişkin Hazine Nakit Dengesi Gerçekleşmeleri çerçevesinde Hazine’nin nakit dengesi ekim ayında 1 milyar 717 milyon TL açık vermiş bulunuyor. Gelir gider dengesi böyle gidecek olur ise bir yıl içerisinde yaklaşık yirmi bir milyar TL’lık açık bizi bekliyor demektir. Söz konusu açıklamanın ayrıntılarının özet dökümüne göre:

Ekim ayında Hazine’nin nakit gelirleri 22 milyar 738 milyon TL, nakit giderleri 24 milyar 490,8 milyon TL olmuş. Devlet adlı üst yapı kurumunun toplum kesimlerinden ‘eşit bir biçimde’(?) topladığı gelirler her ne hikmet ise Devlet giderlerini karşılayamıyor anlaşılan. ‘Ayağımızı yorganımıza göre’ uzatamadığımız da açığa çıkmış oluyor böylece.

Öte yandan: Geçtiğimiz Ekim ayındaki faiz dışı giderler 21 milyar 901,2 milyon TL, faiz giderleri 2 milyar 589,6 milyon TL  olurken, faiz dışı fazla 836,7 milyon TL olarak hesaplanmış bulunuyor.

Ayrıca geçen ay ‘devir-garantili borç geri dönüşleri’ 140,5 milyon TL olurken kur farklarından kaynaklanan 291,6 milyon TL’lık bir gerileme gerçekleşmiş.

Bir ay içerisinde oluşan 1 milyar 717 milyon TL’lık açık toplumun ihtiyacı olan hangi alanlara harcanmıştır? Bir başka deyişle; bu türden aylık açıklar ile kim ya da kimler mutlu oluyor, bilen var mı aramızda? Yeni işçi, memur alımı olmadığına, işsizliğe çözüm için  olsun ‘bir tek fabrika bile' açılmadığına göre Ekim ayında gerçekleşen yaklaşık bir milyar TL'ık harcama(?) nereye gitmiş olabilir?

Peki durum böyle gider ise Hazine ne zaman boşalabilir?Hazine’nin boşalması kimin işine yarayacak? Dünyanın ekonomik bir bunalımda yüzmekte olduğu son yıllarda bu harcamalar için 'hovardaca' yakıştırmasında bulunsam Türk Ekonomisi için canla başla çalıştığını sandığımız kişiler bu yakıştırmamdan alınırlar mı?

Maddi ve manevi unsurların bir bileşkesi olan ‘mutluluk’ kentleşme ile birlikte daha çok maddi unsurlara dayalı ve tüketime dönük olması bakımıdan toplum huzuru açısından önemi bir göstergedir. Özellikle gelişmiş toplumlar için öngörülen ‘Genel Mutluluk Düzeyi’ araştırmaları ve dökümü; olup bitenleri yordamak ve geleceği kestirebilmek bakımlarından toplum bilim yanında iktisat ve siyaset bilimleri için de çok önemli bir araç.

Yukarıdaki açıklamalar ve  toplumda yaşanan kimi olumsuz gelişmeler karşısında yaklaşık  Türk toplumunun  büyük bir çoğunluğunun ‘mutlu’ olduğunu öne sürmek başlı başına bir ‘saflık’ olsa gerek.  Geçenler karşılaştığım TÜİK verilerine göre nüfusumuzun (%9.2)’lik bir bölümü ‘çok mutlu’ yaşamakta iken onların dışında kalan büyük çoğunluk, bu gidişle hiç 'mutlu' olabilir mi?

Peki kuş bakışı bir değerlendirme ile soralım TÜRKİYE ‘mutlu’ görülebilir mi?  Belki şu genel geçer soruyu da sormak gerekecektir: Tek tek insanlar ya da bir bütün olarak toplumlar neden ‘mutsuz’ olurlar? Kimi nedenler olmadan her hangi bir ‘sonuç’ var olabilir mi? İşte TÜİK verileri arasında bunu bulamıyoruz. Kimi sonuçlar var olsa bile, söz konusu sonuçları doğuran nedenler yok ortalıkta! Orada’başlıca sorunlarımız’ da yer almıyor ne yazık ki...

Oysa bu ülkede kökü 1940’lara dayanan ‘sorunlar’ vardır. Bir değil bir kaç düzine sorunumuz olduğunu kim inkâr edebilir? Maddi ve manevi içerikli bu sorunların hepsi de ‘çözüm’ bekliyor. Kimileri ya Kaf Dağı’nın arkasına kaçıp kurtulmak istiyor. Kimileri de kendisini, en az on beş milyonda bir çıkabilecek olan piyangolara teslim etmek ya da Beyaz Atlı Bir Prens beklemek durumunda kalıyor ise o toplum ‘mutlu’ olabilir mi?

Bana göre her şeyin en doğrusunu yaptığını sanan ‘siyaset kurumu’ kendisi yol vermedidiği sürece hiç bir sorunun çözülemeyeceğini düşünüyor ise işimiz oldukça zordur. Oysa siyasetçi olmak sorunları yüreğinde duymak demektir. ‘Hep bana hep bana’ ya da yetmedi ‘hep bize hep bize’, diyerek nereye kadar gidilebileceği belli. Dünya bu türden yıkılmış nice siyasetçiler ile dolu. Bence ‘topluca batmamak’ için, toplum olarak ‘sorunlarımız ile yüzleşmek’ zorundayız.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..