Haziran'da yağmur gibiydin

Sıcağın en yakıcı günlerindeydi varlığınla geldiğin zaman. Güneş bulutlardan da sızarak gücünü kanıtlamaya çalışıyordu aksine giderek saatlerin.

Akşam oluyordu, etkisi geçmiyordu yakıcılığın. Bu yakıcılık içindeydi senin gelişin, gitmemek üzere yerleşmen..

Rüzgar denizden getirdiği iyot kokularını karıştırıyordu iğde kokularına. Sen geliyordun bahardan kalma esintileri de alarak yanına.

Sen geliyordun bir daha gitmemek üzere yazın sıcaklığında..

Varlığın haziran da yağmur gibiydi…

Serinlik katan, buharlaştıran, alıp götüren buralardan. Haziran da başka bir sabaha uyanmak gibiydin. Kokunla, tadınla, varlığınla başka bir gündün yazın ortasında uyanılan.

Sen geldin haziran da yağmur gibi, hoş geldin dünyama. Yeni bir duvar koydu önüme hayat seninle beraber.

Yeni resimler ekliyorum şimdi duvarıma, yeni çerçeveler, içini beraber renklendirdiğimiz.

Önce boş bir duvardı, sonra bu duvara bir çerçeve ekledik beraber. Şimdi o çerçeveye yeni resimler ekliyoruz, beraber çiziyoruz, istediğimiz renklerden süslemeler yapıyoruz.

Her gün bir renk ekliyoruz duvarımdaki beyazlığa, kırmızı, siyah, mavi, yeşil, sarı dan seçmelerle gökkuşağımızı çiziyoruz beraber.

Sen geldin haziranda yağmur gibiydin, serinleten….

Gökkuşağı kaplıyordu gökyüzünü gelişinle. Altından geçtik renkler perisinin yarattığı gökkuşağının. Dileklerimiz olacak buna inandık. En olamayacakları diledik beraber, olacağına inanarak…

İstedik, diledik.. Kazanacağımıza inanarak kaybettiklerimizi, devam ediyoruz yeni yollarımıza..

Duvarımda şimdi ikimizin çizdiği yeni bir tablo var, ellerimiz beraberce gökkuşağının altından geçiyoruz, aylardan haziran, yağmur yağıyor.. Ve sen benim içimde baharlar açtırıyorsun…

Hoş geldin….