Haziran'ı Yaşarken

Ekonominin daraldığı şu günlerde içimizde de benzer haller var. Yazmak, geleceğe güvenle bakmak ve huzuru yakalamak zorlaşıyor. Yaz aylarında, bilgisayarımızın başında oturup ( dizüstü bilgisayuarımız yok henüz ) odaklanıp, kelimeleri sıralamak zor oluyor. Yoğun iş günün sonunda dışarıda oluyoruz veya balkonda maç seyrediyoruz. Dolayısıyla blog yazmak ve okumak seyrekleşiyor. Paylaşılacak konularda az olunca iş daha da çıkmaz hal alıyor.

Haziran ilk günleri oldukça serin geçen günler, yerini sıcak günlere bırakıyor gibi. Susuzluk yine gündemde, geçen sene yazılanlar güncelliğini koruyor. Ekonomideki ve siyasetdeki olumsuz hava çok gri. AKP sıkıntısı, sıcaklarla iyice çekilmez oluyor. Allah'tan Milli takımının Euro 2008 deki başarıları var. Basın bile bu güzel malzemeye sarılmış durumda. Önümüzde tatil günleri var, iyi bir bütçe yapmak gerekiyor. Yoksa açık daha da büyüyecek. Ya deprem öngörülerine ne demeli. Naci Bey, güvenilir bir bilim adamı, söylenenler senaryo değil. Umarım yıkım tahmin edilenden az olur.

Ay sonunda Trabzon'a gitmeyi hedefledik. İyi bir gezi olmasını düşlüyoruz, gezi notlarını bu köşede paylaşacağız.

Kısaca Milli takımdan bahsetmek istiyorum. Fatih Terim'in önderliğindeki takımımız, güç bela elemeleri geçmiş, Yunanistan'ın ardından finallere katılma hakkını kazanmıştı. O vakit eleştirmiştik, oynanan futbol güven vermiyordu. Hala da vermiyor. Ama ilk sekizdeyiz. Bu başarı mı, evet başarı. Ama son iki maçın son 15 dakikası için. Önceki ( özellikle ilk 45 dakika ) 75 dakika için ne demeli, bilemiyorum. Dilim varmıyor ama, galiba şans bizimleydi. Hırvatlarla ne yaparız, işte bu önemli. Gerçekten başarılı isek, Hırvatları elemeliyiz. İşte günlerce yaptığımız şamatayı o vakit yapmaya hak kazanmış olacağız. O vakit sokaklara dökülmeliyiz. Görünen net bir şey var, tartışmasız iyi değiliz.

Sevgilerle....