Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Hazırlandığım...

Hazırlandığım...
 

İstiklal caddesi, 23:30, iki insan salına salına yürüyor. Eşkallerinden ateş fışkırıyor, kasıklarından seks akıyor. Birinin dudakları ve saçları kızıl, diğerinin dudakları ve tırnakları kızıl, ikisinin de dudakları ve bakışları çağırıyor. Kendilerini kadın sanıyorlar.

Tarlabaşı’na kavuştuğu nokta istiklalin, 23:40, iki insan İstiklale doğru bitkin yürüyor, nefesleri sidik kokuyor. Pabuçlarının üstünde çamur geziyor, ara sıra omuzları birbirine değiyor. Çağıran kadınlara doğru yaklaşıyorlar, kendilerini adam sanıyorlar.

Galatasaray lisesinin önü, 23:50, İki kadın ve iki adam karşı karşıya geliyor. Kadınlar farklı, adamlar farklı, birbirleri için oldukları belli. Birbirlerinin gözlerine bakarak duruyorlar. Ucuz bir çorbacı arıyorlar.

Çalgıcılar kıraathanesi civarında ucuz bir çorbacı, 24:00, adamlardan biri kadınlardan birine, bu para yetmez diyor. Kadın bu kadar diyor. Adam yalan söylüyorsun diyor. Aynı plak, acının işgalindeki tüm şehirlerde çalıyor. Hepsi yalan söylüyor.Yalan olmayan her şey çocukluklarında kalmış, uzaklardan gülümsüyor. Adamın biri, cebinin birinden ışıl ışıl bir bıçak çıkarıyor, saçları ve dudakları kızıl kadına saplıyor… Tekrar saplıyor, bir daha saplıyor. Masalar ve sandalyeler devrilmiş. Saçları ve tırnakları kızıl olan kadın küfürler savuruyor. Diğer adam küfürlere bir tokat patlatıyor, ardından bir tekme savuruyor. Bıçaklanan kadının üstüne düşüyor tekmelenen kadın. Bıçaklanan kadından hırıltılar geliyor. İki adam yine bitkin, iki adamın nefesleri yine sidik kokuyor, ağır ağır çıkıyorlar çorbacıdan, etraftaki insanlar yelpaze gibi açılıyor. Sirkesi diyor adamlardan biri… işkembenin sirkesi çok fazlaydı… Tırnakları kızıl kadın, dudakları kızıl kadına yalvarıyor, hadi kalk Aysel…hadi kalk gidelim… Dudakları kızıl kadın kalkmaya uğraşıyor. Gücü yetmiyor. Tırnakları kızıl kadın fısıltıyla söyleniyor, gördün mü Muharrem abi başımıza geleni, verseydik şunların paralarını ne olurdu sanki, dudakları kızıla boyalı kadın son bir çırpınışla konuşuyor. Bi sigara ver bana Mahmut, yıllardır veriyorum... veriyorum… veriyorum… doyuramıyorum. Mahmut, Muharrem için bir sigara yakıyor. Muharrem, kan ve umut kaybından ölüyor. Mahmut sigaranın filtresini öpüyor, Muharremin dudakları arasına takıyor. Muharremin dudakları arasından kan sızıyor, sigara yanıyor... dumanı tütüyor. Kimsenin umurunda olmuyor. Muharremle birlikte Aysel de ölüyor. Aysun, lokantadakilere bakıyor… İçindeki Mahmut, arsız insanlara bağırıyor, hepinizin ta… bir çorba kasesine tükürüyor, birbirinin içinde yaşayan Mahmut’la Aysun hızla kaçıyor…

Cinayet masasından komiser Cemil olay yerinde, 24:45, acı acı bakınıyor. Etraf, kan ve sirke kokuyor. Lokantacıya soruyor, ihtiyar anlatıyor, zaten satıcıların ve fahişelerin buraya girmesi yasaktı abi diyor. Nasıl girmişler buraya anlayamadım Kuran çarpsın. Komiser Cemil, acı acı gülüyor. Gazetecilerin flaşları patlıyor. Haberler gazetelere uçuyor. Komiser Cemil, damardan bir işkembe söylüyor, sirkesi az olsun haaa… diye tembihliyor.

Ertesi sabah, gazetelerin üçüncü sayfalarında sıradan cinayetlerin içinde yer alıyorlar.

Diğer sabah, Avrupa Birliği sözcüsü olayı kınayan bir açıklama yapıyor. Eşcinsel cinayetlerinin sonu gelmeden, eşcinsellerin hukuki varlıkları tanınmadan AB’ ye girebilmeniz mümkün değil diyor. Bu arada asla sınır ötesi harekat falan düşünmeyin bu AB sürecinde telafisi mümkün olmayan yaralar açar diyor.

İkinci Cumhuriyetçiler İstiklal’de bir yürüyüş düzenliyor. Herkes çok renkli, şarkılar türküler söylüyorlar. Ellerinde pankartlar, ‘Hepimiz travestiyiz, hepimiz Aysel’iz’ yazıyor. Oxfort'lu bir kız konuşma yapıyor, travestilerin mahalle baskısından bunaldıklarını anlatıyor. Ayrıca diyor, Kuzey Irağa girmenin bize hiçbir faydası olmayacaktır. Irak yönetimiyle yaptığımız son anlaşmaya saygı duymalıyız…

ABD temsilciler meclisi acil koduyla toplanıyor ve şu karar çıkıyor. Travestilere yapılan soykırımı tanıyoruz… ve diye devam ediyor… Türkiye eğer Irak ın kuzeyinde sınır ihlali yaparsa, bizimle karşıkarşıya gelecektir. Böyle bir durum iki müttefik ülke arasında büyük sorunlar çıkaracaktır. Ermeni soykırımını tanısak da biz dostuz, bölücü örgütün silahları ABD malı da olsa biz dostuz. O silahların onların eline nasıl geçtiğini biz de anlamıyoruz… Muhtemelen Saddam Hüseyin vermiştir. Türkiye komşularıyla iyi geçinmelidir.

Pentagon, bilinmeyen kişiler ve bilinmeyen bir zaman: Ortadoğu’da yeni haritalar konuşuluyor. Her şey şu ana kadar planlandığı gibi gidiyor deniliyor. Her şeyin bu kadar yolunda gitmesi onları da şaşırtıyor.

Ardı ardına kan dolu günler geçiyor. Başbakan konuşuyor… Cumhurbaşkanı konuşuyor… Siyasiler, emekli siyasiler konuşuyor. Babam konuşuyor, Marketçi Mustafa konuşuyor, Kasap Ali konuşuyor, Ertuğrul Özkök konuşuyor, Ayşe Arman konuşuyor, Bülent Ersoy konuşuyor… Her gün… her gün şehitler geliyor. Ölüm geliyor. Alışılıyor, kanıksanıyor, unutuluyor… Vatan, her geçen gün daralan bir çemberin içinde kıvrım kıvrım kıvranıyor…

Yüzük parmağım yok benim, aşkı bozkırlarda taşıyorum. Göz göze gelemezsiniz benimle, heyecanı çağlayanlarda tadıyorum. Öyle sımsıkıyım ki her birinizle, çınarların dallarıyla sarılıyorum. Koşa koşa gidemem annemlere, bacaklarımı çakallara yem ediyorum. Meltemlere poyrazlara biniyorum. Parmaklarım, kollarım, gözlerim, bacaklarım, hayatım yok benim. Sadece gereğini yapmaya hazırlanıyorum. Benim adım Memetçik…

Not: Sevgili Akdenizli ile bir youtube macerası denedik. Hazırlıksız yakaladık birbirimizi, sürç-i lisan ve sakal traşları affola... Umarım izleme olanağını bulursunuz. Kapkaç adlı bloğumu okumaya çalıştım.
http://www.youtube.com/profile?user=yesilsogan

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..