Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '07

 
Kategori
Futbol
 

Hazırlanın gidiyoruz!

Hazırlanın gidiyoruz!
 

8 yıllık hasret, 90 dakikalık bir sancının sonunda bitti. Ve Türk Milli Futbol Takımı Euro’96, Euro’2000 derken Fatih Terim yönetiminde ikinci toplamda üçüncü kez Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine gitme hakkını elde etti. Her ne kadar elemeler başlarken “Evinizde Bosna ile bir maç oynayın, kazanırsanız Euro 2008 biletini alın.” seçeneğini sunsalar hepimiz gözümüz kapalı kabul edecek olsak da, maç boyunca sahadaki gerilimi iliklerimize kadar hissettiğimiz bir karşılaşma yaşadık. Bu dakikadan sonra torbanın dördüncüsü, üçüncüsü bir şey ifade etmiyor, millilerimizin başarılı bir hazırlık döneminden sonra iyi saptanmış bir kadroyla İsviçre ve Avusturya’da ülkemizi alınlarının akıyla temsil edeceğine ulusça inanıyoruz.

Maça geçecek olursak, izninizle 13 Eylül 2007 tarihinde oynanan Macaristan karşılaşması sonrası yine bu köşeden kaleme aldığımız yazıdan ufak bir pasajla başlamak yerinde olur. Bakın o günkü analizimizde bu geceye dair nasıl bir tespit yapmışız:

“İş son maça kalacak olursa Bosna’nın Türkiye’ye tehdit oluşturmayacağını düşünüyorum. Neden derseniz, bu tür durumlarda Avrupa’da sıkça görülen empati ve sempati dinamikleri bu kez lehimize işleyebilir. İster sevin, ister nefret edin söz konusu empati ve sempati köprülerini bu ülkede en kolay kurabilecek isim Haluk Ulusoy’dur.”

Bosna’nın Türkiye’ye getirdiği kadroyu öğrenen Norveç basınında çıkan manidar yorumlar ülkemizde pek itibar görmese de, sahasında millilerimizi 3–2 yenen Bosna takımı ile bu geceki Bosna arasında 5 futbolcu fark ettiğini ve maç öncesi Bosna Teknik Direktörü Fuad Muzurovic’in “Bu maçta gençlere şans tanımak istiyorum.” beyanatlarını üst üste koyarsak, Bosna’nın Türkiye’yi yenme konusundaki gönülsüzlüğüne de ışık tutmuş oluruz. Bu hatır şikesi midir? Elbette ki değildir. Maç içinde pek çok defa kemik seslerinin duyulduğu mücadelelere tanık olduk. Ancak konu rakip kaleye gitmek olduğunda Bosnalı futbolcuların “Norveç mi, Türkiye mi?” sorusunu akıllarına getirdiğini düşünüyorum. Maç sonrası uefa.com tarafından yayınlanan istatistiklerde Bosna’nın kaleyi bulan şut sayısı 2 görünüyor ancak bu şutların da ne kadar tehlike yarattığı tartışılır. Bu konuda özellikle maçın 92. dakikasında millilerimiz kendi ceza sahasına gömülmüşken sol kanadımızdan yapılan ortayı herkesin iyi izlemesini öneririm. Ve daha sonra da kendi kendisine sormasını: Norveç mi? Bosna mı?

Maçın teknik analizinde ilk görünen ise millilerimizin Norveç önünde sahaya sürdüğü on bir ile Bosna karşısına çıkması sebebiyle zorlandığı tespiti. Norveç ile Bosna tamamen iki farklı futbol ekolünün temsilcileri. Norveç futbolunun baskın özellikleri fizik mücadele ve hava topları iken, Bosna ise Yugoslav ekolünün etkileriyle top yapmaya çalışan ve teknik kapasitesi yüksek isimlerden oluşuyor. Durum böyle olunca da Milli Takımımızın eksik Bosna üzerinde bile beklenen baskıyı kuramaması normal karşılanmalı. Bu geceki mücadelede özellikle Aurelio ve Emre’nin oynadığı cansiperane oyun, hepimizce ayakta alkışlanması gereken performanslardır.

Aurelio defans ile ofans arasındaki köprüyü inanılmaz başarılı bir biçimde kurarken, Emre de topun alev alev yanmaya başladığı oyunun son anlarında devreye girerek sahadaki tüm oyuncularımızı rahatlattı. Maç boyunca topu etkili kullanarak gerektiği zaman hepimize nefes aldırmasını bildi. Tabi bu performanslardan bahsetmişken bir de Türk futbolunun yeni yıldızı Gökhan Gönül’den söz etmek gerekiyor. Görünüşü itibariyle “çaylak” sıfatını yakıştırabileceğimiz Gökhan, son maçlarındaki performansıyla hepimize gösterdi ki sahaya çıktığı anda bir “Cafu” klonuna dönüşüveriyor. Görünen o ki, bu genç yeteneğe Euro 2008’de de çokça ihtiyaç duyacağız.

Neticede 8 yıllık Avrupa Şampiyonası hasretimiz bu doksan dakika ile son buldu. Geriye ise bomba gibi başlayıp sonradan tökezlediğimiz ve sıkıyı görünce “sıkı” maçlar oynadığımız eleme grubu kaldı. Bu uzun maraton içinde elbette ki millilerimizin performansını beğenmediğimiz ve sıkça eleştirdiğimiz anlar da oldu. Ama sanıyorum bugün sonuca bakınca hepimiz seviniyoruz. Ee, vakti zamanında ne demişti Fatih Terim:

“Resultante importante!”
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..