Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Hedef, fiili özerkliğe meşruluk kazandırmaktır

Hedef, fiili özerkliğe meşruluk kazandırmaktır
 

Ülkeyi bölmek uğruna bu Devlet’in ordusuna 20 yıldır mermi atan terör örgütü artık iyiden iyiye meşruiyet kazanmıştır…

Türkiye Cumhuriyeti Yasaları’na göre ölüm cezasına çarptırılan, ama “kişiye özel” çıkartılan bir kanunla ölüm cezası müebbet hapse çevrilen terör örgütünün elebaşısı, açıkça ve resmen Türk siyasetini yönetip, yönlendirebilmektedir…

Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP milletvekilleri, başkanlarının ağzından topluca “istifa” iradelerini açıkladıktan sonra, İmralı’dan gelen bir talimatla, rahatça çark edebilmekte ve geri vites kolunun kumandasının İmralı’da olduğunu da büyük bir rahatlık içinde açıklayabilmektedirler…

Abdullah Öcalan, Parlamento’da açıkça yönettiği bir gruba sahip olan ve ülkenin siyasetini kendisine yaptırılan 5 milyon Dolarlık denize nazır malikânesinden yönetmesine göz yumulan Dünya’nın ilk ve tek terör şefidir… Öcalan’ın mahkûm olduğu suç, silahlı terör örgütünü yönetmektir… Ancak Öcalan, mahkûm olduğu bu suçu işlemeye devam etmektedir. Avukatları aracılığı ile devam etmektedir. Hükümet’in kendisine olan ilgi ve muhabbeti ile sürdürmektedir. Yönettiği terör örgütünün TMBB içine yuvalanmış olan siyasi partisi ile sürdürmektedir. Ve bu suç, Hükümet’in, Adliye Bakanı’nın, mobil ve yerleşik tüm Cumhuriyet savcılarının, medyanın, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, muhalefet partilerinin ve tüm Türk halkının gözleri önünde işlenmeye devam etmektedir… Bu durum bir hilkat garabetidir. Ve olup bitenlerin hepsi müstakilen birer hukuk ihlalidir. Tüm yan kuruluşları ile birlikte PKK ve onu yöneten Abdullah Öcalan, sahneye konan “demokratik açılım” manevrası ile açıkça meşrulaştırılmakta… Ve ülkenin güneydoğusunun egemenlik hak ve yetkisi, her geçen gün biraz daha, ayrılıkçı otoritenin eline teslim edilmektedir…

Bölgede silahlı gücü arkasına alan sivil görünümlü ayrılıkçı “demokratik” siyaset, yerel ortamda 99 belediye yönetimini eline geçirerek, [zaten] fiili bir özerklik sağlamış durumdadır. Yapılmak istenen, bu özerkliğin “demokratik açılım” adı altında meşruluğunu ilan etmek ve tescil ettirmektir… Ne kadar üzeri örtülmeye çalışılır çalışılsın ve ne ölçüde gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, görünen köy, hiçbir kılavuza ihtiyaç duyulmayacak kadar somuttur, belirgindir ve apaçık ortadadır!..

Peki… Çare nedir? Kurtuluş ne yöndedir? Ve ülke, içine itildiği bu kargaşa ortamından tekrar [gerçekten] kardeşliğin, dostluğun ve dayanışmanın egemen olduğu huzur ortamına nasıl dönebilir?..

Bizce, filmi geriye sararak, yeni baştan… Ve bu kere de, sondan başa doğru oynatarak… Sorunun en başına geri dönelim… Emperyalist Batı, Ortadoğu’da yeni mevziler elde etme stratejisini uygulamaya koymadan bölge dâhilinde bir tek kurşun atılmış mıydı? - Hayır! Bu hale nasıl ve hangi yollardan geçerek düşmüşsek, o nedenle ve aynı yollardan geri yürüyerek kurtulabiliriz. Her şeyden gerçeği eşeleyip, tanıyı doğru koymamız gerekmektedir: - Türkiye’deki ayrılıkçı akımların, tarikat-mafya ilişkilerinin ve etnik ayrışma tohumlarının faili kimdir?.. Nedeni nedir? Türkiye’yi bölen, halkları birbirine düşüren gerçek “düşman”ı doğru teşhis edebilir ve hep birlikte cephemizi ona doğru dönebilirsek, yaşadığımız faciayı tümü ile çözme yoluna girebiliriz. Ayrıca bunu başardığımız gün, ak koyunla kara koyunu birbirinden ayırmak, her zamankinden çok daha kolay olacaktır…

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..