Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '19

 
Kategori
Öykü
 

Hegemonya ve Karbeyazı Gülibik – 4

Paşa’nın Kümesi ve Kümeslerin Nitelikli Öğretmen Yetiştirme Politikası…

Öncelikle ekonomik ve askeri stratejik yöntemler belirliyorlardı. Daha sonra bu yöntemlerle ilgili kararlar alıyorlardı.  Bu tür çalışmaları gizlilik içinde yürütüyorlardı.

İç kavga ve kargaşalardan uzak duran kümesin yöneticileri, akıllı düşünülmüş, hayati öneme sahip olan bazı stratejik kararları da şu veya bu nedenlerle hiç ertelemiyorlardı. Kümeslerinin ileriki yıllarında zaman ve ekonomik değer kayıp etmemesi için kısa sürede uygulanabilir olan programları hemen devreye sokuyorlardı.  

İç kavga ve kargaşalardan uzak duran kümeslerin üst yönetim kadroları ve uzmanların kendi içlerine tartıştıkları en önemli konularından biri de kendi kümeslerinin eğitim politikası oluyordu.

Kümes üst yöneticilerinin aldıkları kararlarla kümes civcivlerine genç horoz ve piliçlerine gösterişli fiziki mekânlarda eğitim ve öğretim yaptırmakla birlikte onlar için öğretmen kadrolarının nitelikleri çok önemliydi. Kaldı ki onlar, adı öğretmen ya da eğitimci olan; kalitesi düşük, vasat, verimsiz, yetersiz, amaçsız horoz ya da tavuk öğretmenlerle kümes geleceklerinin inşa edilemeyeceğini çok iyi biliyorlardı. Kendi kümesleri öğretmenlerinin iyi yetiştirilmiş olmalarına, onların niteliklerine daha çok önem ve değer verilmesi gerektiğini düşünüyorlardı.

O kümeslerin üst yöneticileri, ancak nitelikleri yüksek olan öğretmenlerle yarınlara daha ilerlemiş, gelişmiş olarak girebileceklerini, Asmakaradam Köyünün güçlü kümesleri olarak ileriki yıllarda yolun en başında,  yolun ilk sıralarında yürüyebileceklerini düşünmeden edemiyorlardı.

Köyünün bin dokuz yüz altmışlı, yetmişli yılları olan, o yıllarda, Köyde Paşa adıyla anılan bir kişi yaşıyordu. Paşa’nın kümesi o yıllarda zenginlik, bolluk içinde olan bir kümesti. Paşa’ ya ait kümes, Köyün diğer kümeslerine göre;  gerek kümes yönetiminde ve adaletin doğru dağıtımında,  gerekse de bilim ile teknikte, ekonomik verimlilikte ve kümes milli gelirinin kümes horozlarına, anaç tavuklarına piliçlerine adil dağıtımında çok ileri seviyede bulunuyordu. Öyle ki bu kümeste yaşayan kümes avamı ile elitlerinin dövüşsüz, kavgasız refah içinde yaşadığı bir kümesti. 

Paşa’nın kümesi yaşayanların arasında işsizliğin olmadığı bir kümesti.  Bu kümeste yaşayanların zenginlik içinde yaşamaları ayrıca bu kümesin her alanda gelişmişlik düzeyinde elde ettiği başarılar ile kat ettiği yol,  Köyde bulunan diğer kümeslerin fazlasıyla dikkatini çekiyordu.  Köyün diğer kümeslerinde yaşayan kart horozlar, anaç tavuklar, genç horozlar, piliçler Paşa’nın kümesinde yaşayanların birbirleri ile olan ilişkilerine ve yaşam standartlarına imrenerek bakıyorlardı.  Her zaman, Paşa’ nın kümesinde olup biten her şeyi büyük bir hevesle, aynı zamanda kıskançlık içinde takip ediyorlardı.

Paşa’nın kümesi, Köyde, böylesine hususiyet özellikleri olan bir kümesti.  Ey Paşa! Ey Dal Boylu Yiğit! Böylesine hususiyet özelliklerine sahip bir kümese olduğun için bu öykümde seni anlatmam gerekir. Doğrusu hiç bilemiyorum.   Seni kısa ve öz olarak nasıl anlatmalıyım ki… 

Paşa adıyla anılan o kişi ki, Asmakaradam Köyünde yaşayan o er kişi ki;  gözü, gönlü bol, haksever, dürüst ve çok güvenilir,  gönlü insan sevgisi ile dolu yiğit yürekli bir kişidir.

Paşa adıyla anılan o kişi ki; hiç bir yerde, hiçbir şekilde, hiçbir zaman ağzından yalan söz çıkmamış olan bir kişidir.  Yaşadığı Köyde ömür boyunca hiçbir şekilde komşularını, hiçbir köylüsünü incitip, kırmamış olan bir kişidir.  

Paşa adıyla anılan o kişi ki,  ömrü boyunca hiçbir şekilde harama el uzatmamış, haram olur endişesi ile komşularının bağında bir salkım üzüm dahi koparmamış olan bir kişidir.

Paşa adıyla anılan o kişi, doğadaki her bir canlının yaşam hakkına Yaratandan ötürü saygı göstermiş olan bir kişidir. Yaşadığı süre içinde hiçbir şekilde; hiçbir kurdu, hiç bir kuşu,  hiçbir karıncayı öldürüp, ezmemiş hatta bir sineği dahi öldürmemiş olan bir kişidir.

Hak, hukuk, adalet bilir iyi yürekli Paşa, o yıllarda,  Asmakaradam Köyün Asma yöresinde ve Köyün orta yerinde bulunan evinde eşi, bir kızı, üç oğlu ile birlikte yaşıyordu. Evin batısında; inancını, Allah sevgisini yüreğinin derinliğinde yaşayan Hava Uşağından aksakalı, nur yüzlü,  canı sakin insan Memiş’ in, evi bulunuyordu. Doğusunda ise Eyvaz Yusuf’un oğlu kısa boylu ancak yiğit, cesur yürekli İbiş’ in evi ile  yine Eyvaz Yusuf’un diğer bir oğlu olan  aksakalı, eli yüzü nurlu, acıma duygusu yüksek, yüreği yufka, iyi insan Ali ile  eşi Sultan’ dan olma ; sık saçlı,  ela gözlü, kara kaşlı, orta boylu, gözü pek, çok çalışkan, taşı sıksa suyunu çıkartacak  kadar sağlıklı olan Eyvaz Dursun’ unun evi bulunuyordu. (1)   

Paşa’nın kümesindeki Eğitim Bakanlığı ile Paşa’ nın kümesinde bulunan her bir üniversitesinin giriş kapısında bulunan mermer levhalardaki içeriği aynı olan şu anlamlı yazı çok dikkat çekiyordu. Yazıda: “Bir kümesi yok etmek için atom bombası ya da uzun menzilli füzelere ihtiyaç yoktur. Bir kümesi yok etmek için yalnız tek şeye ihtiyaç vardır. İhtiyaç olan tek şey ise kümes okullarında kopya çekilmesine müsaade etmek, eğitim seviyesini düşürmektir. Bunun bir sonucu olarak o kümeslerde;

Hastalar doktorların elinde can verir, 

Binalar mühendislerin elinden çöker,

Para ekonomistlerin ellinde batar,

Tavuk milleti dinci akademisyenlerin elinde ölür,

Adalet yargıçların elinde yok olur.

Kısaca bir kümeste eğitimin çöküşü demek o kümesin çöküşü demektir,” deniliyordu.

İç kavga ve kargaşalardan uzak duran bazı kümeslerin üst yönetim kadroları Paşa’ nın kümesindeki levhalara yazılan eğitimle ilgili yazının içeriğinden çok etkileniyorlardı. Onlar, kendi kümeslerinde nitelikli eğitim ve öğretim yapılması detaylarında acilen reformun gerekli olduğunu düşünüyorlardı. Onlar, kendi aralarında yaptıkları tartışmalarda:“Kümesin yönetiminden sorumlu iktidarın yönetici kadroları, kümesimizin gelecekteki varlığının yok olması anlamına gelecek olan, kümes öğrencilerinin kopya çekmesine göz yuman ve adı öğretmen ya da eğitimci olan;vasat, verimsiz, yetersiz, amaçsız horozlar, tavuklar eğitim sistemimizin içinde asla, hiçbir şekilde barındırılmamalıdır,”  diye kesin yargıya varıyorlardı

Kesin yargıya varan kümeslerin üst yönetim kadroları iyi yetiştirilmiş nitelikli öğretmenlere kendi kümes toplumu ile kümeslerinin aydınlık geleceğini inşa edecek olan kümeslerinin mimarları olmalarını düşünüyor ve gözüyle bakıyorlardı. Paşa’nın kümesindeki eğitim ve öğretimin bir neticesi olarak gelişme, huzur ve refahı göz önünde bulundurarak kendi kümeslerinde öğretmen alım işini çok önemsiyorlardı. Öğretmen alımı ve yetiştirilmesi işinin çok sıkı tutulması gereğinde inanıyorlardı.

Bu kararlarından sonra olacak ki,  daha sonraki yıllarda, bu kümeslerin üst yöneticileri de kümeslerinde seçkin komisyonlar kurdurarak bu komisyonlar aracılığı kendi tavuk toplumunun en zeki ve en nitelikli genç horoz ve piliçlerini seçerek öğretmen yetiştiren okullara aldırıyorlardı. Komisyonlar zor bir yazılı ve sözlü sınava tabi tutarak öğretmen adaylarını seçiyorlardı. Her bir öğretmen yetiştiren okullarda yine komisyonlar oluşturup bu komisyonlar aracılığı ile öğretmen adaylarını okullarda okurken bile çok sıkı bir takibe aldırıyorlardı. İçlerinde zayıf ve yetersiz olanlarını tekrardan bu komisyonlar aracılığı ile elettiriyorlardı. Bu şekilde öğretmen okulunu bitiren zeki, parlak ve ahlaksal değerleri yüksek öğretmen adaylarını da kısa bir stajdan sonra yüksek bir ücretle okullarda göreve başlatıyorlardı.  

İç kavga ve kargaşalardan uzak duran kümeslerin yöneticileri akıllı ve zeki öğretmenler ordusunun yapacağı katkı ile kümeslerinin eğitim ve öğretim düzeyin Köyün diğer kümeslerinden daha ileri düzeyde olması için çok zaman harcıyorlardı. Yapılanlarla da sınırlı kalmıyorlardı. Kümeslerinin daha iyi bir geleceği adına kümes civcivlerin, genç horozların, piliçlerin daha iyi yetişmesi için kendi aralarında tartışmalar yapıp,  yeni öneriler geliştiriyorlardı. Çok fedakârca uğraşıyorlardı. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyorlardı. Fedakârlığın diğer bir bedeli olarak da kümes genel bütçesi içinde eğitim ve öğretim işlerine hatırlı bir tutarda kaynak ayırıyorlardı. Ayrılan önemli tutardaki parasal kaynağın bir kısmı ile de okulların ihtiyacı olan araç gereçler alıyorlardı.  Kümeste bulunan eğitim ve öğretim kurumlarını en ileri araç, gereç materyalleri ile donatıyorlardı.  

Onlar, bu yaptıkları ve yapılanlarla da sınırlı kalmıyorlardı. Sınıflardaki tembellik yapan, yetersiz öğrencilerin zeki öğrenciler aleyhine zaman kullanacaklarını düşünüyorlardı. Çalışkan gelecek çok başarılı olacaklarını düşündükleri öğrencileri diğer öğrencilerden ayırıyorlardı. Bu amaçla,  kümes civcivlerini sınavlara tabi tutarak gelecek ümit eden kümesin zekâ seviyesi belirli düzeyin üzerindeki civcivleri birlikte en zeki civcivleri tespit ediyorlardı. Genel okulların dışında onlar için zekâ seviyelerine göre ayrı, ayrı özel okullar açıyorlardı. Özel okullarda eğitim, öğretim yaptırtıp yetiştiriyorlardı. Zeki öğrencilerin alındığı özel okullara kümeslerinin ödüller almış en başarılı öğretmenlerini ders vermek için görevlendiriyorlardı.

Onlar,  bu zeki öğrencileri; kendi kümeslerinin geleceğini inşa edebilecek, geleceğin mühendisleri, mimarları, bilim adamları, girişimcileri gözüyle bakıyorlardı. Bu zeki öğrencileri, kümeslerinin hastalarına şifa dağıtacak geleceğin doktorları, kümeslerini yönetecek olan geleceğin akıllı bürokratları, politikacıları gözüyle görüyorlardı. Özel okullardaki zeki öğrencileri daha da iyi yetiştirmek için güç, çaba sarf edip, büyük bir gayret gösteriyorlardı.

İç kavga ve kargaşanın uzak duran kümeslerin üst yönetim kadroları ekip olarak hep birlikte kümeslerinin gelecek nesilleri olacak olan orta öğretimde okuyan civcivler ile üniversitelerde okuyan genç horozların, piliçlerin Köydeki güçlü kümes ajanlarının örümcek ağlarına düşüp av olmaması için durmadan kafa yoruyorlardı.

Yöneticileri olarak onlar, gece ve gündüz düşünmeden edemiyorlardı. Çok farklı akıllar yürütüyorlardı. Kümesin genç horozlarının, piliçlerinin, civcivlerinin sağduyulu olmaları, hoşgörü içinde yaşamaları için çalışıyorlardı.  Kümeslerinin gelecek nesillerin uyanık olması, milli değer ve duygularla yetişmeleri için de ellerinden gelen her türlü çalışmayı yapıyorlardı.

Devam edecek…

12 Mart 2019 - Söğütözü / ANKARA

Mehmet TURAN

________________________________________

 

(1) Paşa TURAN’ a Ait Bilgi:

Çevre köyler gibi Asmakaradam Köyü de bir Türkmen Köyüdür. Paşa TURAN, ilk defa gezici hayattan yerleşik hayata geçen Eyvaz adlı Türkmen’in üçüncü kuşak torunudur. Eyvaz’ ın oğlu Mustafa’nın Halil oğlundan olan Duran TURAN’ nın oğlu Paşa TURAN’ a Paşa adını,   Dedesi Halil’ in kardeşi, Eyvaz’ nın Mustafa ‘ nın diğer bir oğlu olan Yusuf’ un oğlu amcası Mustafa ÇELİK koymuştur.  Yalın bir anlatımla, Eyvaz oğlu, Mustafa’nın oğlu olan Yusuf, Paşa ın babası Duran TURAN’ ın amcası, dedesi Halil' in kardeşi olmaktadır. İstiklal Harbi Gazisi olan amcası Eyvazın Mustafa ÇELİK, Paşa’ ya Paşa adını çok sevdiği bir komutanından dolayı koymuştur. 

O Paşa TURAN ki, Köyünde yaşayan her insana, doğada yaşayan büyük küçük tüm canlılara karşı düşüncesi berrak, gönlü, sevgisi yüksek ruhu yüce olan Köyün bir insanıydı. Onu doğuştan gelen kişilik niteliklerinden olacak ki döğüş, kavga nedir bilmeyen bir kişiydi. Kendisi ömür boyunca hiçbir şekilde hiçbir köylüsünü, komşularını incitip, kırmamıştır. Yine ömrü boyunca hiçbir şekilde harama el uzatmamıştır. Haram olur endişesi ile komşularının bağında bir salkım üzüm dahi koparmamıştır. Kendisi? zaruret (fakirlik, kıtlık, yokluk ) gibi en naçar kaldığı zamanlarında bile, çocuklarının kursağına bir lokma haram sokmadan onları yaşatmış, yaşamış olan onurlu bir kişiliktir. Her kime sorulursa sorulsun komşuları, köylüler onu öyle bilirler, hep o şekilde tanırlar ve anlatırlar...

Gençliğinde karakaşlı, ela gözlü, dal boylu bir yiğit olan Paşa TURAN, askerlik çağına gelinceye kadar Köyde çok sayıda ve en çok koyun keçi sahibi olan babası Duran Kaan’ ın koyunlarını, keçilerini köyün yaylalarında dolaştırıp, gezdirip otlatmıştır.  Askerlik çağına geldiğinde İstanbul’ a gitmiş ve dört sene İstanbul ‘ da Selimiye kışlasında askerlik yapmıştır. Asker dönüşü evlenmiştir. Evlendikten sonra da birkaç sene daha kendi Köyünde ve Hacıbektaş İlçesinin Koçak Köyünde çobanlık yapmıştır.  Bir kız, üç oğlan babası olan Paşa TURAN daha sonra Avrupa’ ya gitmiştir. Avusturya Devletinde üç sene çalışmıştır. Dönüşte de Köyünde çiftçilik yaparak geçimini sürdürmüştür.

Paşa TURAN,  28.02.2005 tarihinde,  eşi Döndü TURAN’ da 07.02.2019 tarihinde vefat etmiştir. Cenazeleri Asmakaradam Köyünde kaldırılmıştır.

Paşa TURAN ile Döndü TURAN’ ın bir kızı, üç oğlu da Ankara’ da yaşamaktadır. Onlar,  kızından ve oğlanlarından olma her biri Türkiye’ nin en iyi üniversitelerinde tahsillerini tamamlamış, kimisi de yüksek lisans sahibi olan; İnşaat Mühendisi, Doktor, Banka Müfettişi, Fizik Tedavi Uzmanı, Laborant, Lisede Kimya, Biyoloji Öğretmenleri ile emlak işleri gibi değişik meslek gruplarında çalışan on torun sahibi olmuşlardır.  Günleri, vakitleri gelince bu Dünyadan kervanlarını yükleyip, bir daha dönmemek üzere sonsuzluk diyarına göç etmişler.

Allah ruhlarını şad, mekânlarını cennet etsin.

Oğullarından: Mehmet TURAN

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..