Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '19

 
Kategori
Öykü
 

Hegemonya ve Karbeyazı Gülibik – 5

Üst yöneticilere göre, ajanlar, kümes gençlerini her an kışkırtabilir,
kullanabilirlerdi ve Dal Boylu Yiğit Sali Çavuş’un kümesi…

İç kavga ve kargaşaların dışında kalan bazı kümeslerin üst yönetim kadrolarında görev alanlar zihinlerini çok derinden çalıştırıyorlardı. Onlara göre: “kendi kümeslerinde yaşayan genç horozların,  piliçlerin işsiz kalmaları halinde güçlü kümeslerin ajanların ağına çok çabuk,  daha kolay düşebilirlerdi. Kümeslerinin işsiz, parasız kalan gençlerine her an ajanlar çengel takıp, gençlerin zihinlerini bulandırırlardı. Kafalarını kirli düşüncelerle doldurabilirlerdi.  Ajanlar, kümes gençlerini her an kendi kümes yönetimine,  kendi devletine karşı kışkırtabilir, kullanabilirlerdi.” Bu olumsuz düşünceler bile o kümes yöneticilerinin, yönetim kadrolarının uykularının kaçırmasına yetiyordu.

Kümeslerin üst yöneticileri:  ” Bizim genç horozlarımız, piliçlerimiz, civcivlerimiz olarak onlar, kümesimizin kanı kaynayan gençleridir.  Ajanların kirli düşüncelerinin maşası olmuş kümesin militanları olarak onlar, her an isyankârlık içine girebilirler. Ajanların doldurmaları ve yönlendirmeleri ile onlar he an kendi kümeslerinde rüzgâr eken, fırtına biçen gençler haline gelebilirler. Kendi kümes şehirlerinin cadde ve sokaklarına çıkarak, oralarda bulunan her şeyi kırarlar, dökerler,” diye düşünüyorlardı. Kümesleri için kaygı duyuyorlardı. Kanı kaynayan, kümeslerinin işsiz, parasız kalan gençlerinin kümeslerinde böylesine yapacakları eylemlerden korkuyorlardı.

Kümeslerin üst yöneticileri kendi iç kaygılarını korkularını gidermek için çözüm yolları arıyorlardı.  Her şeyden önce genç horozların ve piliçlerin hayata atıldıklarında işsiz, aşsız kalmamaları da o kümeslerin üst yönetim kadroları için çok önemliydi. Onlar, kendi kümeslerindeki genç horozların, piliçlerin, civcivlerin özellikle iş başı eğitimlerini çok önemsiyorlardı. Orta ölçekli iş yerleri ile organize sanayi bölgelerinin bulunduğu yerlere iş sahiplerinin ve sanayicinin ihtiyaç duyduğu ara elamanlarının yetiştirilmesi için sanat ve meslek okulları açıyorlardı. Kümeslerinde yaşayan genç horozların, piliçlerin işsiz kalmamaları,  daha iyi para kazanmaları için akıllarından ne geçiyor, ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı.  Onlara sanat ve meslek okullarında yarım gün teorik bilgiler verdiriyorlardı. Yarım gün de iş yerlerinde, iş başında uygulamalı eğitim yaptırıyorlardı. Bu eğitimleri kendi konularında uzman eğiticiler eşliğinde yaptırıyorlardı.

Ayrıca isteyen gençlere ve kümeslerinin orta yaş avamından olan horoza, tavuklara da uzaktan eğitim aldırıyorlardı.  Bu tür eğitimleri sağlamak için son teknolojileri de kullanmaktan geri kalmıyorlardı.

Kırşehir İlinin bu Türkmen Köyündeki kümesler, eğitim ve öğretimin dışında ekonomik çıkarları anlamında daha güçlü olmak için uğraşıyorlardı. Kendi aralarında rekabetçi, çetin bir mücadele içinde bulunuyorlardı. Her ne kadar kümesler birbirlerine karşı ekonomik mücadele içinde değillermiş gözükmeye çalışıyor olsalar bile kendi aralarındaki ekonomik savaşlarını aslında sessiz, sedasız ancak çok derinden amansız bir şekilde sürdürüyorlardı.

Güçlü kümesler, zayıf kümeslerin doğal ve ekonomik kaynaklarıyla ilgilenmekten hiç geri durmuyorlardı. Gözlerine kestirdikleri kümesleri nasıl daha zayıf düşürür, doğal ve ekonomik kaynaklarını daha kolay nasıl ele geçirebiliriz diye çoğu zaman kapalı kapılar ardında toplanıyorlar, planlar yapıyor, projeler geliştiriyorlardı. Planlama yaparken de askıya alacakları, çengele takacakları o kümesin iç çelişkilerini çok iyi analiz ediyorlardı. Analiz sonuçlarına göre hazırladıklarını yapıyorlardı. Programları da hızlı bir şekilde sahada uygulamaya koyuyorlardı.

Köyün güçlü kümesleri,  amaçları uğruna her türlü araçları kullanmanın hiçbir şekilde günahının, kutsalının olamayacağını düşünüyorlardı. Güçlü kümeslerin üst düzey yönetim kadroları her zaman kendi aralarında yaptıkları her bir gizli toplantıda konuşurlarken: “Amaç, araçları haklı kılar,” diyorlardı. Onlar için çok anlamlı olan bu cümleyi ağızlarından hiç düşürmüyorlardı.

Güçlü kümesler öncelikle Köydeki orta ve uzun vadede kendi amaçlarına engel olabilecek kümesleri belirliyorlardı.  Gözlerine kestirdikleri o kümeslerde görevli bulunan ajanlarına; ilk önce kendi amaçlarına hizmet edecek, kümes içinde yıpratıcı, yıkıcı faaliyetlerde bulunacak olan bir birkaç gizli örgüt ya da açık şekilde dernek kurduruyorlardı. Dahası bununla da sınırlı kalmıyorlardı.  Bulundukları kümeslerin kültür değerlerine göre çok iyi eğitilmiş yetenekli ajanlarını, o kümeslerin dini kurumlarına, yasal parti örgütlerine, güçlü ve hatırlı derneklerine, kullanabileceği diğer sivil toplum örgütlerine sızdırıyorlardı.

Görevlendirildikleri kümeslerin kültürü ve etik değerleri ile ilgili çok ayrıntılı eğitim almış olan kabiliyetli ajanlar hemen o kümesin sivil toplum in sızabiliyorlardı. Ajanlar, derhal ileride kullanmak üzere sızdıkları örgütlerinin iç çelişkilerine ilişkin bilgi topluyorlar,  gözlem ve tespitler yapıyorlardı. Bu ajanlar, bir yandan da sızdıkları örgütlerin yöneticisine çok yakın olmadı yönetim kadrolarına çok yakın bir yerde pozisyon alıyorlardı.

Ajanlar, sızdıkları içten inceleme ve tespit yaptıkları sivil toplum örgütlerinde duruma göre farklı politikalar izliyorlardı. Çoğu zaman içine sızdıkları toplum örgütlerinde masum, kendi halinde yaşayan ancak çok çalışkan, bilgili,  kişilikli horozlar, tavuklar olarak görüntüler sergiliyorlardı. Sanki sızdıkları toplum örgütlerini daha başarılı kılmak,  daha da büyütüp geliştirmek amaçları varmış gibi aklı başında, ayağı yere basan konuşmalar yapıyorlardı. Öneriler geliştiriyorlar, planlar, projeler sunuyorlardı. Hatta ajanlar sızdıkları sivil toplum örgütlerine parasal, stratejik planlama anlamında katkı sağlayacak anlamlı projeler geliştiriyorlarmış gibi tavırlar içinde girebiliyorlardı.  Ajanlar bu şekilde bilgili kişilik görüntüleri vererek örgütlerin üst yönetici ve yönetim kurulu kadrolarının dikkatini çekiyorlardı.

Sivil toplum örgütlerinin üst yöneticileri ve yönetim kurulu kadroları da aralarına yeni katılmış böylesine akıllı, bilgili görünen üyelerine kayıtsız kalmıyorlardı. Asıl amaçlarını bilmedikleri bu tür ajanları kendi aralarına alarak,  örgütte onlara da üst düzey görev veriyorlardı. Böylelikle ajanlar,  değişik yöntemlerle yöneticilerin güvenini kazanarak o kümesin değişik sivil toplum örgütlerine sızma işini gerçekleştirmiş oluyorlardı. Ajanlar, ileride, örgütün tabanını kışkırtmak, eylemlerde kullanmak amaçlı olarak sivil toplum örgütlerinde yer bulmuş, örgütlere yerleşmiş oluyorlardı.

Köyün güçlü kümesleri, içine yerleştirdikleri ajanlarını kullanarak, kendilerine rakip olarak gördükleri kümeslerde kavgalar çıkarttırıyor, o kümesleri iç savaşlarla uğraştırıyorlardı.   Güçlü kümesler rakip ya da ileride kendine rakip olabilecek kümeslerle de sınırlı kalmıyorlardı.  Onlar, Köyün zayıf, güçsüz kümeslerine daha da kötüsünü yapıyorlardı.  Güçsüz kümeslerin ekonomik değer ve kaynaklarını, önemli tesislerini, kurumlarını, üniversitelerini ve diğer okullarını yaptırdıkları kışkırtmalarla, boykotlarla, sabotajlarla moral değerleriyle birlikte zalimce, içten içe zayıflatıp, çökertmeye çalışıyorlardı. Zayıf kümeslerin yaşama, başarma, iş yapma azmini gaddarca kırıyorlardı.

Güçlü kümesler amaçlarını gerçekleştirirken de hiçbir ahlaki değerleri, hiçbir evrensel değerleri dikkate almıyor ve o değerleri tanımıyorlardı.

*********

İşte o güçlü kümeslerden biri de, Asmakaradam Köyünün Karadam yöresinde ikamet eden Çavuş’un kümesiydi. Köyün; bin dokuz yüz altmışlı, yetmişli yılları olan o yıllarda, Sali Çavuş, eşi ve kızlarıyla birlikte Karadam yöresinin karşı yaka kuzey doğu düzlüğünde bulunan evinde yaşıyordu.

Ey Sali Çavuş… Ey Yürekli insan… Ey Dal boylu yiğit…

Sen, ne çok değerli, Köyün ne çok dost canlısı olan bir insanısın. Bilemiyorum, bu öykümde seni kısa ve öz olarak nasıl anlatmalıyım ki…

Salı Çavuş ki, Asmakaradam Köyünün o yıllarda; uzun boylu, dik duruşlu, kararlı bakışlı, karakaşlı, ela gözlü, gözleri kendinden sürmeli yiğit yürekli bir insanıydı.

O Sali Çavuş ki, Köyün yüreği altın gibi katışıksız, saf, ter temiz, duyguları ile dupduru olan bir insanıydı. Her zaman ve her yerde o göğüs kafesi içindeki yüce merhamet duygularını hiç eksik etmeyen Köyün, yüreği koskocam, sımsıcak bir insanıydı.

Sali Çavuş ki, bu Türkmen Köyünün o yıllarda adaletten ayrılmayan, hiçbir insanını incitmeyen, gücendirmeyen, karıncayı dahi ezmeyen er bir kişisiydi.. Büyükle büyük, küçükle küçük olan, kadir, kıymet bilen, bir insanıydı.

O Sali Çavuş ki,  Köyün herbir insanı ile doğrular üzerinde buluşan, hoşgörüsü yüksek, içi, dışı bir olan bir insanıydı. Başka insanlara karşı her zaman dürüst kişilik sergilemekten asla vazgeçmeyen, Köyün insani değer ve duyguları çok yüce olan bir neferiydi.

Sali Çavuş ki, Köyün, insanları ile olan ilişkilerinde haktan, hukuktan, adaletten hiç ayrılmayan koca yüreğinde insan sevgisinden başka hiçbir şey bulundurmayan Köyün Yunus Emre’siydi.,,

Sali Çavuş, Asmakaradam Köyünün pahada ağır, pırlanta değerinde bir insanı olmasına rağmen Sali Çavuş’un kümesinde yaşayan horozlar, tavuklar,  genç piliçler hatta küçücük civcivler bile hiç de sahipleri gibi değillerdi.

Onlar, alabildiğine çok kötü ve korkunç düşüncelere sahiptiler. 

Sali Çavuş’un kümesinde yaşayan horozların, anaç tavukların, piliçlerin, civcivlerin üst yöneticisi olan onların, gelecek amaçlı düşünceleri, kaygıları ve planları diğer güçlü kümeslerin planlarına göre çok daha ürkütücü ve acımasızdı. Onların, tasarladıkları ve uygulamaya koyacakları planlar,  Asmakaradam Köyünde bulunan tüm kümeslere adeta diz çöktürtecek, onlara kan kusturtacak olan çok daha yabani ve ürpertici planlardı.

Onların kafalarının, zihinlerinin her bir zerresi öylesine lanetli düşüncelerle doluydu ki, onların düşüncelerindeki bu barbarlık hiçbir düşünce kalıbıyla açıklanamazdı. 

 

Devam edecek…

 

13 Mart 2019 - Söğütözü / ANKARA

Mehmet TURAN

 
Toplam blog
: 47
: 2386
Kayıt tarihi
: 28.10.08
 
 

Mucur / Kırşehir doğumluyum. Uzun süre Maliye Bakanlığı'nda çalıştım. Kabul etmek gerekir ki, Mal..