Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Meltem Kaynaş Kazezyılmaz

http://blog.milliyet.com.tr/meltemkaynas

25 Aralık '17

 
Kategori
Güncel
 

Helal Olsun, Cepler Dolsun!

Helal Olsun, Cepler Dolsun!
 

Geçenlerde, boğaz sahilinde bir çay bahçesinde oturduk annemle, azıcık nefeslenelim diye… Gazoz istedik, yerel markalı bir gazoz getirdi garson. Eski ağzımıza, klasik bir tat oldu. İçerken, gazoz şişesindeki baklava şeklindeki kutucuğun içinde “helâl” yazılı simge dikkatimi çekti. Sıkça görmeye başladığımız bu “standardı” sahildeki börekçide de görüyorum, üstelik “helâl börek” diye yazıyor sağında solunda! Börekle, gazozla sınırlı değil tabi ki şu “helâl” işi! Daha pek çok üründe görmeye alıştık bu damgayı.

Mantık yürütmeye çalıştım. Hadi böreği anladık; “domuz yağı vb yoktur” demek istiyor olabilirler bu damgayı taşıyan ürünlerde belki, ama gazozun helâli nasıl oluyor acaba diye düşündüm ister istemez.

Bu tip bir standardı Musevilerin kullandığını biliyorum. Kosher adı verilen belgeyi taşıyan ürünlerin, Musevi inancına uygun olarak üretilmiş olduğunu gösterir. Üretimin tüm aşamalarını, kullanılan ürünleri, hatta malzeme ve ekipmanları, üretim yerinde hahamlar denetler. O belgeyi almaya hak eden firmaya, İbranice’de “uygun” anlamına gelen “kosher” (koşer)  belgesi verilir denetimi yapan hahamlar tarafından.

Eve gelince oturdum internetin başına, şu “helâl” konusunu araştırayım dedim. Denetleme yapma yeterliliğine sahip olan firmalardan birinin sitesini inceledim rast gele.

Kahveden çaya, makarnadan suya, zeytinden, kozmetik ve temizlik malzemelerine kadar pek çok alanda “helâl” belgesi alan firma mevcut. Hatta sıkı durun; lojistik firması bile var!

İnsanın aklına takılıyor, bu helâl modasından önce, düne kadar, her şeyi haram mı yiyorduk, içiyorduk, giyiyorduk acaba? Bu damga ile her şey pür-i pak mı oldu yani?

Müslüman olan, Kur’an’a inanan bir bireyin; “Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve helâl olmak şartıyla yiyin”[1]uyarısını dikkate alması gayet doğal. Ancak; yediği yiyeceğin temiz ve insana yakışır nitelikte olmasını, herkes istemez mi? Üreticilerin görevi, inancı ne olursa olsun herkese, temiz ve sağlıklı ürün üretip sunmak değil mi? Devletin görevi, bu kurala uymayan üreticileri denetleyip cezalandırmak değil mi?

Hadi yiyeceği içeceği anladık diyelim, helâl tuvalet kağıdını, helâl jileti hele hele helâl lojistiği gerçekten aklım almıyor. “Ürünleriniz, çalınmadan, çırpılmadan itinayla hedefe ulaştırılır!” Bu mudur? Helâl sertifikası olmayan lojistik firmasına, “potansiyel hırsız” muamelesi mi yapacağız yani?

Sıkı durun, helâl bebek bezi bile var! En güldüğüm de o! Bazı bebişler helâlinden yapıyor anlayacağınız!

Yahu bizim TSE’miz, yok muydu? Zaten üretilen ürünlerin insana yakışır kalite ve hijyen standartlarda olmasını denetlemiyor muydu?

Uluslararası pek çok kalite standardı da mevcut üstelik… İSO’lar, HACCP’ler…

Bilimsel çalışmalar sonucu geliştirilmiş olan bu standartları alabilmek için, onca çaba sarf ediyor firmalar. Bunlar işe yaramıyor mu ki, üstüne bir de “helâl” standardı aranıyor? İster istemez; dünyada 2 trilyon dolara dayanan şu helâl pazarı,  kimler tarafından nasıl pay ediliyor, kimlere nasıl işler yaratılıyor acaba demek geliyor akla! Bu arada, beş bin dolara rüşvetle helâl sertifikası dağıtan üç kağıtçılar da türemiş güler misin, ağlar mısın! Din ticareti her zaman bire on veriyor görüldüğü üzere!

Hadi diyelim, dinin emrettiği gibi “helâl belgeli” bir ürün ürettin… Peki kardeşim, hangi mezhebe göre belirledin standartlarını? Ben o gazozun hangi mezhebe uygun üretildiğini nereden bileceğim şimdi?

Hadi buyrun!

Amacınız İslam’a uygun iş yapmaksa, ne yapıyorsanız ahlâkla yapın!

İslam inancı temiz ve helâl yemeyi emrederken; hijyenin yanı sıra, haram olmayan yollardan kazanılmış parayla rızıklarımızı elde etmeyi emreder!

Ürettiğiniz ürün, yaptığınız iş her ne ise; temiz yapın, insana layık yapın, dürüstlükle yapın, ahlâklıca yapın, kimsenin hakkını yemeyin ister!

Vicdanınızla, akılla, bilimsel yöntemlerle, çağa uygun, insana yakışır şekilde iş yaparsanız, işte o zaman helâl damgasını vurursunuz zaten her yaptığınız işe!

Helâl sertifikasını dağıtırken; “bu işletme kayıt dışı işçi çalıştırıyor mu, vergi kaçırıyor mu, çalışanlarının hakkını veriyor mu” diye bakılıyor mu acaba?

Ha bir de; tuvalet kağıdının, bebek bezinin bile “helâl” damgalı olanını arayanlar, konu siyaset ve siyasetçi olunca aynı hassasiyeti gösteriyor mu çok merak ediyorum doğrusu!

Bebeğim “helâlinden yapsın” bezinin içine diye titizlenen ebeveynler; çocukların geleceğini çalıp, ülkenin içine gayet “haramından” eden siyasilerde o “helâl damgasını” niye aramaz ki?

Yediğiniz hıyarda helâl sertifikası aradığınız kadar; adâlet hakkınızı elinizden alanlarda, çocuklarınızın geleceğini çalanlarda da arayın o helâl damgasını bence!

Bundan sonra helâl sertifikalı siyasetçi istiyorum ben.

Bakılsın geçmişine…

Hırsız mı, uğursuz mu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını mı yemiş, orada burada ülkeyi mi satmış…

Yok kardeşim desinler, sana helâl melâl değil bu ülkede siyaset yapmak!

Git Muz Cumhuriyeti’nde siyaset yap sen, denilsin istiyorum mesela.

Umut dünyası işte! Belki bir gün o da olur.

Yok mu helâl damgalı siyasetçi?

Ya helâl damgalı halk var mı?



[1]Bakara168

 

 
Toplam blog
: 47
: 254
Kayıt tarihi
: 11.11.14
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. İÜ.İkt.Fak.'den mezun oldum. Bir holding bünyesinde; bütçe, finans ve p..