Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '08

 
Kategori
Sinema
 

Hellboy 2

Hellboy 2
 

imdb.


Çizgi romandan film uyarlamalarını severim.

Çizgiroman, çizgifilm, bilgisayar oyunu, film 4’lüsünün denenmiş onlarca birbirlerine dönüşümünü de severim. Sonucun başarılı olması koşul değildir. Sonuçta, gerçekten birbirinden apayrı 4 altdilin / kültün / popüler kültürün birbirine (‘çevirileri’ demeyeyim) çevrimleri ilginç melezlemeler veriyor. Doğal olarak, çoğu melez gibi işe yaramaz oluyorlar ama bilim, sanat, düşün tarihinde % 1 verim bile nadiren gözlenir. Burada, biraz daha yukarıda bir düzeyden söz etmek mümkün ama bunun nedeni son 5-10 yıllık yoğun çaba, Holywood konu sıkıntısı çekiyor çünkü.

Son 5-10 yılda devam filmleri % 100 iş yapar oldu. Son 5-10 yılda, yukarıda açımlanan kültürel dönüşümler, kuantum fiziğine bile yansıyabilecek, artı-değer bilgiler üretti.

Gelelim ana konumuza:

‘Hellboy’u çizgiroman olarak sevemedim. ‘Witchblade’i de... Cehennem çok sevdiğim bir konudur, çünkü 48 yıldır bizzat cehennemde yaşıyorum. Onedenle sorun konuları değil, anlatı üsluplanı bana uymadı.

‘Hellboy 1-2’yi film olarak ise oldukça makul buldum.

Burada özellikle ikincisinde, yeni ve ilginç bir ayrım var:

Çizgiromandan film yapımları (‘Örümcek Adam’ gibi) genelde ergenlere yönelik üretim taşıyor. Ancak, animelerin ancak yetişkinlerin anlayabileceği bir filmsel dile sahip olmaları gibi, bazı çizgiroman uyarlamaları da, ancak yetişkinlerin anlayabileceği göndermelere sahip.

‘Hellboy 2’ de öyle...

Filmi izlerken çok güldüm ama espriler (tümüyle Yanki’ce olsa bile) epeyi yetişkince, hatta serserice ve Bukowski’ce idi.

Özellikle yeni kuşak TV dizilerinde ortaya çıkan, daha çok azalan tüketim nedeniyle başvurulan, yaratıcıları serbest bırakma, Holywood’da bile ilginç sonuçlar veriyor. (Bakınız ‘Lost’ yazılarım.)

Burada da, daha önce epeyi ihlal edilen, iyi yerine kötünün, insan yerine insan olmayanın yeğlenmesi sorunsalı var ve terazi iyi-insan yerine, kötü-insan-değil tarafına kayıyor gitgide...

Tam bu sıralar tarih de öyle... Tesadüfün iğne deliği, değil mi?

Bu durum, benim gibi 48 yaşında doğmamış biri için ilginç bir gözlem sunuyor: Ben insanların ceheneneminden kaçmıyorum (yalnızca günlük yaşamda katlanıyorum) ama onlar kendi cehenemlerinden giderek kaçıyor, üstelik Yankiler / ABD’liler bile...

İlginç olan bu: Pusula, yani gdiilen yön, cenneti değil, cehennemi gösteriyor ve ben bedensel doğumumdan beridir, isteyerek ve istemeyerek, bilerek ve bilmeyerek, hep cehennemden yana olduğum için, durum bana ironik geliyor.

Gördüğüm şu:

Koskoca insan türü, yani 10 milyar, kendi yarattıkları berbat insanlıktan kaçarak, benim şizofrence yarattığım geleceğin bilimine doğru kaçıyor. Kaçmak ne sözcük, topukluyor...

Bense, Ramazan’da rakı bardağım dolu, Araf’takileri izliyorum sırıtarak, hani toplama kampındaki fırınların kapısında kafası kazınmış beklerken bile, ne olduğunu anlamayan Yahudiler’i seyreder gibi... Oradan kurtulan 1-2 tanesinin yarattığı İsrail cehennemini seyreder gibi... Osmanlılar’a / Türkler’e yaptıklarını Museviler’e ödeyen Araplar gibi...

Tabii yaşım uygun değil, ben ‘Hellboy’ değilim, ‘Hell Dirty Old Man’im (Pis Cehennem Moruğu)... İstanbul cehennemini seyrediyorum gözlerim açık ve sırıtarak, bir yudum çekerek şer abımdan...

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..