Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Hep savas meydanlarinda ölüyoruz

Hep savas meydanlarinda ölüyoruz
 

Bizim evin halleri 5

Akşam saat 18:00, bizim evin haber saatidir. Kesinlikle N24 den başka kanal açılması tarafımdan yasaklanmıştır.

Ev halkı bunu bilir ve bunun ötesinde televizyonla hiç ilgim olmadığı için de kabullenilmiştir bu gerçek.

Bu aralar Dilan da benimle haber izlemeye bayılıyor. Nedenini pek anlayamadım ama, bir sakıncası yok bence. Çok kanlı, bombalı, ölümlü haberler çıkınca, odadan gönderiyorum Dilan’ı. Yine öyle bir haber çıktığında,

- Hadi Didem, al Dilan’ı doğru odanıza

- Gel Dilan, oynayalım.

- Nein, ben babamla haberleri izliycem

- Kızım! Lütfen, bu görüntüler sana göre değil, odana gider misin?

- Man Eeeyyy! Niye hep beni gönderiyorsun yaaa?

- Hadi Dilan geeeeeel!

- Niye bana göre değil ki?

- Bak, kızım! Şu anda haber spikeri Afganistan’daki kaçırılan insanlardan bahsediyor. Senin bu konularla ne işin var şimdi?

- Niye kaçırmışlar ki o insanları?

- Dilan! Hadi odana dedim!

- Ya üffff! Gidiyorum işte. Küstüm!

Somurta, somurta gitti odasına. Ben de ağız tadıyla, neredeyse yarısını kaçırdığım haberlerin, kalan kısmını izledim. Daha sonra Dilan odadan çıktı yanıma geldi.

- Baba biliyo musuuuun?

- Neyi, kimi?

- Ben çocuk odasındaki televizyonu açtım.

- Eeeee! Sonra ?

- Didem`in suçu yok ama, tamam mı?

- Ne yaptınız? Söyler misin?

- Odada haberlerin devamını seyrettik.

- Dideeeeem! Hemen buraya gel!

- Efendim abi.

- Kızım, ben sizi odadan niye gönderdim? Gidin haberleri odanızda izleyin diye mi?

- Ben söyledim ''baban kızar'' diye. Dinlemedi, ben napiiim?

- Baba? O insanları niye kaçırdılar ki?

- Ya kızım, orası savaş bölgesi, orada oluyor böyle şeyler.

- Savaş bölgesi neresi ki?

- İşte, mesela, Afganistan. Savaş`tan yeni çıkmış bir ülke oldugu için...

- Savaş ne demek baba?

Al sana soru, nereni korursan koru diyesim geldi de demedim. Şimdi akşam akşam savaşın ne olduğunu anlat bakalım.

- Dilan, savaş şey demek, eeee... Yahu kızım nasıl anlatayım şimdi sana savaşın ne demek olduğunu?

- Ya baba yaaa! Anlatsana ya!

- Bak şimdi! Bir ülkenin ne olduğunu biliyorsun değil mi?

- Evet, tabii biliyorum. Mesela bizim yaşadığımız ülke Berlin, sen de bazen işe gidince, hani Berlin’in sonuna gidiyorsun ya, işte o zaman ben seni çok özlüyorum.

- Ben de seni özlüyorum kızım.( Mucuk ) Hadi git Didem’le oyna biraz!

- Baba! Savaş ne demek? Beni kandırma. Ben unutmadım, daha söylemedin.

- İşte iki ülkenin birbiriyle anlaşamayıp, birbirlerine savaş ilan etmeleri halinde askerler diğer ülkelerin askerleriyle savaşırlar.

- Peki n’apıyorlar savaşırken? Dövüşüyorlar mı?

- Öffff be kızım. Acayip zorladın he. Birbirlerine silahlarla ateş edip, savaşı kazanmaya çalışıyorlar. Senin dediğin gibi dövüşüyorlar da, bombalar atıyorlar...

- O zaman, o askerler ölmüyor mu?

- Genelde savaşlarda çok insan ölüyor kızım.

- Baba? Kötüler mi kazanır savaşları, iyiler mi?

- Savaşlarda kimin kötü olduğu, kimin iyi olduğu pek bilinmez Dilan. Savaş esnasında her ülke kendinin haklı olduğunu düşünür.

- Nasıl oluyor ki, kim iyi, kim kötü bilinmiyor baba ?

- Yani şunu demek istiyorum Dilan: Savaşan ülkelerin her biri kendini haklı buluyor. Mesela senin sınıfında hiç birbiriyle dövüşen arkadaşların olmuyor mu?

- Hayır olmuyor. Oğlanlar dövüşür, kızlar diiil (değil)!

- Nasıl yani?

- Kızlar çimdikler, bağırır, Mädchen werden immer zickig! (anlam itibarıyla kızlar küser, kapris yapar gibi) Oğlanlar benim arkadaşım diil.

- Neyse arkadaşın olmasalar da dövüşüyorlar değil mi ?

- Evet! Hem de çok. Her gün okulun bahçesinde birbirlerini dövmeye çalışıyorlar.

- Peki Dilan, bir kavgada en azından iki taraf olur değil mi?

- Evet.

- Her ikisi de haklı olduğunu düşünür değil mi?

- Evet.

- He işte, savaşlarda da böyle oluyor kızım. Savaşan taraflar hep haklı olduğunu düşünürler. Anladın mı ne demek istediğimi?

- Anladım da, anlamadığım bişey var.

- Neymiş o kızım?

- Mesela bizim okulda oğlanlar kavga edince öğretmenler gelip ikisine de kızıyorlar. Kim başlattı bu kavgayı diye soruyorlar. Kavgayı başlatan da cezalandırılıyor.

- Eveeeet kızım, şimdi işin inceliklerine geliyoruuuz. Savaşlarla kücük çocukların arasındaki kavgaların farkı da burada. Savaşan ülkelerin başında yaşını başını almış insanlar var, hem de o ülkeyi yönetebilmek için yıllarca okullara gitmiş, çok bilinçli insanlar bunlar. Bu insanları öyle kenara çekip cezalandırmak kolay değil.

Tam bu sırada Didem (13 yaşındaki kardeşim) lafa atıldı. Atılmaz olaydı. Ortalığı tamamen karıştırdı.

- Tamam abi, ben senin dediğini anladım. Ama benim de anlamadığım bir şey var. Madem o kadar akıllılarsa, niye böyle savaşmak gibi aptalca şeyleri yapıyorlar?

Kulaklarıma inanamadım, bu soruyu duyunca. Kendimi Didem tarafından, sırtımdan hançerlenmis gibi hissettim. Şimdi ne demeli bu çocuklara? Bu kız ciddi ciddi cevap bekliyor yahu. Dilan da çok bilmiş bir şekilde bir benim, bir de Didem’in suratına bakıyor. Bu ara hanım da kulak kabarttı. Tıpkı bir tilki edasıyla süzüyor ortamı.

- Ya Didem, sen niye girdin araya kızım? Tam konuyu kapatacakken, iş mi senin bu yaptığın simdi?

- Merak ettim abi.

- Bak! Sizin bu savaş dediğiniz olay var ya....

- Biz savaş demiyoruz ki abi. Savaşan da, savaştan bahseden de siz büyüklersiniz. Bize kalsa oyun istiyoruz, eğlence istiyoruz, gülmek istiyoruz, yaşamak istiyoruz.

- Ne demek istiyorsun Didem?

- Yani savaşları biz çocuklar istemiyoruz ama hep savaş meydanlarında ölüyoruz.

- Ne yazık ki haklısın Didem, söylediklerinin hepsi doğru. Ben de savaş karşıtıym, bunların olmasını ben de istemiyorum.

- Biliyorum abi ama yine de bunların olmaması için gerekenleri sen de yapmıyorsun.

- Ne yapabilirim ki be kızım?

- Didem! Hadi oynamaya gidelim. Benim canım sıkıldı.

- Aferin kızımaaa. Hadi çocuklar, kapatalım bu konuyu.

- Nein, ben abimle konuşmak istiyorum, hem az evvel ben seni o kadar çağırdım, sen de, ‘’ben babamla konuşmak istiyorum’’ diye gelmek istemedin. Şimdi de ben oynamak istemiyorum.

- Man Eeeeyyy!

- Abi , madem öyle akıllılarsa niye böyle savaşmak gibi aptalca bir şeyi yapıyorlar?

- Amaçları para kazanmak Didem.

- Nasıl yani? Savaşla para kazanılmaz ki. Tam tersi para kaybedilir. O silahlar parayla alınıyor. Yıkılan binalar yeniden inşa ediliyor, caddeler yeniden yapılıyor.

- İyi ya sorduğun sorunun cevabını kendin verdin işte. Silahlar satılmak için üretiliyor. Satan para kazanıyor. Üreten fabrikalarda anneler, babalar çalışıyor. Bazı insanlar geçimlerini bu işlerle de sağlıyorlar.

- Yani başka insanların öldürülmesi için üretilen silahların yine başka insanların geçim kaynağı olduğunu mu söylüyorsun abi?

- Ne yazık ki öyle kızım.

- Bu çok saçma ama. Çalışmasınlar o zaman, o fabrikalarda. İnsanların öldürülmesi için üretilen silahların fabrikasında çalışıp da, çocuklarına oradan kazandıkları parayla yiyecek- içecek alan anne, baba olur mu abi?

- Sen hep böyle yapıyorsun Didem, hep senin istediğin oluyor. Zaubi oynayalım, n’oluuuuur.

- Hadi Didem, artık yeter! Odanıza lütfen!

- Yaaaa hep böyle yapıyorsunuz. İşinize gelmeyince ’’hadi oynamaya gidin’’ diyorsunuz“

- Ne yani şimdi? Afganistan’da savaş varsa, bunun sorumlusu ben miyim?

Bu noktada hanım atıldı konuya, iyi ki de atıldı, ortalık iyice karışmadan toparlamaya çalıştı.

O iyi niyetli yaklaştı ama, ben çoktan patlamıştım

- Okan, kızın sorduğu soru gayet normal. Cevap ver ve kapat konuyu!

- İyi be! Millet birbirine savaş ilan ediyor, çoluk- çocuk demeden birbirlerini katlediyor, kimileri silah satmak için savaş yaratıyor, petrol kaynaklarını zenginleştirmek için provokasyon yaratıyor, dünyanın dengesini savaşlarla belirlemek için tezgah kuruyor, yetmiyormuş gibi sorumlu tutuluyoruz iyi mi? Engel olmuyormuşuz. Neye engel olacakmışız ki? Nasıl engel olacakmışız yani? Vücudumuza bomba bağlayıp kendimizi havaya mi uçuralım? Çocuklar ölmesin diye, insanlar ölmesin diye, türküler mi söyleyelim?

Hem bunları yapmadık mı? Yani biz büyükler üzerimize düşen görevleri yerine getirmedik mi? Tankların önünde tek başımıza durmadık mı? Savaşmayın ulan demedik mi? Çocuklara kıymayın efendiler! Gelinlere kıymayın efendiler! Analara kıymayın efendiler demedik mi? Kıyıyorlar yahu. Napalım yani? Ölmekse uğrunda öldük. Maphussa uğrunda yattık. Savaş’ı durduramadıksa …

Haklı yahu bu çocuklar! Durduramadik işte. Ne Kerbela’ya engel olabildik, ne Hiroşima’ya, ne tutsileri koruduk ne de ruandalıları, hep oluk, oluk kan aktı.

‘’Sen gerekeni yapmadın abi’’ dedi, Didem. Yapmadım, yapamadım, haklısın güzel kardeşim. Özür dilerim, demek bile mümkün değil, desem de yeri değil. Yeterince mücadele etmedik. Afganistan uzak dedik, Irak uzak dedik, Ruanda uzak dedik, Tibet uzak dedik. Benden sonra tufan dedik, haklı benim kardeşim. Yeterince engel olamadık. Türküler söyledik, şiirler okuduk, ama yeterince mücadele etmedik. Savaşa karşı savasmadık. Korktuk.


OKAN TINMAZ

 
Toplam blog
: 121
: 1814
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Almanya'da doğdum. Haylaz bir öğrenciydim. 16 yaşımdan beri ticaretle ilgileniyorum. Şu anda büyük b..