Hepimiz Hanefi Avcı'yız

Dün beklenen oldu ve Hanefi Avcı tutuklandı. "Haliç'te Yaşayan Simonlar" kitabını bütün randevularımı erteleyerek, büyük bir merakla ve memleketin düştüğü durumu dehşet içinde bir kez daha görerek okudum. Hanefi Avcı yıllarca devletin en gizli ve operasyonel faaliyetlerini yürütmüş, bir anlamda devletin "kara kutusu" diyebileceğimiz birisidir. Kitabı okuduğumda aklıma ilk gelen; bir insanın kendisine sağlanan olanaklarla bir eli yağda, bir eli balda yaşamak dururken, inandığı doğrular adına ateşe atılmasının nedenini sormak oldu. Sanıyorum yanıt ;onur, erdem, özsaygı, etik değerler gibi kelimelerle özetlenebilir. 

Kitaptaki, devletin okyanus ötesinden yönetilen derin yapılanması iddialarının araştırılacağını zaten beklemiyordum. Çünkü kitapta yazıldığına göre kendisinin verdiği dilekçeler iade edilmiş. Bu hangi hukuk devleti(!) kanununda var bilinmez. İlgili kanun maddesi hatırımda değil, ancak hukuk devletinde dilekçe verme hakkı ve dilekçenin de muhatabı olan makam tarafından resmi olarak yanıt verilmesi zorunluluğu vardır. Bu esnetilemez, yok sayılamaz. Vatandaşa bu hakkı kullandırmadığınız zaman anayasayı ihlal edersiniz. O zaman gerçek anlamda "hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukuku"na hizmet etmiş olursunuz. 

Ülkemizde hukuk, sıra kendimize geldiğinde hatırlanan bir kavram olmaya devam ettiği sürece "hukuk devleti"nden bahsetmeye hakkımız yoktur. Zaten sıra bize geldiğinde arkamızda, yanımızda, mazlum olduğumuz için hakkımızı savunacak kimseyi bulamayız. Nadiren, ucu kendisine dokunmasa da, haksızlığa dayanamayıp hukuki yolları izleyerek demokrasinin, basın özgürlüğünün olanaklarıyla etik değerler adına mücadele edilen bireyleri, hepimizin namusu olarak görüyorum. Bu ülkede bağımsız yargının olup olmadığı, Hanefi Avcı'nın kitabındaki tüm iddiaların tam anlamıyla soruştrurulmasıyla anlaşılacaktır. Sıra kendimize gelmeden, hukukun üstünlüğüne sahip çıkmalıyız.