Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '07

 
Kategori
Felsefe
 

Hepinize merhaba

Hepinize merhaba
 

İçinde bulunduğumuz ikibinli yıllarda bir değişim çağında yaşadığımız giderek belirginleşmektedir. Ancak en önemli dönüşüm sanıldığı gibi teknolojide değil, kendi içimizde olacaktır. Belki yıllardır koşuşturmaktan fırsat bulamadığımız kendi özümüze dokunmanın onu tanımaya çalışmanın sırası gelmiştir.

Bugüne kadar bilimde ve günlük yaşantımızda fiziksel bedenimizi tanımaya ve anlamaya çalıştık. Acaba bedenimizde bizim fiziksel fonksiyonlarımızı yerine getiren anatomimizin hemen yanıbaşında bir gizli anatomimizin de var olabileceğini hiç düşündünüz mü? Hastalıklarımızla duygularımız arasında bir bağ olabilir mi ve bu bağı keşfedebilmek sizi mutlu eder mi? Şu anda Amerika'da Üniversitelerde ve hastahanelerde hastalıkların duygusal profilleri çıkarılmaya başlandı bile; haberiniz olsun.

Belki siz geç kalmadınız. Çünkü farkına varmak öyle bir güç ki, hani “zararın neresinden dönerseniz kardır” diye bir deyim vardır ya Türkçemizde, bu deyimi çok seviyorum. Siz kâr’a geçmeyi istemez misiniz? Öyleyse çok geç kalmadınız.

Sizlerle bu blog ortamının sıcaklığında bu konuları ögreneceğiz yeri geldiğinde tartışacağız. Sadece bugün değil önümüzdeki günler boyunca da ilginiz oranında da bilgilerimi sizlerle paylaşacagım. Bu bilgi dediğimiz şey benim tekelimde olan ve bende kalmasından gurur duyacağım birşey değildir. Dünyada paylaşıldıkça değeri artan şeylerden biri sevgi diğeri de bilgidir. Sevgi ile desteklenen bilgi daha çok kişiye ulaşır. Sizleri bu bağlamda çok seviyorum.

Benim sizlere bu blog köşemden aktaracağım bilgilerin bazıları kökü çok eskilere dayanan ama yakın geçmişe kadar unuttuğumuz ya da üzerinde durmadığımız, ama hep bizimle olan bilgiler olacaktır. Bazı bilgilerin bize yüzyıllar boyunca eksiksiz olarak aktarılabilmesi için “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”, “Alaaddin’in Sihirli Lambası” gibi masalların içine şifrelenerek koyulduğunu fark edince eminim çok şaşıracaksınız. Benim araştırmalarıma göre bu iki masaldaki, diğer yazacağım masallardaki giz ve bilgi perdesi şu ana kadar Türkiye'de hiçbir yerde yayınlanıp anlatılılarak aralanmadı. Ne dersiniz çok ilginç değil mi, çok önemli bilgileri masallara gizlemek fikri?

Bugünkü ezoterik bilgilerin kaynağı çoğu kaybolmuş yazılı kil tabletlere göre kadim Mu Kıtasıdır. Bu MU Uygarlığı Mustafa Kemal Atatürk’ün de ilgisini çekmiş ve hemen bir genaralini Peru'ya incelemelerde bulunması için göndermiştir. Çünkü Atatürk, Türkler'in kökenini çok merak ediyordu. İngiliz Albayın bu konudaki yazılmış kitaplarını hemen 60 kişiden oluşan bir tercüme ekibine çevirtmiş ve çeviriler üzerinde kendi el yazısıyla notlar almıştır. Bu Bilgiler Dil Tarih Cografya müzesinde durmaktadır halen.

Mu çok gelişmiş bir uygarlıktı, başlangıcı 75.000 yıl öncesine kadar dayanmaktadır. Daha sonra dünyadaki jeolojik değişimlerden dolayı batmış, bir kolu Amerika kıtasına ögretilerini Kızılderililere ve Maya’lara öğretmişlerdir. Bir kısmı Orta Asya'ya geçerek Türklerin Atalarını oluşturmuşlardır. Kolun bir bölümüde Çin, Japonya, Hindistan ve Tibet taraflarında bu öğretilerini yaygınlaştırmışlardır. Bu nedenlerden dolayı Kızılderililerin kültürleriyle bizim kültürümüz arasında bazı ortak özellikler vardır. Örneğin ayakkabıya kızılderililer de, bizler de çarık deriz. Amerika'daki bir Jeep markasının ismi kızılderililere aittir; Grand Cheroke Büyük ayak demektir, bizdeki üç hilal Kızılderilelerde de vardır.

Otlarla tedavi sistemimizde benzerlik gösterir. Mu kıtasından bir kol da Atlantis'e geçmiştir. Oradaki kadim bilgilerini Atlantis kıtası batasıya kadar devam ettirmişler; daha sonra da Mısıra geçmişlerdir. Bu bilgiler mabetlerde rahiplerce öğretilirdi ve çok uzun bir süreci alırdı. Batıda Avrupa kıtasında yeni Plotoncu ve Rönesans bilgileri bu kadim Mısır bilgilerinden ilham almışlardır. Neden mi? Çünkü Pisagor ve Eflatun Mısır'da Osiris Mabedi'nde yetişmis birer rahiptiler. Öğrendikleri bilgilerin etkisi altında kalmışlardır.

Bugünkü Tibet'teki, Japonya'daki, Hindistan'daki ve Orta Asya ve Sibirya'daki Şamanizm, Sufizm, Budizm, Taoizm ve Veda öğretilerinin kaynağı Mu kıtasında edinilen bilgilere dayanmaktadır. Sonuçta aynı kadim bilgiler değişik toplum ve kültürlerde yüzyıllar boyunca bazen aynen, bazen de değişikliklere uyarlayarak gelmişlerse de özlerini korumuşlardır. Özde bütün ögretiler tek bir kapıya çıkarlar. Sadece kullandıkları yol ve yöntemler farklıdır.

Sizlerle olan birlikteliğimiz süresince insanı incelemeye ve onu tanımaya çalışacağız. Tabi sizlerin katkıları özellikle yorumlarınız bana diğer yazılarım için güç verecektir. Pozitiflik üzerine birçok yazılar yazıldı, kitaplar basıldı ama ya negatifliği ne kadar tanıyoruz? Tanımadığımız, bizim ruhumuzda bulunan bilgilere ulaşmamızı engelleyen ve bunu çok basit bir biçimde yaparak bize bilgi sahibi olduğumuzu unutturan içimizdeki düşmana karşı nasıl strateji geliştirebilir ve ona karşı nasıl güçlü olduğumuzu hissettirip barış yapabiliriz?

Düşünün ki bankada elli trilyon paranız var ve siz bunu bir şekilde unutuyorsunuz ya da birşeyler size bunu unutturuyor. Belki de insanlar kendi içlerindeki unuttukları, daha doğrusu büyük negatifliğin unutturduğu bilgileri bir hatırlasalar; belki de hepimiz birer süperman gibi oluruz.

İşte bu konu o kadar çok önemli ki herşeyin önündeki engel de bu olay zaten malesef insanların birçoğu içlerindeki bu negatif tarafı tam tanıyamadan bu dünyadan gitmekteler. Çoğu zaman boşu boşuna hasta olmaktalar ve hastalığı deneyimlerinin bir sonucu olarak görmektedirler; oysa ki hastalıkların tümü içimizdeki negatifliğe teslim olmamız sonucunda oluşmaktadırlar.

Bu dünyada cenneti yaşamak varken niye cehennemi yaşıyoruz? Bu sorularınızın önündeki engel hep içimizdeki negatif tarafımızdır. Onu çekmeye, kaderimin sonucu bu diye katlanmanıza aslında hiç gerek yok. Aslında insanlık boşu boşuna çile ve acı çekiyor. Acı cekmek gerçek bir insanın insan olabilmeyi başarabilen bir insanın gerçeği değildir. Bir farkedebilseler.

Bizim aşık olmamızı engelleyen de yine odur, bu dünyada sevgi dolu yaşamamızın önünü kesen en önemli yol kesici de odur. Aşk kadar insanı özgürleştiren bir duygu yoktur. İnsanlar özgürleştikçe gerçek aşkı yaşamaları için kendilerine bir fırsat yaratırlar. Tabi özgürlük kavramı sırtınıza çantanızı alıp dağlara çıkmak değildir. Özgürlük beyninizdeki, ruhunuzdaki sizi sarıp sarmalayan duvarlardan, tabulardan kurtulabilmektir.

Sizlerle olan birlikteliğimizde bu konulara değinmeye bu konularda öğrenince ne kadar basit bir olaya bir ömür boyu boynu bükük kaldığınızı sizleri sıkmadan anlatmaya çalışacağım. Evrenin doğrularını öğrendikçe ve onlara uydukça aslında içinizdeki negatif yönün ne kadar zayıfladığını hayretler ederek farkedeceksiniz.

Aslında insanlar asırlarca hep birşeyleri birilerinin bileceği ve kendilerinin bilmediği yalanı ile uyutuldular ve özel seçilmiş insan kavramı insanoğluna dayatılmaya çalışıldı. Reenkarnasyon masalı ile insanlara bu dünyada hatalarını düzeltebilme fırsatları hep bir dahaki gelişlere ertelettirildi, insanların günahkar olarak doğdukları ve birçok sonuçların nedenlerinin geçmiş yaşamlardan geldiği dayattırıldı.

İnsanın bu dünyada evrimleşebilmesi için acı çekmesi gerektigi yalanı empoze edilmeye çalışıldı. Halbuki bir insan kendi ruhunun kainat kadar büyük olduğunu, hatta kainatin gerçek insan olmayı başarabilenlerin ruhlarının içinde çok kücük bir bölüm olduğunu ve her türlü bilginin, insanoğlu yaşadığı sürece bulunacak olan hertürlü buluşun, teknolojinin de Adem’e ve Ademle birlikte tüm insanların ruhuna yüklendiği gerçeğini bir kavrayabilseler. Ne şeyhlere ne cinci hocalara giderler. İnsanlar bu kadar bilginin ortasında bilgisizlik çekip, kendilerini kurtaracak birilerini beklemeleri ne büyük bir talihsizliktir. İnsan kainatta yaratılmış olan varlıkların en mükemmelidir. Bir insanın içinde tüm yaratılmış olan herşeyin bilgisi mevcuttur.

Sizlerle olan birlikteliğimizde ruhumuzun nasıl çalıştığını, ve güle yolculuğun nasıl olacağını anlatmaya çalışacağım. Aslında her insan bir gül. Bir gül de bir insan. Aslında herşey insanda ve insan herşey. Bu kavramdan yola çıkarak yolculuğu açıklamaya çalışacağım. Sizlerle olan bu yolculuğumuzda bazen muziğin evrensel sırlarına dalacağız, bazen de rüyalarımızın gerçek anlamlarına gideceğiz. Renkler dünyasında da yolculuklarımız olacak tabi ki.

Umarım yazılarım sizlerin o derin bilgi okyanuslarınızda bulunan bilgilerinizin farkına varmanızı sağlar. Farkına varmak ve farkında olarak yaşayabilmek herşeyin anahtarıdır aslında.

Sizlerle böylesine güzel, samimi, sıcak büyük bir kardeşlik ortamında buluşmamızı ve bilgileri sizlerle karşılıklı paylaşabilme olanağını sağlayan milliyet.com yönetilerine de teşekkürlerimi sunuyorum.

Sevgiyle kalın...

Alahattin Öztekin

 
Toplam blog
: 101
: 5279
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Ege Üniv. İşletme Fakultesi'ni, daha sonra da Harward Üniversitesi'nin Master programını Türkiye'de ..