- Kategori
- Haber
Her şarkıda varımdır. Şarkılar beni " onarır "
Ali Bey Adasının çıplak ayaklı kontesi Engin Tuna, İstanbul hasretini, tablolarla gideriyor.
Daracık sokakların, eğri büğrü taş döşemeli yollarında dizi dizi, süslü püslü duvarlarla çevrili sokak araları, bu gün eğlencelerin kalbinin attığı yer oluyor. Ve bu işin başını da Ege çekiyor.
Fasıllar çeşitli. Biraz ilerisinde Rum müzikli tavernaların tempolu hızlı ritimleri, ağır aksak rüzgarla yalayıp geçiyor kulaklarınızı.
Lüks Otellerin gece klüplerinde de vardı fasıllar. Ama en hakikisi Ege’de var.
Geçmişe dönüp bir bakarsak, fasılların bizdeki zenginliği, hiçbir yerde bulamazsınız. Eser sıralamasında büyük eserlere yer verilmez. Şarkı, türkü ağırlıklıdır. Saray, köşk, konak ya da evler de, Tekke meydanı gibi yerler de, oda müziği gibi az sayıda müzisyen tarafından icra edilir.
.Sokağa girerken anlıyorsunuz bu sokakta iş var diye. Taşlar yürütmüyor insanı. Orijinali haliyle bırakılmış. Ayağınız burkulmasın diye adımlarınız kontrollü olacak. Ve adım adım sokakta yürürken, karşınıza tek başına fasıl yapan Engin Hanım çıkıyor. Sahne de, dükkanın kapısının önünden, yanından giden sokaklar oluyor haliyle. Bütün Ege’deki gibi. Bu, Foça’da da öyle, Kuşadası’nda ve Selçuk’ta da öyle.
O bir deniz aşığı. O bir öğretmen. Ona sorarsanız, “ Meğersem ben, anadan doğma meyhaneciymişim” diyor. Söyleyen de, Cundanın en kıdemli fasılcısı. Geceleri Ramona ve Oçi Çorniye şarkılarını söylermiş o ıslak kumsallarda. Burgaz Adasında. Kalpazan Koyunda. Tahta bir kulübesi varmış. Orada yatarmış. Yerini de söylüyor “ Çakıllık” denen yerdeymiş o kulübe. Bir “ıslak ayaklı kontes” miş bu günün fasılcıbaşısı.
“Eskide kaldı diyor. “Mazi, işte. Ye desen yenmez. İç desen içilmez. O geçen acılı tatlı günler, birer krema gibi üste vurmuşsa bu gün, o kremanın altının zenginliğini gösterir. Şayet duygusuz biri iseniz, “ Aman sen de. Eskiye mazi, yenmişe de kuzu derler” deyip çıkarsınız işin içinden.
“Şarkılar beni onarıyor. Hücrelerim yenileniyor” diyor muhatabımız...
Çevrenin kuşları, sokak meyhanesini çevreleyen ağaçlara, sırf bu fasıldan dolayı erken tüneyip, yer kapıyorlar. Fasıl heyetini dinleyerek hem uyuyorlar, hem rüya görüyorlar, yorgunluklarını atıyorlar. Fena mı ?
Ört ki, ölem!
"TAYYİBE KARŞI DİREN ALKOL " Bu slogonlarla içiliyor artık. AYVALIK CUNDA Adasındaki bu Fasıl Meyhanesinde" Sloganı ile birleşmişler. İstanbullu bayan öyle diyor. Artıkın bu "DİREN" modalardan da öte oldu. " Diren Çorapları, Diren Rujları, mayoları, kaynana zırıltıları" gibi. Bizim rakıcağızımızın başına gelmeyen kalmadı.
YUKARIDAKİ İLK İKİ RESİMDE İSTANBULLU ÖZGE DANDIN VE DİLEK DÖNMEZ İKİLİSİ, CUNDA DAKİ FASIL GECELERİNE KATILDILAR. ALATURKA GECESİNDE COŞTULAR. BİR GÜN DAHİ İZNİ KALMAMALARINA HAYIFLANDILAR. SÖZ VERDİLER, SENEYE AYNI ZAMANDA, AYNI MASADA VE SAATTE BULUŞACAKLAR BİRLİKTE. EEEEE, BÖYLESİ SIKI DOSTLUK, KISKANDIRICI OLMUYOR MU? öte yandan (ÜSTTEKİ RESİM) FASILIN SAHİBİ ORTADAKİ HANIM ESKİ DOSTLARINI, O MEŞHUR AYNI ŞARKI İLE AĞIRLADI ESKİ DOSTLAR ESKİ DOSTLAR"
HEP SÖYLÜYORUZ. CUNDA'DA HAYAT VAR. HER GECE ÇEŞİT ÇEŞİT SAZENDELER, HANENDELER BU "FOFO ENGİNDE" SAHNE ALIYOR. BİR GAZETECİ DE TANIDIK O AKŞAM. DT. ERTUĞRUL ERKÖK VE EŞİ ÖMÜR HANIM (ALTTAN 4 NCÜ RESİM)
YİNE DE ALTTAN 2. RESİMDE DE İZMİRLİ BİR GURUP VARDI SANEM, SUNAY VE MERVE. 0 GECE KÖTÜLÜKLERİN BELLERİNİ KIRDILAR. "EN KÖTÜ GÜNÜMÜZ BÖYLE GÜZEL OLSUN" DİYEREK KADEHLERİ "N A Z D R A V Y A" DİYEREK KALDIRDILAR.