Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Her anne güzeldir!

Her anne güzeldir!
 

İstisnaları var mıdır, olabilir, yaşam bu!...

Çocuğuna kan kusturan analar da var elbet, ancak izninizle onları tedavi olunması gerekenler grubunda tutmak istiyorum şu anda ve bir başka zamanda tanık olduğum anne türüne örnek olarak sunmak istiyorum ama, şu anda ilk kez annem için yazmak istiyorum, abartısızca, ve karşılaştırma olmaması adına çocuğuna kan kusturan anneleri bir kenara ayırıyorum, klinik vaka olarak…

Yaş grubumun özelliğidir, hepimiz okula annelerimiz tarafından geçirildik, annelerimiz tarafından okul dönüşü karşılandık, çünkü annelerimiz ev hanımıydılar daha o zamanlarda!

Hep, öpülerek uğurlandık, hep öpülerek karşılandık ben ve benden bir yaş küçük kız kardeşim… Ve de babam, rahmetli…

O yüzden öpüşmeyi severiz, kim bilir…

Her anne güzeldir!...

Annem diye demiyorum ama, annem hakikaten de çok güzeldir!...

O pembe beyaz teni, o biçimli vücudu, o albenisi, o saçlarındaki parıldaması, karşıdan ela gibi algılansa da, aslında güzelim koyu yeşil gözleri… Endamı…

Ama… Ama en çok da o pozitif enerjidir ki…

Yuvayı yapan dişi kuştur sözünün, bir çok anne gibi, emsalsiz örneğidir!...

Hiç, ama hiç tanık olmadık tartışmalarına!..

Annem geçirirken babamı, eğer, biraz soğuk öpmüşse, endişelenirdik, anne kavga mı ettiniz siz derdik!

Babam, güzelim mavi gözlü, zeki babam, aslında bir köy çocuğudur, rahmetli dedem köy fırıncısı olmaktan öte, o zamanların ileri görüşlülerindendir ancak, o zamanlara yakışan alçakgönüllülükle bunu ifade bile etmemektedir...

Kaç kız torun bu kadar yakın hissetmiştir kendini dedesine?

Köy ortamını bilenler, sanırım bu soruya daha net cevap verecekler!...

Köy ortamında yetişmedik, annem tam tersi İzmir’in ileri gelenlerinin kızıydı, İzmir’de doğup, büyüdük, sevgili babam da İzmir de eğitim gördü, ancak asla ve asla babam tarafından olması muhtemel değil, ama annem tarafından da koparılmadık biz köy hayatından!...

Tatillerde köye gittiğimizde biz mevsime göre kolsuz bluzlarla dolaşırken annem, o tripleks evlerde yaşamış, o abisiyle dans yarışmalarına katılmış ve de ödüller almış annem, o mahalledeki ilk radyonun, ilk pikabın sahibi annem, köye gittiğimizde üst donu denen şalvarı giyer, başına da yemeni bağlardı, zorunluluktan değil, ortama uymak istediğinden sevgiyle yapardı...Rahmetli dedem seslenirdi, hadi gel, seversin sen diyerek, kahve yanında dedemle sigara tüttürüp, sohbet ederlerdi…

Haa… Bu arada… Annemin yaşını yıllarca tam olarak öğrenememiştik biz!

Son yıllarda söylüyor ama, kulaklarımız reddediyor, nedense…

Eskiden üç yıl, sonraları beş yıl olan yaş farkları artık neredeyse on yaşa ulaştı son zamanlarda…

Kafanız karışmasın, annem babamdan büyük!...

Aşk çocuğuyum yani ben!

Ne sevgi ve ne saygıdır ki birbirlerine duydukları, ne dişi kuş yapabilir bunu ne de erkek kuş, kendi başına!...

Her şey sonuçta, ailelerin öğrettiklerine varıyor!...

Annemin babası rahmetli Hacı dede de, iyi bir iş adamı ve de aynı zamanda o dönemlerin politikasında yerini alan bir şahıs olarak, rahmetli çok sevgili kucağında büyüdüğüm dedem de, ki annemim babası ben doğmadan önce vefat etmiş, var olsaydı, eminim o da pek sever ve sarmalardı, rahmeti anneannem ki, herkesin sevdiği, saydığı bir insandı ve… Elbette köyde yaşayan, ki Allah sağlıklı uzun ömürler versin, babaannem!... O ne enerjidir, o ne emektir!...

Her şey bir bütün!...

Hep birilerimizin birilerimize kattıkları var…

Annem, yetemeyecek şu an onun kattıklarını anlatmaya… Lafı öyle bir dolandırmışım ki, farkında olmadan, hoş, onların da açığa çıkması gerekiyormuş…

Annem, özgüvenimizi kazanalım diye, dokuz yaşımdayken, kardeşim sekiz, dolmuş paralarımızı verip, üstüne alacağımız kahvenin parasını ekleyip, bir de bize dondurma parası verip, yakındaki kahveci yerine, uzaktakine gönderen annem!

Oğlumu büyütürken, ilk kez sokak sonundaki bakkala yollayan, biraz gecikince sokağa inen, onun sallana sallana geldiğin görüp de, çaktırmadan eve giren annem!

Görseydi dedi, beni, özgüveni zedelenirdi, uzaktan gördüm, içim rahat etti, saklanarak eve girdim…

Yok… Yaz yaz bitmeyecek…

Yeni yetişme çağımızda, etek boyları mini… Annem, enstitü okumuş ya, o dikiyor giysilerimizi…

Bayramlıklarımız vardı ya bizim, biraz da aceleye geliyor, o telaş içinde sevgili babam annem etek boyunu alırken, “Gülhan, kısa olmadı mı bu biraz?” diyor!

Tamam, Güngör’cüğüm diyor annem, hallederim hemen şimdi!

Biz anneme “Anneee yaaaa…..” diyoruz, annem “şişşştttt” yapıyor, çaktırmadan!...

Ertesi gün bayram!

Giyiyoruz giysileri, etek boyları tam da istediğimiz gibi…

Canım annem, orada üç santim aşağı alıyor, sonra iki santim yukarı…

Herkes memnun hayatından!...

Yok… Bu konu, anlaşıldı, bitmeyecek!

İlk kezdir bu annem için yazdığım, her anne sayfalar dolusu yazınılasıdır, herkes de içinden geliyorsa yazmalıdır, da…

Annem… Fazla gerilere gittim!... Seni anlatmak için daha çok sayfalar eskitmeliyim!...

Annem!...

Seni seviyorum!... Dediğimde, ben de seni hep, diyorsun ya… Demesen de biliyorum sevdiğini, her hareketinden, bakışından...

Annem... Çok özel bir kadınsın sen!...

Yok… Şu an daha fazla yazamayacağım…

İyi ki annemsin, iyi ki babam “babam!..”

………………….

(Söylenecek söz kalmamıştır şu anda)

Ah…. Yürek!..

Söze ne hacet!..


Gülgün Karaoğlu
Kasım, 22/07

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..