Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '07

 
Kategori
Bilgisayar
 

Her çalışana bir Ferrari!

Her çalışana bir Ferrari!
 

Bir patron düşünün. Tüm ekibinin altına Ferrari çekmiş. Satışçılar müşterilerine kırmızı Ferrari'leri ile gidiyorlar. Şirketin otoparkında onlarca hatta yüzlerce Ferrari var. Patronun elbette içi cız ediyor. Ama danışmanları "aman efendim bu yatırım şart, mazallah rekabette geri kalırız, bizi yutarlar" deyip patronu ikna ediyorlar.

Çalışanlar da bu durumdan memnun. Gerçi arada sırada "onun arabası oniki, benimki sekiz silindirli" kavgaları çıkıyor ama durum idare ediliyor.

Hem de öyle böyle değil, Ferrari'ler üç dört senede bir yenileriyle değiştiriliyor. Danışmanlar diyor ki, "rakiplerimiz araçlarını yeniledi, biz de yenilemezsek durumumuz vahim." Patron çaresiz.. Basıyor parayı, alıyor Ferrari'leri. Yeni Ferrari'ler gidiyor, yerine yepyenileri geliyor.

Ancak zamanla bazı araçların çalınması, hasar görmesi ve kazalardan dolayı bazı kısıtlamalar getiriliyor. Örneğin 100 km'den fazla sürat yasaklanıyor. Araçların kaputları özel şifreli kilitlerle açılamaz hale getiriliyor. Radyoları sadece belli kanalları çekecek şekilde şifreleniyor. Yolda lastiğiniz patlarsa değiştirmeniz yasak. Ancak şirket teknisyenleri bu tür durumlara müdahale edebiliyor. Eğer uzakta bir yerlerdeyseniz, saatlerce beklemek zorunda kalıyorsunuz.

İnanmadınız mı, bizim ülkemizde olamaz mı yani? Haklısınız olamaz. Hiçbir patron bunu yapmaz. Ama şirketlerin bilgi teknolojileri alanında yaptıkları yatırımları bu hayali hikayeye benzetebiliriz. Teknolojinin sürekli ilerlediği, yeni yazılımların ve sistemlerin süratle pazara sunulduğu günümüzde, şirketler yapmak zorunda kaldıkları bilgi teknolojileri yatırımları ile çalışanlarına bilgisayar dünyasının Ferrari'lerini sunuyorlar. Yeni iş yapma biçimleri, mobil yaşamın gereksinimleri ve küreselleşme şirket yönetimlerine çok fazla zaman tanımıyor. Ya şimdi, ya da yok ol!

Bu zorunluluk ve baskı patronların, yöneticilerin karar alma süreçlerini olumsuz etkiliyor. Üstelik bu durumda "en kötü karar bile, karar alamamaktan daha iyidir" görüşü işlemiyor. Çünkü yanlış bir karar, yöneticiler hatta şirketler için sonun başlangıcı olabiliyor. Yanlış bir yatırım birkaç yıl sonra işinizi göremez hale gelebiliyor. Bilgi teknolojileri alanında sağlam bilgi altyapısına ve vizyona sahip olmayan patronları ise ya kendi yöneticileri ya da sektör danışmanları yönlendiriyor. Ve genelde de sonunda onların dedikleri oluyor.

Her çalışana Ferrari ayarında bir bilgisayar verildikten sonra iş geliyor güvenlik mevzusuna. Virüsler, saldırılar, Truva atları bir yana patron bir de bakıyor ki, internet, e-posta, mesincır sözüm ona millet çalışıyor. Hemen şifreler veriliyor, erişimler kısıtlanıyor, yasaklar konuyor. Bir süre sonra insanlar bu pahalı aletleri daktilo ya da gelişmiş bir hesap makinesi kıvamında kullanır hale geliyorlar. Yaratıcılıklarını ve üretkenliklerini işlerine yansıtamıyorlar.

Bu yazıyı okuyan birçok BT profesyoneli bana katılmayacaktır. Veri güvenliği ve kullanıcı kaynaklı hatalara ne kadar çok vakit ayırmak durumunda kaldıklarını söyleyeceklerdir. Elbette haklılar. Ama buna karşılık "siz de hakkıyla kullanamayacak olan çalışanlarınıza Ferrari vermeyin, onları otobüsle taşımayı deneyin" derim. Yani dump terminal ya da ağ merkezli mimariler etkili seçenekler olabilir.

Bana göre çoğu şirkette durum böyle. Eğer çift diploması olduğu halde, çalışanlarınız vaktinin önemli bir bölümünü yavru kedi resimlerini forvırd etmeye ya da internette üniversiteden arkadaşlarıyla on-line king oynamaya harcıyorsa meseleyi kısıtlarla, yasaklarla çözemezsiniz.

Eğer müşteri ziyaretlerini ikiye katlamayacaksa, gelirleri arttırmayacaksa satışçımın altına neden Ferrari vereyim ki? Otobüsle gidip gelen satışçı da benim işime yaramaz. Gel de çık işin içinden...

 
Toplam blog
: 9
: 1126
Kayıt tarihi
: 05.07.06
 
 

Tevellüdüm 1970, evliyim ve bir oğlum var. Nedense iflah olmaz bir muhalifim. Doğma büyüme İstanb..