Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '09

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Her çocuk büyüyor ama nasıl ?

Geçenlerde henüz yeni bebeği olmuş bir arkadaşımı ziyarete gittim . Bir anda yıllar öncesine döndüm . Bilindik manzaralara . Anne ter içinde ve perperişan bir halde , saç baş dağınık, altında bir şort, kaşlar – saçlar birbirine girmiş. Göğüsler fora , bir elde biberon, kaynayan su, 2 kaşık mamanın biberon içine konarken yarısının yerlere dökülmesi, çığlık çığlığa ağlayan bir bebek Tülbent omuzunda kimi zaman “ Dağ başını duman almış “ kimi zaman “ İzmir’in dağlarında çiçekler açar” nidalarıyla koridoru arşınlayan bir anneanne. ( Henüz 1 aylık olan minicik bir bebeğin böyle uyuma alışkanlığı olduğunu iddia ederek )


Bildik duygularla bebeği biraz bana vermelerini ve soluk almalarını rica edişim ve yine bildik duygularla bana verdikten 1-2 saniye sonra ellerimden alışları, ellerinde olmadan .Tüm gecenin sonucu bu ayın yazı konusu ANNE OLMAK ( ama İLK BEBEK )


Annelik duygusu hamile olduğunuzu öğrendiğiniz andan itibaren başlar.Uzun olduğunu düşündüğünüz bu periyod inanılmaz bir hızla geçer. Aslında en keyifli zamanlar hamilelik dönemidir. Bu dönemde bebeklerle ilgili her vitrin ve her obje çeker sizi farkında olmadan. Hayalinizde onlarca bebek odası tasarlarsınız. Hatta ilk aylardan buhar makinesi, diafon, banyo küveti, alt açma aparatı vb. gerekli gereksiz her şeyi almaya başlarsınız . İçinizde her geçen ay inanılmaz bir hızla büyüdüğünü bildiğiniz bebeğinize daha ilk günden bir kişilik kazandırırsınız. Bir zaman sonra eğer cinsiyetini öğrendiyseniz isim koyma telaşı başlar. Kitaplar alınır , listeler oluşturulur. Daha önceden hayran olduğunuz isimler anlamını yitiriverir bir anda , milyonlarca isim arasından bir tanesini bile beğenemez olursunuz. Bir çok kitap okursunuz karşılaşacağınız güçlükleri öğrenmek için . Çocuğunuz doğarken sizi neler bekler ? / Anne olmak / 0-3 yaş çocuk bakımı / Anne ve bebeği / ...Derken yaşam size şu gerçeği öğretir ki “ Her çocuk kendi kitabını yazar “


Elinize aldığınız minicik bebeğin yaşamına katacağınız değerler sizin elinizdedir.Aslında iğneyle kuyu kazmaktır bir bebeği büyütmek.Karşılıksız emek , karşılıksız sevgidir. Hastanede her şey kolaydır. Eve gelirsiniz ve kabus başlar. Her kafadan bir ses çıkar. Önce beslenme sorun olur. Kaç saatte bir emzirilecek ?

“ Bırakın istediği kadar uyusun, uyanınca emzirin “

“ Yok yok, bebek düzen sever, uyanmasada siz 3 saatte bir emzirin “

“ Bebek acıkınca ağlar zaten, ne zaman ağlarsa o zaman emzirin “


Emzirme sonrası doydu , doymadı tartışmaları başlar ve elbirliğiyle işin en keyifli yanı bir anda kabusa dönüşüverir.


Sonra nefes alıp alamadığını sorun etmeye başlarsınız. Her dakika kontrol edersiniz nefes alıp almadığını eliniz minicik burnunun hemen dibinde . Sırtüstü yatarsa kusarak boğulacağını düşünür yan yatırmaya çalışırsınız sırtını yastıklarla destekleyerek. Ne zaman sağa – sola döneceğini bilmediğinizden yalnız başına bırakamazsınız bir koltuğun üzerine, düşecek endişesiyle...


Gaz sancıları, gece ağlamaları uyku düzeninizi alt üst eder. Bu arada akşam ağlamaları sırasında bilerek uyanmazsınız bakalım eşiniz kalkıp bebeği alacak mı diye ? Eşinize şiddetli bir öfke duymaya başlarsınız. Çünkü henüz doğmamışken ikinizin olan bebek , doğunca aniden sadece size ait olmaya başlar. Aslında o an için bebeğin anneye babadan daha çok ihtiyacı olduğu son derece açık bir gerçektir ama henüz yeni durumuna yani anneliğine alışmaya çalışan bir kadın için kabul edilemez anlardır.


Birinci ayın sonunda ilk doktor kontrolü başlar. Neredeyse tüm sülale bekler. Ne kadar kilo aldı ? Boyu ne kadar uzadı diye ? Burada en önemli bilgi aldığı kilodur çünkü doyup doymadığı tartışmalarına ışık tutacaktır. Her aşı oluşunda canının acıdığı düşüncesiyle sizde gözyaşı döker, dişlerinin çıkışını gözlersiniz. İlk sebze çorbası , ilk katı besinlere geçişi olay olur. Lokmaları yutamayacağı endişesi başlar bu süreçte. Evin içinde her şey yer değiştirir bir anda emeklemeye başlamasıyla...


Özenerek aldığınız , “ Bebeğin Güncesi “ kitapçığı önce hevesle doldurulur ve maalesef yarım kalır bunca koşturmanın arasında.


Dişlerini fırçalarken tükürmeyi ilk kez öğrenir . İçine bir sıvıyı çekebilmeyi kamış kullanırken...

Emekledi, yürüdü, koştu, konuştu derken yıllar hızla akar gider. Etrafınızdaki herkesin bebeğin her gelişim evresinde aslında bu günlerin en güzel günler olduğunu söylemesi çıldırtır sizi aslında. Onca çaba, onca endişe, onca uykusuz geçen gecelerin nasıl en güzel günleriniz olduğunu anlayamazsınız. Her deneyim ve geçen her yıl biraz daha iyi anlamanızı sağlar büyüklerinizin ne anlatmaya çalıştığını ve daha iyi anlarsınız annenizin “ Anne olduktan sonra anlarsın “ demekle ne demek istediğini.


Ben annemi daha iyi anladım anne olduktan sonra.

Sevgim , saygım inancım yüzlerce kat arttı. Yaşamıma neler kattığını ve kendi yaşamından neleri eksilttiğini daha iyi anladım.

Kayınvalide – Gelin çekişmelerini daha iyi anladım anne olduktan sonra

Bir annenin evladını paylaşamamasını,

Yaşınız ne olursa olsun hep annenizin miniciği olarak kalacağınızı,

Evlada ilişkin endişelerin bir ömür boyu süreceğini daha iyi anladım anne olduktan sonra

İnsanın değerini, dünyaya bir insan kazandırmanın önemini , koşulsuz sevgiyi ve sonsuz emeği daha iyi anladım anne olduktan sonra

Kısacası yaşamı daha iyi anladım anne olduktan sonra

Tüm annelere ve anne adaylarına saygı ve sevgilerimle , anneler gününü beklemeden her gün...

 
Toplam blog
: 11
: 506
Kayıt tarihi
: 29.06.09
 
 

12.09.1968 Ankara doğumluyum. 1989 Mülkiye mezunuyum. Evli ve 2 çocuk annesiyim. İnsan Kaynakları a..