Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '11

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Her dem neşe

Her dem neşe
 

Neşe. 

Hissetmeyi en çok sevdiğim duygulardan. 

Üzerinizden taşıp çevrenizdekilere de akseden, bereketli harika duygu. "Sevgi"nin kardeşlerinden. 

Hepimiz sıkıntılarla doğduk malum. Yaratanın İlahi adaleti bizden sınanmamız için bazı özellikleri eksiltti, bazılarını artırdı. 

Eksiklikler, sorunlar doğuştan vardı ya da sonradan eklendi. 

Dünya hayatı cennet değil biliyoruz.. Burada dersler için, tekamül için bulunuyoruz. 

Gelirken getirilmiş ya da sonradan edinilmiş sıkıntıları, elde var bir diyerek bir yana koyduğumuzda geriye, bizim hayata ve insanlara bakışımız, davranış ve algılamamız kalacaktır. 

Aslolan budur. Herkes her türlü soruna sahip olduğuna göre mesele bizim varoluşun içindekileri nasıl karşıladığımızla ilgilidir. 

İşte bu noktada ortaya çıkan ilaç neşedir. 

Neşe. 

Bulaşıcı, kaynağı hiç azaltmadan bitirmeden çoğalan, zahmetsizce elde edilen o duygu. 

"Yas" vakitlerini, mesleki gereklilikleri ve sınırları bir yana koyarsak, neşeye engel olacak ne var ki? 

Yolda yürürken bize apartman kapısını tutarak yolumuzu açan komşuya neşemizi hissettirmeye,  

Çocuklarımızla şakalaşmaya ,  

Büyük bir coşkuyla hal hatır sormaya,  

Doya doya gülmeye,  

Akşamları kasavetli ve bahtsız ailelerin bitmek bilmeyen dramlarını izleyip, sanal acılara hastalık derecesinde bağlanmak yerine, dinlendiren, eğlendiren, huzur veren yayınları izlemeye,  

Arasıra evde şarkı mırıldanarak dolaşmaya,  

Küçük sevimli fıkralarla güne başlamaya,  

Kimseyi aşağılamayan, kişiliğine saldırmayan sevimli zekice esprilerle gülmeye,  

Neşeye engel NE VAR Kİ? 

Üstelik neşemizle, çevremizdekileri de dolaylı yoldan mutlu etme şansımız da var. 

Hadi gelin bir an önce ruh halimiz üzerinde biraz ders çalışalım. 

Sorumluluklarımızı yerine getirip, sevdiklerimizin ve toplumun sorunları konusunda, elimizden gelen çözüm yollarını denedikten sonra, biraz gevşeyelim. 

Neşeye dönmeye, keder, gözyaşı, cinayet, kasvet, şiddet, hiddet, nefret, hınç, intikam, mücadele, savaş, ölüm, lanet, vs. temaları yerine, sevgi, uzlaşma, yakınlık, saygı, paylaşım, merhamet, şefkat, bağışlama, gülümseme içeren cümlelere odaklanalım. Bu temaları içeren kitaplara, filmlere ilgimizi artıralım. 

Negatif temalara çok yoğunlaştık, acının edebiyatını bolca yaptık yıllardır. 

Bir de böylesini deneyelim. 

Ne kaybımız olur ki yani. 

Daha az üzülmek, daha az karamsarlık bize neyi kaybettirir ki? 

(Tabii burada naçizane bir tavsiye var sonuçta. İsteyen neşeli olur istemeyene söz yok). 

Kaç kişi bundan etkilense, o kadar kişinin çevresi de etkilenecek. Suya atılan taşın yarattığı halkalar misali neşe yayılacak yayılacak. 

Burada son bir not: 

Sevgiyi uygun toprağa ekebilirsiniz ancak. Yoksa sonuç alamazsınız. Aynı şekilde neşeyi de tanımadığınız ya da "ümitsiz derecede ters" insanlara yansıtmayın. Yoksa istenmeyen sonuçlara yol açabilirsiniz tabii keyfiniz çok uzun bir süre kaçabilir de. Buradaki hassas dengeyi korumak şartıyla, hepimize neşeli günler diliyorum. 

İyilikle kalın 

 
Toplam blog
: 148
: 384
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

Merhaba...  Üniversite mezunu Kamu İdaresinde  çalışan bir bayanım. Ankara'da iki oğlumla yaşıyorum..