Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '10

 
Kategori
Trafik
 

Her hafta, trafik haftası

Her hafta, trafik haftası
 

Bir gazete haberi.


Bir yıl elliki hafta.

52 hafta da kutlanan, 104 hafta var.

Nasıl mı?

Her haftaya önemli bir olayı monte etmişiz. Kutluyoruz.

Anlamını bilmeden, kutluyoruz.

Kutlamak için kutluyoruz.

Dostlar alışverişte görsün.

Bir yıl 365 gün.

600 gün var, kutlanan.

En bilinen haftalar.

“Orman Haftası.”

Her yıl yakarız ormanları.

Daha sonrada, “Orman ne güzeel! Ne güzel!” diye diye kutlarız. Sincap dergisi basarız. Bir kaç şiir, kutlama tamam. Yurdumuzun orman alanları % 75 azalmış. Orman ne güzel. Kazmalar elimizde, çukur…”

“Kanser Haftası.”

Kirli bir Dünya’da, yapay besinlerle yaşama savaşı. Hava kirli. Fosil yakıtlar. Şu bu… Kanserden korunma yolları. Vatandaştan toplanacak bağışlarla, kanser önleme çalışmaları.

Kanserden korkma. Geç kalmaktan kork.

Kanser gelirken, zurna çalmıyor ki. Geldiğini görelim. Hep geç kalıyoruz.

“Yerli Malı Haftası.”

Hayatımız marka olmuş.

Ananas, mananas, kivi, mivi… hayatımızda.

Erik kurusuna, bakan yok.

Pirinç Amerka’dan. Peynir Hollanda’dan. Çikolata Alpler’den. Otomobil her yerden. Bir yerli markamız bile yok.

“Yerli malı/Yurdun malı.”

Yerli malı kullanın.

Yurdumuz kalkınsın.

Hayatımız, “kaka kola” olmuş.

Zemzem kolada çıktı.

Oh be.

Ayrana bakan yok.

Yediğimizi içtiğimiz yerli olan ne kaldı?

Satılan Türkçe isimli bir tek ürün yok piyasada.

Yaşasın, “yerli malı.”

Yaşasın Amerikan yerlileri. Yaşasın, “Oturan Boğa.”

Patates bile yerli olmaktan çıktı.

Hain patates!

“Yaşlılar Haftası.”

“Dul Kadınlar Haftası.”

“Evde Kalmış Kızlar Haftası.”

“Deniz Kenarında Yan Yatanlar Haftası.”

“Köftede Soğan Sevmeyenler Haftası.”

Falan Filan.

Ciddi olarak kutlanması gereken haftalar yok mu?

Var.

Gereği gibi kutluyor muyuz?

Şüphelerim var.

“Atatürk Haftası.”

“Zafer Haftası.”

“Gençlik Haftası.”

**

Toplumu, tüketici yapmak için “günler” icat ettik.

Hediyeler alınsın. Piyasa hareketlensin. Bir şeyler olsun. “Nerde hareket, orda bereket.”

En popüler günlere bir bakalım.

“Anneler Günü”

O gün annenize hediye alacaksınız.

Çiçek, ya da başka bir şey.

Yılda bir defa görmediğiniz annenize, o gün telefon edip ”anneciğim sizi çok seviyorum” diyeceksiniz.

Sevsinler, “sizin uzaktan sesli yansıyan sevginizi.”

“Gelemiyorum anneciğim. İşlerimin çokluğu” teraneleri.

Annenizi senede bir gün sevecekseniz, sevmeyin! Olmaz olsun, öyle sevgi!

Hediye lâzım değil.

İnsan ilişkileri göz göze, yan yana olmalı.

“Öğretmenler Günü.”

Öğretmenlik mesleği kutsaldır.

“Öğretmenim canım benim. Canım benim.”

Hadi ya!

Bir günlük, öğretmen sevgisi.

Geç kardeşim geç! 32 senedir dinliyorum ben bu şarkıyı.

O gününde suyunu çıkarıyoruz, çıkarmışız.

Öğrenci, öğretmene kravat alırsa rüşvet olur.

Çiçek her zaman sevgiyi anlatmaz.

Çiçek “sevgiyi belirli bir günde değil, umulmadık bir zamanda” ifade eder.

Öğretmenler günü söyleriz içi boş güzel yaldızlı sözleri. O günde geçer. Biter gider, her şey. Öğretmen birisi yine, İstanbul’un uzak bir semtinde öğrencilerine görünmeden simit satar.

“Gaziler günü.”

“Babalar Günü.”

Anneler günü olurda, babalar günü olmaz mı? Babalar unutulur mu?

Babam benim!

Annenize babanıza, 365 gün sahip çıkın.

Yoksa senede bir gün babayı anayı anmanın bir faydası yok.

Bu günlerin bir tek satıcılara faydası var.

Zira bu günlerin yararı olsaydı. İnsanlar anaları ve babaları ile yaşamaktan uzaklaşmazlardı.

“Huzurevleri” yaşlılarla dolup taşmazdı.

Artık köylerde de huzurevleri açılacak.

Haberiniz olsun.

*

Benim önemsediğim en önemli haftalardan birisi, ”Trafik Haftası”

Her hafta, “Trafik Haftası” olmalı.

Her gün “Trafik Günü.”

Zira “ölüm, ” hiç mola vermiyor.

“Trafik canavarı, ” hiç tatil yapmıyor.

Araç sayısının her gün arttığı ülkemizde, her aileden birkaç kişi trafiğin içinde cirit atıyor.

Hepimizin, “her gün her saat” trafikle bir ilişkisi var.

Hiç aracınız olmasa bile, trafik sizi ilgilendiriyor.

Bizi ilgilendiriyor.

Onları ilgilendiriyor.

Sizi ilgilendiriyor.

Trafik yol üstündeki her şeyle ilgili.

Kuşlar, tilkiler, kirpiler, yılanlar, fareler… Her canlının bir ilgisi var trafikle.

Hız sınırını aşan sürücüyü nereden bilsin kirpi kardeş. Kaplumbağa kimin ehliyetine baksın.

Yol üstlerindeki hayvan ölüleri hep beni üzmüştür.

Bir hayvanı ezmeden yolda gidilemez mi?”

Gidilir.

Bu bir ahlaki yapıdır.

Adam gibi adam olmak gerekir, karıncayı ezmemek için.

Yola çıktığımızda ne olacağı belli değil.

Çok canavar var çok!

Siz çok dikkatli birisi olsanız, kuralarla harfiyen uysanız da, bir şaşkın gelip sizi perişan edebilir. Hayatı, size zindan edebilir.

Bireysel sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde, mükemmel bir toplum oluruz.

“Bana ne? Sana ne?” Anlayışından kurtulmalıyız.

Zincirin halkaları gibi birbirimize bağlıyız. Birbirimizden sorumluyuz.

Bütün trafik kuralları, uzun süreli denemeler sonunda oluşturulmuştur.

Bu kurallara uymak, “bizim/sizin canımızı malımızı” korumak içindir.

Dün, “hız sınırı ve emniyet kemeri” ile uğraştık.

Emniyet kemeri tak. Araç takla attığında, ya da çarptığında ölümden kurtul. Başın parçalanmasın.

Uyan var mı?

Çok az.

Hâlâ bu kuralları, benimseyemedik.

Bugün, “cep telefonu” girdi trafiğin içine.

Sürücü araç kullanırken cep telefonu kullanmamalı.

Dikkat dağılır. Kaza olur.

Uyan var mı?

Yok.

Bazıları arabanın direksiyonuna oturdu mu, akıllarına “telefon ve sigara” geliyor.

Direksiyona kurul, bir sigara yak. Manitayla da telefonda fingirdeş.

“Sigara dumanı gözüme kaçtı. Telefonda dalmışım. Arabayı kuma kaptırmışım. Yanlış sollamışım.”

Falan filan.

İki mevta. Bir suratı bozulmuş genç adam.

Estetik ameliyat. Protez bacak.

Topal ve badem gözlü delikanlı.

Bir anlık saltanat, fiyaka. Ömür boyu çekilecek, kalıcı bir çile.

*

Ben trafik kuralarını önemsiyorum.

Trafikle ilgili çalışmalar yapan, sivil toplum kuruluşlarını önemsiyorum.

Emniyet içindeki, trafik birimlerinin bizim hayatımız ile ilgili çalışmalarını önemsiyorum.

Bir sürücü, sarhoş yakalandığında, kendisine ceza kesildiğinde olay çıkarabiliyor.

Polise hakaret edebiliyor.

“Hem suçlu, hem güçlü” patavatsızlıkları. Yapılan hatalarda suçluyum demeden, siyasilere sığınma. İmtiyaz isteme terbiyesizlikleri…

Kim kime hakaret ediyor?

Trafikte, bir sarhoş ne demek?

Bomba demek.

Hem kendisine hem çevresine zarar veren nükleer bir bomba.

Herkes sorumluluğunu bilecek.

Kurala uymayan cezasını çekecek. Çekmeli arkadaş!

Herkes doğru bir araçla, doğru bir şekilde trafikte olacak.

Benim için, her gün “Trafik Günü.”

Her hafta, “Trafik Haftası.”

*

Sizlere, trafik haftası nedeniyle oluşturulan afişlerin üstünde yazan can alıcı sözlerden bahsedeyim. Bu afişleri, ”Emniyet Genel Müdürlüğü/Trafik Hizmetleri Başkanlığı” bastırmış. Çok iyide etmiş. Afişlerin karşısına geçip uzun uzun incelemek, ders almak gerekiyor.

1.Afiş:

Yol üstünde fırlamış bir lastik resmi.

“Aşırı hız çooook uzaklara götürür” “Lütfen Trafikte hız sınırlarına uyun.”

2.Afiş:

Afişte emniyet kemerini bağlamış bir sürücü. ”Tehlikeleri uzak tut. Kontrol Sende” “Emniyet kemeri sizi hayata bağlar.”

3.Afiş:

Afişte elma, armut ve nar resimleri. ”Trafik kuralları sağlığa yararlıdır.”Elma amut ve nar, yersen. Trafik kuralları, uyarsan. Sağlığa yararlıdır.

Anlayana.

4.Afiş:

Yola devrilmiş okul yolu levhası. “Alkol sevdiklerinizden ayırır.” ”Trafikte alkol ölüme en açık yoldur.”

Aslında trafikte yolumuz, kuralarla uyduğumuzda açık olur.

Başka bir afiş; ”Alkol varsa, ben yokum”

Sizi bilmem “alkol varsa, bende yokum.”

Başka bir afişte, araç kullanırken cep telefonu ile konuşmanın sakıncası anlatılıyor.

Bir başka afişte ise, ”çocuk kilidi kullanın, gözünüz arkada kamasın” yazılı

Bütün bu yapılanlar çalışmalar bizim için. Çocuklarımız için. Ailemiz için. Toplumun mutluluğu için.

“Yanlış sollama

Kara haber yollama” diye bir söz vardı eskiden.

Devam ediyor, yanlış sollamalar. Zihniyet değişmedi.

Trafikte insan önce kendisine, sonrada başkalarına saygılı olmalı.

İşte o zaman yolumuz hep açık olacak.

Bir trafik polisi trafik aracının içinde, “araç kullanırken sigara içiyorsa bir kulağına da cep telefonunu dayamışsa” kime örnek olabilir?

Daha yolumuz çok uzun.

Sorunların biteceğine, bu gidişle inanmıyorum.

Yine de tekrar ediyorum.

Ülkemizin “en büyük sorunu” trafik sorunudur.

Trafikte ölen insan sayısı ve yaralanıp sakat kalanların sayısı çok fazladır.

Ülkemizde, tam bir “trafik terörü” vardır.

Hiçbir ölümün yeri ve zamanı belli değildir.

Unutmayın!

Hedef hepimiz.

*

*

Anneler babalar, evde çocuklarınıza trafik kurallarını öğretin. Bir davranışa dönüşmesini sağlayın. Çocuğunuzun “trafik kurallarını” okulundan, öğretmenden, trafik polisinden öğrenmesini beklemeyin.

Siz öğretin.

Yaparak yaşayarak öğretin.

Siz kurallara uyarsanız, çocuğunuzda size uyacaktır.

Her gün babasının emniyet kemerini bağladığını gören çocuk, emniyet kemeri takmadan yola çıkmayacaktır.

Anneler babalar, hayat içindeki rolünüzü doğru oynayın. Çocuklarınızda, her şeyi doğru öğrensin.

Yenice, çok basit kural hatalarıyla birçok gencini ölüme gönderdi. Trafik canavarı kimseye torpil yapmıyor.

Askere gidecek bir gencin, gitmeden bir gün öce ölmesi kimi ağlatmaz ki?

Bir sarhoşun, okul yolunda bir çocuğu ezmesi kimi perişan etmez ki?

Trafikte biz varız.

Trafiğin merkezinde, “insan” var.

Her şey, “bizim kuralarla uymamızla” düzelecek.

Trafik hayatımızda var.

Birlikte yaşayacağız.

Birbirimizi üzmeden, hep birlikte.

“Hayatı yanlış sollamadan.

Kara haber yollamadan.”

Her yıl ülkemizde trafik kazalarından ölen, 5000 kişiden birisi olmadan yaşamak için…

Hep beraber yaşamak için…

Her gün, “Trafik Günü.”

Her hafta, ”Trafik Haftası”

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..