Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Her kadın bir Matruşka!..

Her kadın bir Matruşka!..
 

Tüm kadınlar birer Matruşka galiba?.. Hepimizin dışında birer büyük kadın, ama gittikçe küçülmekte içimizde sakladıklarımız..
Ve galiba en çok istediğimiz, hayatta en çok beklediğimiz de ''en üstteki büyük bebeğin kapağını açarak, teker teker ama yavaş yavaş çıkararak diğer hallerimizi, içimizdeki o en küçük bebeğe, o en savunmasız ve saklanılası olana'' ulaşmayı başarabilecek biri ya da birileri..

O küçük olanı saklandığı yerden çıkaracak.. Sadece kendi bulacak! Ama daha sonra, onu korumak için, diğerlerini yine teker teker ama yavaş yavaş, özenle kapatacak olan ''bizim kıymetlimiz''..

Kapatmalı; çünkü O’ nunla paylaştıklarımızdan başka kimselerin haberi olmamalı..

Kapatmalı; çünkü hem ''O'', hem de ''ben'' ancak birbirimiz için özel kalabilmeli..

Kapatmalı; çünkü başkaları, ''O ve ben'' dışında başkaları bilmemeli onun neler bulduğunu..

Çünkü.. Biz kadınların galiba en gizli ve en değerli olanı i''çimizdeki en küçük, en saf ve en savunmasız'' halimiz..

Kendiliğimizden çıkarıp da, herkesler görsün, herkesler bilsin diye yan yana rafa dizmek anlamsız ve hatta değersiz olanı biz kadınlar için galiba.
Çünkü o zaman, özel olmaktan çıkıp, genel olan haline geliriz..
Herkes görür, herkes dokunabilir ve herkes eline alıp bakabilir! Hatta belki de çok hoyratça alıp kimileri, üzerimizdeki boyaları, desenleri, cilaları zedeleyip, çizebilir.
Bizi biz yapan özelliklerimizi, bize renk ve güzellik katan detaylarımızı önemsemeyip, hoyratça eline alıp baktıktan sonra, raftan aldığı yere koyarken zedeleyebilir ''içimizdeki kadın''ları..

İşte onun için galiba biz kadınlar seviyoruz bu matruşka hallerimizi ve kendimizce değerli olanımızı saklayıveriyoruz o dıştaki herkesin göreceği olan, en büyük, en heybetli kadının içine.

İşte o nedenle galiba başkalarına büyük, güçlü, anaç görünürken, içimizde saklıyoruz zayıf ve korunmaya muhtaç hallerimizi..

Ve işte bu yüzden galiba, içimizdeki en değerli bebeği.. O ''korunacak'', o ''sarıp sarmalanacak'' olanı keşfedip sabırla açacak.. Ve özenle, kırmadan, dökmeden, bizi incitmeden geri koyup, başkalarının da kırmasına engel olabilmek için üstümüzü tekrar tekrar örtecek, yani değerli bir hazineymişcesine ''bizi gizleyecek olanları'' seviyoruz..

Çünkü kadın olarak güçlü olmak zorundayız bugün!
Heybetli, başarılı, güçlü, gösterişli ve rengarenk boyanmış, göz alıcı durumda olmalıyız ki fark edilebilelim. Fark edilip takdir görebilelim. Takdir görüp, saygı duyulan, sözü dinlenen olalım..

Ama o korunmasız, o hassas, o kırılgan olan en küçük parçamızı da kimselere göstermeden, üstüne kat be kat bebekler geçirip saklayalım..

Çünkü özümüzde yok heybet! Özümüzde yok aslında güç!

Ve içimizdeki o bebek bizim özümüz işte!

Korunup kollanılacak veya oyuna çağırılacak olan aslında o!

Bugün hangi kadın olursa olsun, ister dünyanın en güçlü iş kadını, en zengini, en heybetlisi veya isterse, dereceler almış devasa vücutlu, ''vücut şampiyonu'' bir kadın!.. Fark etmez!

Kadın işte neticede!

İçindeki küçü(cü)k bebeği ilgi bekler delice.. Okşanmayı, sarıp sarmalanmayı ve kollanmayı bekler!

Rafta görünen şekliyle en büyük bebeği, yani bürosunda, sahnesinde, ringinde, sokakta, hangi arenada olursa olsun yaşattığı kadın..
Güçlü ve heybetli olabilir belki ama içinde sakladığı en küçük bebeği o kadar güçlü değil!
Gene aynı renklerde, gene aynı emekle, aynı desenleri işlemiş üzerine fakat artık büyük değil!

Küçük! Çok küçük hatta!

Ve o kadın, yani ben, yani sen, yani hepimiz.. İçimizdeki küçük kızı bulup onu koruyacak olanları seviyoruz..

Hatta bazen korumayı başaramasa da, ki başaramayanlar çok, o küçük kızın elinden tutup, seke seke oynamaya götürmesini seviyoruz..

Beraber takılıp düşecek olsak da ve hatta düşüp dizlerimizi kanatsak da bazen..

Veya tırmandığımız ağaçlardan düşüp zedelesek de bir tarafımızı..

Veya beraber ağzımızı burnumuzu kirletsek de çikolatalarımızı yerken..Kızamıyoruz onlara! Ve utanmıyoruz da onlardan...

O bizim içimizdeki çocuğun elinden tutup bizi oyuna götüren " Oyun arkadaşımız ’’ çünkü..

Korumayı başarsa da veya sadece bizimle oynasa da fark etmez!

Biz o matruşkamızın içindeki en küçük kızı bulup, onun elinden tutabilecek olanı veya kendi güçlü kollarıyla onu sarabilecek olanı seviyoruz!

Sahi kızlar??

Sizin matruşkalar ne durumda?

Var mı içinizdekini bulan veya bulduğu halde oyunu yarım bırakıp kaçan mızıkçılar?..

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..