Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '17

 
Kategori
Anılar
 

Her sabah odama gelip günaydın diyen çocuk

Her sabah odama gelip günaydın diyen çocuk
 

Okul müdürlüğü yaptığım okulda her sabah bir öğrenci gelirdi odama. Başını uzatıp ‘günaydın ’derdi bana. Ben ‘günaydın’ demeden, gelir bana sarılır öper giderdi. Bir öğretim yılı, güne böyle başladık her sabah.

1.sınıfa gelen bu öğrenciyi her gün okula bir kadın getirirdi. Annesi yaşında değildi. Çocuk ona anne demekteydi. Öğrendim ki, babaannesiymiş. Birkaç ay geçti aradan. Hep aynı kadınla gelmekte çocuk. Soramıyorum. ‘Bu çocuğu bir günde annesi ya da babası okula getirsin’

Bir gün geldi o kadınla karşılaştık okul bahçesinde. Açtım konuyu. Anlattı kadın bana. Babası aşık olup evlenmiş. Anne bu çocuğa hamile kamış. Hamileliği döneminde, kavga eden gençler birbirlerini terk etmişler. Baba başka bir memlekete çekip gitmiş. Genç kadın çocuğu doğurduğu gün, anne babasıyla birlik olup babaannenin önüne bırakıvermişler kedi yavrusu gibi güzelim bebeği.

Baba bir gün sormamış çocuğunu. Anne bir daha hiç arayıp sormamış. Yedi yaşına gelip okula başlamış sevimli çocuk.

Hiç annesini babasını görmemiş. Nüfus cüzdanında anne baba yerinde bilmediği tanımadığı iki isim yazsa da, hiç ilgisini çekmemiş olup biten. Babaannesi her şeyi anlatmış kendisine. O sadece 'benim annem sensin” demiş, babaannesine. Dedesini de babası bellemiş.

Okula başladığı zamanlar anne ve babasıyla okula gelen çocuklardan etkilenmiş. Anne babaların çocuklarıyla okul kapısında öpüşürken görünce etkilenmiş. Anneannesi öpse de çocuğu, yeterli olmamış hiçbir şey. Sonunda kadın, ’okul müdürü de sizin bütün çocukların babası sayılır’ deyince, çocuk dayanmış benim kapıma. Her sabah benim yaptığım müdürlük yanında bir babalık görevim oldu. Bazen bir simit bir kurabiye bir elmayı bölüşerek yedik. Bu sosyal ilişkide, bir acıma yoktu. Samimi bir paylaşım vardı. Varlığı belli ancak kendileri ortada görünmeyen biyolojik anne ve babanın yerini doldurabildik mi?

Belki dolduramadık. O çocuk, bir annenin babanın kokusunu içine çekemedi. Yaramazlık yaparken güvendiği bir kucakta uyuyup kalamadı.

Kalmadı da.

Belki de ben onun o boşluğunu birazcık doldurdum. Yüreğini serinlettim. Biyolojik hiç bağım olmasa da, insani tavırlarımla, manevi bir güç verdim ona.

Bilmiyorum.

O şimdi liseyi gidecek.

Çok oldu birbirimizden ayrılalı. Ben onu çok iyi tanıyorum, oda beni. Ben onun annesini babasını hiç tanımıyorum. Oda hiç tanımıyor. Ancak biz birbirimizi tanıyoruz.

Birde babaannesini, o fedakâr kadını çok iyi tanıyorum.

Hepsi bu!

şuayipodabasi...

15.06.217/Kepez/Ç.Kale

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..