Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Her şey artık orada bulunanların sadece soğuğa ve belki açlığa karşı hislerinden ibaretti

Her şey artık orada bulunanların sadece soğuğa ve belki açlığa karşı hislerinden ibaretti
 

Normal yaşamında bira içerler miydi? Özgürlüklerine düşkünler miydi?


Dün akşam Beyoğlu’na çıktığımda saat sekiz civarıydı. Havada daha önce görmediğim kadar incecikten karımsı bir yağmur yağıyordu. DİA atölyem dokuz buçukta başlayacağı için mis sokakta cafelere göz attım, en ucuz bira satan cafenin önüne, dışarıya masanın birine yerleştim. Soğuğu hissetmek istiyordum. Sokakta gelip geçenler ve bazı çalışanlar iki tane sokakta yaşadığı hallerinden belli iki kadın ve ben hariç kimse o soğukta dışarıda oturmuyordu.

Elli cc üç tllik biramı söyledim. Soğuk, ucuz ama enfes Efes fıçı birasını yudumlamaya başladım. Soğuğu ilk olarak bacaklarımda hissetmeye başladım, yukarı doğru çıkıyordu. Dilediğim zaman sıcak bir ortama geçme şansım vardı. Bu belki de üşüme duygumu dengeleyen, bana güven veren bir şeydi. Oysa sokakta yaşayan iki kadın ve helikopteri mevsimin en çetininde karlı dağlara düşmüş Muhsin Yazıcıoğlu ve diğer beş kişi için durum hiç te böyle değildi.

Onlar istedikleri her hangi bir anda sıcak bir ortama geçme şansları yoktu. Bu durum canımı sıktı. Yarım saat gibi bir süre geçtiğinde ben hala sokakta, bir cafenin önündeki masada oturmuş soğuğun bedenimdeki etkilerini duymaya, dinlemeye çalışıyordum. İçmek içinse en ucuz yeri seçmiştim, bu daha önce yapmadığım bir şeydi, onlar da daha önce helikopter kiralamamışlardı.

Soğuk iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. Onların dağda kar ve fırtına arasında üstelik yaralı olma ihtimallerini de düşünerek soğukla aralarındaki ilişkiyi düşündüm. Düşünce, inanç, etnik köken o anda hiç ama hiçbir önem taşımıyordu. Her şey artık orada bulunanların sadece soğuğa ve belki açlığa karşı hislerinden ibaretti.

Normal yaşamında bira içerler miydi? Özgürlüğüne düşkün müydü? İlk kızla ne zaman çıkmışlardı? Onlar için aklımdan geçenler bunlardı o an için. Sonra miting meydanında onu son kez izleyen annesini de düşündüm. Aileler soğuğu o andan itibaren çok daha farklı şekilde hissetmişlerdir diye düşündüm. Ana yüreğinin oğlumu bulun, getirin diyerek ızdıraba dönüşmüş hallerini hissettim.

Bunları empati kurmak için yapmadım. Doğrudan kendimde hissetmek istedim. Muhsin Yazıcıoğlu ve onun gibi düşüncesi benden çok farklı olan milyonlarca insanla onun sayesinde bir kez daha barıştım. Benim ve toplumun yaşamımdaki bana ait birçok önemli değeri alıp gitmeleri ihtimali olan bu farklı düşüncelerdeki insanları da bu toprakların ve bir anne babanın yetiştirdiğini benim geçtiğim eğitimlere benzer eğitimlerden geçtiklerini düşünerek anlamaya çalıştım.

Saat dokuzu çeyrek geçiyordu. Birlikte atölyeye katılacağımız Çiğdem’i aradım, telefonunu açmadı, yoldadır diye düşündüm. Masadan ve soğuktan hem hesap ödemek hem de lavaboya gitmek için kalktım. Cafenin kapısını açtığımda içeriden dışarı fırlayan ve kapı üstünden gelen sıcak hava dengemi yeniden bozdu. Üç lira bozuklukla hesabı ödedim, lavaboya geçirdiğim kısa sürenin ardından Mis sokaktan Ağacami sokağa doğru yola çıktım.

Karakolun hemen yanında erken gelenlerin uğradığı çay ocağına baktım, kimse gelmemişti. Çaycı soğuktan içeri geçmiş sokaktaki minik masa ve sandalyeler boş kalmıştı. Yine de bir çay içmek istedim, çay gelirken Çiğdem bu kez telefonuma cevap verdi. Yoldalarmış. Televizyonda ne olduğuna bile doğru dürüst bakmadan ocakçıya sordum “helikopterden bir haber alındı mı, bilgin var mı?” İçten ve sıcak bir gülümseme ile “Yok abi” dedi. Söyleyişindeki samimiyet ve merakım nedeniyle sanırım kumanda ile kanal kanal gezdi ama bir haber programına rastlayamadı. Kanallardan birinde Kurtlar Vadisi dizisi geçince oradaki birkaç kişi onu izlemek istedi. Polat Alemdar ve arkadaşları yine işbaşındaydı. Soğuğu ve hiçbir şeyin sökmediği dağları düşündüm yine. Onları hiçbir tehdit ve yöntemle durdurmak mümkün değildi, Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşı şu an o dağlarda düşünceleri, inançları, etnik kökeni ne olursa olsun doğaya karşı tek bir oluş ve duruş içindeydiler.

Dışarıya baktığımda Çiğdem’in gülen yüzünü gördüm. Gelmiş bana bakıyordu. Girdi, birlikte çay içmeye karar verdik, iki çay daha söyledik. Geçen hafta Çanakkale’de olmam nedeniyle çalışmaya gelmemiş olmama üzüldüğünü söyledi. Bu benim grup içinde aldığım o ana kadar ki en güzel geri bildirimlerden biriydi. Çiğdem bir psikolog, yaşamını akşama kadar hastalarıyla seanslarda geçiren birisi, onunla doğaçlama ifade atölyesi içinde tanıştık ve diğerleri ile. Aslında ben de artık Perşembe geceleri o saatlerde orada ve onlarla olmayı çok istiyorum. Kapalı gruptan bazı arkadaşlar zorunlulukları nedeniyle ayrılsalar da biz kalanlar devam ediyoruz.

Pazartesi akşam Çatı Dans’ta izlediği “Mekanizmalar” isimli gösteriden söz etti, çok beğendi. Bu hafta mutlaka ben de izlemeliyim dedim, o da bir kez daha diğer arkadaşlarla birlikte tekrar izleriz dedi. Bu arada saat dokuz buçuğa yaklaşıyordu bizden başka uğrayan olmamıştı biz de Çatı’ya doğru yol aldık.

Havada hala daha önce hiç görmediğim incelikte karımsı bir yağmur yağmaya devam ediyordu.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..