Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '15

 
Kategori
Eğitim
 

Her şey bir neden ile başlar -3

Her şey bir neden ile başlar -3
 

TEOG


Porter & Lawler’a göre mutlu son için BEKLENTİNİZİN ne kadar gerçekleştiği önemlidir...

Motivasyon sabah gözümüzü açtığımız andan akşam uykuya dalıp gittiğimiz ana, hatta rüyalarımıza kadar hayatımıza yön verir. İliklerime işlemiş deriz ya… Motivasyon iliklerimize kadar işler… İşte onun için bazı sabahlar kalkmamız için birilerinin bizi yataktan kazıması gerekirken, bazı sabahlar kuşlar gibi cıvıldarız.

Bu kuş cıvıltılarını her sabah duyabilmek içinse önce bir amacımızın olması şart. Dünyayı kurtarmak gibi büyük amaçlardan bahsetmiyorum. Vroom diyor ki eğer bu amacımıza ulaşmak için 2 farklı yolumuz varsa ve bu 2 yol 2 farklı sonuç yaratacaksa, hangisini seçeceğimizi bu iki sonuçtan hangisini daha çok istediğimiz belirler.
İstediğini seçmekten daha doğal ne olabilir ki?  Ama her şey söylendiği kadar basit değil maalesef. Bir de amaca bizim yüklediğimiz bir değer var tabi. O amaca ulaşmak sizin için çok önemliyken, başkası için bu amacınız hiçbir şey ifade etmeyebilir. Bir genç için bir gruba dahil olmak, istediği popülerliği elde etmek için çok önemliyken, o grubun bir parçası olmak bir başkasının aklından bile geçmeyebilir. İşte burada bir de başarma beklentisi devreye giriyor. Vroom’a göre motivasyonda önemli olan ikinci bileşen yani. Yani önümüzdeki amaca değer vermiyorsak ya da ulaşacağımıza inanmıyorsak (beklemiyorsak) motivasyonumuz da yerlerde sürünür.
 İyi de amaç bizim amacımızsa bu nasıl olabilir? Amacımızı başka biri bizim için belirlerse… Mesela konservatuvarda okumak isterken anne babanız hukuk fakültesine girmenizi isteyebilir. Bir anda üniversite sınavlarına hazırlanmak sizin için o istemediğiniz hukuk fakültesine girmek anlamına geliverir. Peki ya bir işte çalışıyorsanız? Neyi yapıp neyi yapmayacağınızı kafanıza göre belirlemeniz hayalden öteye gidemez. Yapılmış planlara uymanız, belli kalıplarda rapor hazırlamanız, kendi yolunuzda değil de şirketin kullanmanızı istediği formatta ilerlemeniz gerekebilir. Motivasyonu yerlerde süründürecek başka bir şeye gerek var mı? Hadi gelin şimdi var gücünüzle en güzel işinizi ortaya koyun. Olmuyor değil mi? Günü kurtarmak iyi bir çözüm gibi sanki… Günü kurtardınız da kendinizi bu durumdan nasıl kurtaracaksınız? Ya da anne-babanız, müdürünüz sizi nasıl motive edecek? Ya da bir koç olarak destek verdiğiniz gençleri nasıl motive edebilirsiniz?
Kendinin belirlemediği bir hedefe doğru (yani kendisi için hiçbir değeri olmayan bir hedef) ya da ulaşmayı gerçekten istediği ama asla varamayacağını düşündüğü (beklentisinin düşük olduğu) hedefe doğru bir kişiyi nasıl yönlendirebilirsiniz? İşte Lawler & Porter  tatmin olmaya doğru giden yolu, beklenti teorisi ile açıklamışlar.
Gelin en basit örnekle ilerleyelim…
TEOG sınavına girecek bir öğrenciniz olduğunu düşünün. Bu sınava var gücüyle hazırlanması için ne gerekir? Arkadaşlarıyla mesajlaşırken onu akıllı telefon ekranından koparıp masasında test çözmeye ne yönlendirebilir? Öncelikle çalışırsa TEOG’dan istediği sonucu elde edeceğine, yani amacı için harekete geçerse ona ulaşacağına inanmalıdır. Sonrasında, sınavı geçtiği takdirde bunun gerçekten kendi hayatına bir değer katacağına da inanmalıdır. Bunlara inanmazsa ne olur? Ne annesinin yalvarmaları, ne öğretmeninin öğütleri, ne sizin yönlendirmeleriniz ona o test kitabının kapağını açtıramaz. Açtırsa bile aklı orada olmadığı, kendine inanmadığı, onun için belirlenen o son noktaya varmak istemediği için bir işe yaramaz. Diyelim amaca da sonuca varacağına da inanıyor. Gelin görün ki bu amaç için çok çalışırsa bu kez sosyal hayatının kalmayacağından, belki arkadaşlarının onu dışlayacağından, “inek” diye dalga geçeceğinden korkuyor. Yani amacına ulaşacağına inansa da ona giden yolda olumsuz beklentileri de yok değil. Bu ikilem, ona çok çalışma konusunu sorgulatacağı için, motivasyonunu da olumsuz etkiler.
Aslında o olumsuz beklentiler de yeteneklerimize, becerilerimize, kişilik özelliklerimize bağlı. İşte onun için bazen ne kadar motive olursak olalım başarılı olamayabiliriz. Neden mi? Diyelim ki hayalinizde en çok satan bir kitabın tercümesini yapmak var. Tırnaklarınızla kazıyıp sonunda çok satan bir kitabın yazarıyla tercümeyi yapmak için anlaşıyorsunuz. Ama hayır! Başarılı olamıyorsunuz! Amacınızı siz belirlediniz, amacınıza ulaşırsanız bu sizi kesinlikle tatmin edecek bir şey. Motivasyonunuz tavan yapmış durumda… Ama… Olmadı! Neden? Belki de tercüme yapmanız gereken dile sandığınız kadar hakim değilsiniz? Ya da saatler boyunca bilgisayarla baş başa kalacak kadar sabrınız yok. Sabrınız var ama yeterli vaktiniz yok… İşte beceriniz ve kişilik özelliğiniz nedeniyle, motivasyonunuzun yüksek olmasına rağmen, başarılı olamadınız.
Giderek senaryoları kötüleştiriyorum ama bir de şöyle bir senaryo olabilir. Amacınızı siz belirlediniz, ona ulaşmak sizin için fazlasıyla önemli, motivasyonunuz yüksek, becerileriniz ve kişilik özellikleriniz bu amaçla uyumlu… Başardınız… Hala bir eksiklik var. Hoppala! Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Evet varmak istediğiniz nokta sizin için önemli ama vardığınızda elde ettiğiniz sonuç yeterince tatminkar olmayabilir. Neden başarı bu kez tatmini getirmedi? Çünkü ödülünüzün emeğinizi karşılamadığını düşünüyorsunuz. Gecenizi gündüzünüze kattınız, hafta sonu demediniz çalıştınız, şirketin satışlarını 2 katına çıkardınız. Sonunda prim aldınız. Ama siz terfi alacağınızı düşünüyordunuz. TEOG sınavına hazırladınız, kazandınız da… Ama siz o okulu değil de diğer okulu istiyordunuz… Başardınız ama bu başarı sizi mutlu etmedi.
Neden? Porter ve Lawler bunu aşağıdakinden biraz daha karmaşık ve bilimsel bir şema ile anlatmış. Ben yine basitleştirmeye çalıştım…
 
İşte destek verdiğiniz gençlerin motivasyonunu yüksek tutmak için;
1-    Bir amaç belirlemelerine ve sonunda elde edeceklerin şeyin onlar için değerli olmasına,
2-    Çıktıkları yolda yaptıklarının kendileri için gerçekten önemli olduğuna inanmalarına,
3-    Yetenekleri ve kişilik özellikleri ile uyumlu bir amaç belirlemelerine,
4-    Vardıkları noktanın içsel ve/veya dışsal tatmin ettiğine, yani yaptığının onu tatmin edecek bir maddi ve/veya manevi karşılığı, bir ödülü olduğunu bilmesine dikkat etmelisiniz.  
Mutluluğun kapılarını açacak, hayatınızda güzel izler bırakacak amaçların peşinde koşmanız ve koşturabilmeniz dileğiyle…
 
Kaynak:
 
Toplam blog
: 168
: 336
Kayıt tarihi
: 04.05.09
 
 

Elgiz Henden 1968 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini 1989 yılında, yük..