Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Her şey bizim batarist yüzünden oldu!

Her şey bizim batarist yüzünden oldu!
 

img.blogcu.com


Efendim, baterist bir yazı yazmış, bende kendisine nezaket icabı bir yorum göndereyim dedim.
Yazısında bana, kemençeyi tesadüf ettirmiş! Zaten beni ilk gören %50 Rizeli %50 Trabzonlu sanıyor, 2 fit burunla başka kimlere benzeyeceğim hıı! Yani %100 Karadenizli!
He, haksızda sayılmazlar. İğneada'ya, Bulgaristan ayağından bakarsan, Karadeniz’in başlangıcı, yok, Rusya tarafından bakarsan Karadeniz’in sonu.

Yorum yazarken yıllar önce aldığım org'un, “yamaha” olduğunu biliyorum ama hangi modeli olduğunu bilmediğim için hanıma org'u çıkarmasını söyledim. Nerden de söyledim. Bütün eşyaları çıkarttı, sanki modeli çok önemli! Sana ne be adam yaz “yamaha” diye olsun gitsin.

Kan ter içinde hanım onu çıkmaz denen yerden çıkardı.
—Al sana “org" ne olcek şimdi?
Hık mık...
— Yav onun modeli neydi?
— Ne olmuş modeline hıı?
— Yok, yani yorum yazacağım da.
— Bana sırf bunun modelini yazmak için mi çıkarttırdın?
Ayıkla pirincin taşını...

Bundan yaklaşık 3–4 yıl kadar önce Beyazıt’ta kitapçılar çarşısında; o günlerde TV lerde ve gazetelerde reklâmı çok olan “Hitabet” sanatı adlı rahmetli, Nejat muallim oğlunun bir eseri vardı.
Tesadüf Beyazıt’ta işim var hazır gelmişken bu kitabı sorayım dedim.

-Afedersiniz ben Nejat muallim oğlunun Hitabet sanatı adlı kitabını arıyorum sizde bulunur mu, dedim.
-Satıcı; Tabi beyefendi hemen çıkartırım!
Hemen çıkartırmış laf etti kardeş. Hayır, ben kitabı normal boyutlarda bir şey sanıyorum nerden bileyim o kadar büyük olduğunu.
Kitapçı abartmıyorum tam bir katır yükü kitabı elden geçirdi ve sonunda en alttan bir yerlerden kitabı elime verdi tam 5 okka!

—Ne kadar bunun fiyatı?
-25 milyon
(!)
Ne şimdi bu?

İnsan bunu küçük küçük böler be ağabey; 1 bölüm–2 bölüm -3bölüm gibi 200 sayfadan en az 7–8 kitap çıkar!
Sıkıysa “kalsın” de, adamın teri alnından şıp şıp damlıyor!
Cepte 50 kâğıt vardı, onunda yarısı kitaba gitti! İyi, gitsin de 5 okka çeken bir kitabı bütün gün elde taşımak kolay mı?

Vallahi nur içinde yatsın! Allah rahmet eylesin. Bu kitaptan sonra ben, tam bir Nejat Muallimoğlu hayranı oldum. Neyse konumuza gelelim, org bana bakıyor ben org'a. Hanım bir org'a bakıyor bir bana! Org kafama geldi gelecek.

“Yahu, belki nemlenmiştir bir çalışıyor mu bakalım ne var bunda” diyerek, birazda canım cicim işi tatlılıkla bitirdik. Şimdi siz de, ne var bunda? Dersiniz, dersinizzz... Ben bilirim, dersiniz:)

Cumartesi akşamı 7 ye giden kızım klarnet çalıyor hemen org'u denemek ve ona eşlik etmek istedim ve org'u sehpanın üstüne kurduk. Başladık tıngırdatmaya. Gökmen “babaaa bende org çalmak istiyorum” dedi. “Gel, sen orgun başına geç” dedim ve ben su bidonunu aldım (dağdelen su) damacananın dibindeki kalan su, üstüme döküldü ya, boşver evdeyiz.

Bremen mızıkacıları gibi başladık çalmaya, herkes ayrı notalara takılıyor tam bir gürültü kirliliği! Kendi evimizde olmanın dayanılmaz keyfini yaşıyoruz. Bu arada hanım ille de tutturdu, ben de darbuka çalacağım tamam dedim al sen darbukayı! Sevgili blog’çu kardeşimizi youtubede çok izledik ya!( Yanlarım ağarıyor asanım!) Ben iki tane tahta kaşık buldum, Bilecik (efe) modunda takılıyorum.

Bu arada cep telefonu çaldı.
—Dayı ne haber bayramda görüşemedik.
( Yeğenim Yücel, Birkaç ay önce Çerkezköy’e taşınmışlardı. Kafayı bulmuş!)
—Biz İzmit’e gittik sizde duyduğuma göre köye gitmişsiniz?
—Evet, Yücel öyle oldu kısmet değilmiş.
—Dayı, ne o gürültü? Yoksa düğün mü var?

Bizimki muziplik değil mi? Hemen yapıştırdım.

—Tabi düğün var sanki bilmiyorsun?
—Vallahi bilmiyorum yoksa sünnet mi?
—Sünnet tabi, bu akşam evde kına yapıyoruz, yarın düğün salonda olacak.
—Hani yaza yapacaktınız?
—Yok, yahu biz yazın Akdeniz’e tatile gideceğiz. 15 tatilde bu işi bitirelim dedik. Gökmen kocaman adam oldu artık!
—Sana Ahmet ağbi davetiyeleri vermedi mi?
— Yooo hangi Ahmet?

(Sultan Ahmet)

—Kel Ahmet...Kafa bulma benle, adama o kadar tembih ettim sakın unutma bunları Yücel’e ver dedim.
—Vay ş…z, vallahi vermedi dayı! Düğün, saat kaçta hangi salonda olacak?

Bizim evin yanındaki salonlardan birinin ismini verdim saat yedi de dedim.
Da.... Dedi. Telefonu kapandı. Şarjı bitti herhalde. Ben, kendisini aradım ama ulaşılmıyor. Daha sonra arar şaka olduğunu söylerim dedim.

Bu arada içerdekiler coştu, birde şarkı söylemeye başladılar.
İçeri girdim kaldığım yerden devam ederken kapı vurdu. Kayınvalideler oturmaya geldiler. Gülüş cümbüş bir gece oldu.

Herkes evine gidince, çocuklar aşırı müzik merakları yüzünden hemen uyudular. Sabah, saat on bire doğru kalkıp kahvaltı yaptık. Sonra ben bahçeye çıktım. Kedilerin bahçeme verdiği zararı telafi etmeye çalışırken, saat 14.00 gibi, cebimdeki cep telefonun çalmasıyla irkildim.

Arayan Yücel;

—He he he... Dayı, Eve mi gelelim, salona mı gidelim?
— %&+^/(!)%+^'.!!!
—Eve gelin Yücel eve gelin...

Şimdi ayvayı yedik. İki minibüs insan geliyor.
Hanıııııııım….
Hazırlanın Lüleburgaz’a gidiyoruz!

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..