- Kategori
- Gündelik Yaşam
Her Şey Kadın İçin
Bütün Medya, sivil toplum ve hukuki baskılara rağmen kadına şiddet devam ediyor.
Şikayetlerin tamamına yakını erkek egemen toplum.
Tamam haklı olabilirsiniz erkek egemen bir toplumun geleneğinden geliyoruz. Fakat Erkek egemen toplumun aile yapısının temel taşınıda anne oluşturur. Hatta genel yapımızın tamamına yakınında evde kadının yasaları geçerlidir. O eğitmen, o ekonomist, o temizlik uzmanı, o mutfak ta harikalar yaratır, o aile içi organizatördür. Yeri geldiğinde masaya yumruğunu vurunca karar verilmiştir. Üstüne konuşmaya gerek yoktur.
Evet;
-Anne kadın
-Kardeş kadın
-Sevgili kadın
-Aşk kadın
-Eş kadın
-Cennet ayakları altında olan kadın
Bir erkeğin yaşama sevinci ve gelecek mimarı kadın nasıl olurda şiddet görür? Dünyanın bütün projeleri, şaşalı yaşam standartları, mimarileri hep kadına yapılan kur ve güç gösterileridir. Yani kadın olmazsa erkek ne üretir, ne de hayat için mücadele eder. O erkeğin olmazsa olmazıdır.
Belki aklınızdan şöyle bir şey geçebilir. “Erkeğin kadına kur imkanları bittiği yerde, kaba güçmü ortaya çıkıyor?
İhtimal olabilir.
Fakat;
Şiddetin temel nedeni yine kadındır.
Her ne kadar kadın güçlü, her şey onun insiyatifinde desekde, bazı ailelerde ve toplamlarda kadın hayata 1-0 mağlup başlamak zorunda bırakılmıştır.
Bunun bir çok nedenleri vardır. Bana göre öne çıkan temel nedenler;
-Dinsel nedenler
-Gelenek göreneklerimiz
-Ailelerin ekonomik yapıları önemli yer teşkil eder.
Bence en önemli faktör dinsel nedenlerdir. Dini gerçek mecrasından çıkararak kendi yorumlarına hapseden bazı kesimlerin toplum üzerinde kurduğu baskılarla kadını eve hapsederek, onu
-Eğitimden,
-Toplumun gerçek yaşam farklılıklarından,
-Ekonomik bağımsızlığından koparmıştır.
Kadını bir birey olarak değil de cinsel obje olarak gören bu yapı kız çocukların toplumdan kopmalarına neden olmuştur. Kadın daha baba evinde bütün temel hak ve hürriyetleri elinde alınır kaderine mahkum edilir. Davranışları sürekli izlenir. Erkekler öcüdür. Onların bakışlarından ve erkek toplumundan uzak durmalıdır. Giyimine kuşamına dikkat etmelidir. Okul günah yuvalarıdır. Erkekle kadın ateşle barut gibidir. Yan yana durmamalıdır. Bu yüzden kadın evinde olmalı, yemek yanmalı, çocuklara bakmalıdır.
Bu koşularda büyüyen erkek çocuk için baba figürü önemlidir. Evde güçlü bir baba vardır. Onun anneye, kız kardeşe davranışları çocuğun zihninde önemli yer teşkil eder. Zamanla çocuk önce anneye, sonra kız kardeşlere babası gibi davranmaya başlar. Anneye ve kız kardeşlere vurması önceleri eylence gibi gelse de zamanla şiddete dönüştüğü gerçektir. Bu gün bizim medyadan duyduğumuz şiddet olayları su yüzüne vuranlardır. Vurmayanların haddi hesabı yoktur.
Dolayısı dinsel baskılar nedeniyle eğitimsiz annenin yetiştirdiği erkek çocuk babasının, dedesinin kopyası olur. Erkek çocuk için kadını dövmenin vicdanla ilgisi yoktur. Kurallarla ilgilidir.
Gelenek göreneklerimiz bizin dinsel yapımızla çok ilişkilidir. Hatta gelenek ve göreneklerimizin bir çok kurulları dinsel kurallarla eşleşmektedir. Anadolu da köyde tarlada çalışan bir kadın göze batmaz.O tarla kadın için ekmektir. Dolayısı ile erkekle beraber çalışmasında da bir sakınca yoktur. Hatta imece usulü çalışmalarda çoğu zaman bütün köy kadın erkek birlikte kazma kürek sallar. Şarkılar türküler, şakalar çok doğaldır. Çalışmayı eylenceyle birleştiren imece toplumu yorgunluk hissetmez. Toplumu bir birlerine bağlar. Bir çok yöremizde bu gibi gelenekler dinsel düşüncenin üzerine çıkmıştır.
Fakat aynı Anadolu kadını kente göç edince fabrikada veya bir iş yerinde çalışması toplumca hoş karşılanmamıştır. Hatta kadını çalışan erkek dışlanmaya kadar gitmiştir. Köyde özgür kadın kentte özgürlükleri kısıtlanmıştır. Bunun temel faktörlerinden en önemlisi kente göç eden ilk aileler yaşadıkları yerlere tutuna bilmek için cemaat ve tarikatlara sırtlarını dayamak zorunda kalmalarından kaynaklandığı gerçeğine dayanır. Arkalarından gelen insanların yaşam davranışları önden gelenlerinkine benzetilmeye çalıştırılarak yeni bir kent kültürü oluşturulmuş ve kadının özgürlüğü kısıtlanmıştır.
Kadın doğduğu ailenin ekonomik yapısı ile gelecek yaşamı mutlaka bağlantılıdır. Fakir, yoksul bir ailenin çocuğuna verebeleceği eğitimle zengin varlıklı ailelerin vereceği imkan aynı değildir.
Dolayısı ile bu gün içinden çıkamadığımız her türlü baskılara rağmen önleyemediğimiz kadına şiddetin temel nedeni;
ANNELERİN DAHA KIZ ÇOCUKLARI İKEN KADERLERİNE TERK EDİLEREK EĞİTİMSİZ BIRAKILMALARINDAN KAYNAKLANIYOR.
Halen bu asırda okuma yazma bilmeyen, sokağa çıkmayan, temel hak ve hürriyetlerinden bi haber, her türlü koşula rağmen erkeğe hizmeti kutsal görev sayan, Kendini örtünün arkasına hapsederek erkeklerden korunmanın yolu sayan, toplumun gerçeklerinden uzak kalan bir annenin çocuğuna verebileceği bir şey olmadığını artık anlamamız gerek. Bu gün bile kız çocukları devletin ilk okulları yerine bazı cemaatlerin medreselerine gönderilerek kaderlerine mahkum edilmesine göz yumulmaktadır. Bu duruma devlet sesiz, millet sesiz. Ama kadın doğurduğu, büyüttüğü erkek den şiddet görüyor. Ölünceye kadar dövülüyor, darp ediliyor, yaralanıyor suçlu sadece birkaç gün göz altında tutulup Salı veriliyor. Öldürülünce hep beraber ağıt yakıyoruz. Gelinen koşullar içler açısı “kadına devlet bile sahip çıkmıyor”
Sonuç olarak;
Kadına şiddetin önllenmesinin en etkin yolu; Önce Anne eğitilmeli, Anne bilinçlendirilmeli, anne dünü, bugünü, yarını analiz eden plan proje üreten çocuğu için verimli hale getirilmelidir. Eğitim kız çocukları için lise sona kadar zorunlu tutulmalıdır. Kadın cemaat, tarikat, şeyh, şıh baskısından kurtarılmalıdır. Kadın heş şeyden önce “özgür birey” olmalıdır. Özgür birey Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirir. Bilnçli yetiştirdiği nesillerden saygı ve sevgi görür.
Her Aşk içi…
Fikret Bayrak