Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Her şey o kadar basit ve sığ değil...

Her şey o kadar basit ve sığ değil...
 

Gazetecilik, toplumun haber alma özgürlüğünü sağlayan, kamuoyuna doğru haber verme görevini yerine getiren kutsal bir meslektir. Aslında her işin doğru yapılması gerekir. Aksi takdirde bundan birileri zarar görür. Ama gazetecilik doğru yapılmadığı zaman bundan zarar görecek olan toplumun tamamıdır.

Böylesine önemli bir mesleğin mensupları, hepinizin bildiği gibi, özel bir kurum veya kurul tarafından seçilmez. Diğer mesleklerde olduğu gibi konuya ilgi duyanlar, çoğu kez bu alanda kabiliyetleri olup olmadığı bile tespit edilmeden, kendilerini “gazeteci” olmuş bulurlar.

Eskiden “alaydan yetişme” diye tabir edilen gazeteciler, hiç değilse gazeteciliğe hevesli, yazmaya meraklı ve kabiliyetli, kendini topluma doğru bilgi vermekle yükümlü sayan idealist kişilerdi.

Şimdilerde ise, ÖSS puanı ancak Basın Yayın ve İletişim fakültelerinin gazetecilik bölümüne girmeye yeten “mektepli”ler, aynı zamanda popüler olan bu mesleğin önde gelen aktörleri olmaya başladılar.

*****

Ülkemizde siyasi görüş farklılıklarının ne boyutlarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Kendi düşüncesine sahip olmayanlara hayat hakkı bile tanımayan, onları insan yerine koymayan, elinden gelse bir kaşık suda boğmaya çalışan zıd fikirli insanlarımızın çalışma alanlarını kısıtlayabiliyor muyuz? Hayır…

Bunlardan bir kısmının “gazeteci” olarak Basın sektöründe görev yapmasını engelleyebiliyor muyuz? Hayır!

Peki toplum doğru haberi nereden ve kimden alacak?

Elbette daha mesleğe başlamadan evvel, şu veya bu siyasi görüşü benimsemiş gazetecilerden

*****…

Ülkemizde iki dönemdir seçimlerde çoğunluğun oyunu alarak tek başına iktidara gelen bir siyasi parti var. Elbette onun karşısında yine iktidar olma umuduyla seçimlere katılan başka partiler de bulunuyor.

Hükümet, bir darbeyle yönetime el koymuş bir grubun elinde olmadığına göre, demokratik yöntemlerle iktidara gelmiş bir partinin görüşlerini samimi olarak benimseyen her meslekten milyonlarca insan olduğu gibi, belli başlı bazı gazeteler ve gazeteciler de olamaz mı?

Kimilerine göre olamaz…

Eğer bir medya organı veya Basın mensubu, muhalefet partilerinin değil de iktidar partisinin yaptıklarını doğru buluyor ve bunu savunuyorsa, ona “yandaş gazete” veya “yandaş gazeteci” denir.

Buna karşılık iktidarın icraatlarını, doğru yanlış ayırımı yapmadan tenkit edenlere, karşı çıkanlara, yanlış bulanlara; muhalefetin her söylediğini de candan, samimi ve kesin doğru kabul edenlere, “tarafsız gazeteci, idealist gazeteci, dürüst gazeteci” sıfatı verilir.

Böyle bir ayırım, böyle bir değerlendirme, sizce hangi ölçülere uygundur?

*****

Bilindiği gibi ülkemizde askeri darbeler, 3 kere demokratik hayatı kesintiye uğratmıştı. Bunun dışında darbe yapılmadan da darbe etkisi yaratacak girişimlerde bulunulmuştu. Kendisi olmasa bile korkusu bazı şeylerin yapılmasına ya da yapılmamasına yetip de artıyordu bile…

İşte bu antidemokratik durumun ortadan kaldırılmasına yönelik operasyonlarda “Ergenekon” denen bir olguya rastlandı. Henüz sonuçlanmış bir yargı kararı olmadığı için peşinen kimseyi suçlamaya hakkımız yok. Ama iddiaların ulaştığı boyutları da hepiniz biliyorsunuz.

Ortaya çıkan bilgiler, belgeler, ses kayıtları, planlar, hakikaten inanılır gibi değil? Bu şüphe cümlesinin ardından “öyleyse inanmayın” diyebilirsiniz.

Nitekim olaya farklı açıdan bakıp inanmayanlar, bütün bu olup bitenleri hükümetin bir komplosu, yapay olarak oluşturulmuş bir senaryo, sahte delillere dayalı bir baskı unsuru olarak kabul edenler de var.

Evet böyle düşünmek mümkün. Hatta gerçekten böyle olması da imkân dahilinde… Fakat böyle geniş boyutlu bir sahtekârlık durumunda, yargının, kamuoyunun, Basının, özellikle de Askerin, taş üstünde taş bırakmayacak bir kararlılık ve şiddetle olayın üstüne gitmesi beklenmez miydi?

Yani bu kadar sessiz kalınması mümkün müydü?

“Canım o kadar da sessiz değiller. Generaller cezaevine arkadaşlarını ziyarete gidiyorlar, ADD başkanı Tansel Çölaşan gençleri ve üniversite öğrencilerini ayaklandırmaya çalışıyor, Basın mensupları da bugün Taksim’de bir yürüyüş yaptılar işte” diyerek bu soruyu cevaplandırmaya çalışacaksanız, bu sizin söylediklerinize kendinizin de inanmadığınızın bir delilidir.

*****

“İktidar kendisine muhalefet eden herkesi içeri attırıyor” iddiasını şöyle bir tahlil edelim. Tutuklanıp İçeri atılan gazeteciler, yargı mensupları, askerler, muhalifler kimler ve kaç kişi?

Bir de dışarıdaki muhaliflere bir bakalım.

“Bütün muhaliflerin içeride olduğu” tezi gerçekten doğru mu?

*****

Öte yandan Nedim Şener ve Ahmet Şık adlı iki gazetecinin son olarak gözaltına alınmasının bardağı taşıran son damla olması size biraz garip gelmiyor mu?

Bu iki isim ortalığı bu kadar ayağa kaldıracak kadar önemli kişiler miydi, tarafsız kişiler miydi, güçlü kişiler miydi? Hangisiydi? Neden bu kadar önemsendi ve büyütüldü?

Bugün yapılan gazeteciler yürüyüşüne BDP ve CHP milletvekilleri de katılmışlar. Şimdi bu gösteriye katılan herkesi “Candaş Gazeteci” ilan edelim mi?

*****

Ergenekon soruşturması kapsamında Basında yaşanan gözaltı ve tutuklama olaylarını, ben daha farklı yorumluyorum.

Ortada hiçbir şey olmadığını kimse iddia edemez. Neler olduğunun ortaya çıkarılabilmesi için sizce bu tür sorgulamaların dışında yapılabilecek başka bir şey, uygulanabilecek başka bir yöntem var mı?

Suçu işleyenler kendiliğinden ortaya çıkıp durumu kabullenmeyeceklerine göre, soruşturma başka türlü nasıl yürütülecek?

Bu tür olaylarda ne yazık ki bazen kurunun yanında yaş da yanar. Hiç istenmeyen bir durum olmasına rağmen, sıfır hata ile böylesi karmaşık olaylardan sıyrılmak hiç de kolay değildir.

Aslında bu konuyu en iyi şekilde ayrıştırmak için üstüne görev düşen kesim Basındır. Ama o, işleri kolaylaştırmak yerine zorlaştırmayı, yardımcı olmak yerine, engellemeyi tercih ediyor gibi… Doğrusu bu da akla bazı sorular getirmiyor değil.

Şunu herkesin bilmesi gerekir ki, bu soruşturmalar sonuçlanıp olaylar bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarsa, zaten mesele anlaşılacak, suçlu suçsuz ayrılacak ve herkes hak ettiği cezayı çekecek.

Ama bir aksilik ve terslik olur da, bu soruşturma sonuçsuz kalırsa, belki çok az kişi “bakın Ergenekon diye bir şey yokmuş, bu gözaltılar ve tutuklamalar da birilerini korkutmak için iktidar tarafından yapılıyormuş” sanacaktır.

Fakat ezici bir çoğunluk, bu oyunu kurgulayanların, yine bir başka oyunla işin içinden sıyrıldığı gerçeğini asla unutamayacaktır. Çünkü bugün mağdur olduklarını ve boşu boşuna iktidarın gadrine uğradığını iddia edenler, o zaman bunun acısını fitil fitil onların burnundan getireceklerdir.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..