Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '08

 
Kategori
Blog
 

Her Sezar'ın bir Brütüs'ü vardır

Her Sezar'ın bir Brütüs'ü vardır
 

Önce bir saptama:

“Yazılı anlatım tarihi boyunca kalem işçiliğinin belli başlı iki ana dala ayrıldığı bilinir…


1- Kitlelerdeki koşullanmalarla yeni hipnozlar oluşturmaktan yararlanmaya çalışan kalemler…

2- Kitlelerdeki koşullanmaları sürekli kırmaya uğraşarak, hipnozlardan arınmış beyinsel bir diriliği çeşitli düşünce jimnastikleriyle geliştirmeye çalışan kalemler…”


Şimdi de bir soru, blog yazarlarına:

“Büyük usta Çetin Altan’a ait bu saptamada sizin yeriniz neresi?”

“Neden yazıyoruz?” sorusunu sormadan önce kulvarımızı belirlememiz gerektiğine inanıyorum ben. Bu yüzden olsa gerek, “Mikser” iltifatlarına pek kulak asmadan ikinci şıkkı seçtim. Ya siz?

* * *

“ Her yazının bir rengi vardır…”

Kalem işçiliği dedik… Konumuz yazarlık tabii. Şimdi şurada biz bizeyken eğri oturup doğru konuşalım. Hani bir laf vardır; “Herkes sakız çiğner ama Fatmanım gibi çıtlatamaz” diye. Aramızda çok yetenekli yazarlar var. “Herkes yazı yazıyor ama”…Kabul etmek gerekir ki onlar biraz daha farklı yazıyor.

Bana göre bir yazar oturup “Ormanların, ağacın ve yeşilin ne kadar önemli olduğunu” yazmaz. Ziraat Müdürlüğü’nde çalışan bir memur da yazabilir böyle bir yazı. Şairse mısralarında dile getirir, ressamsa tuvaline yansıtır, yazarsa tutup öyküsünü yaratır.

* * *

“Her yazının bir kokusu vardır…”

Kalem işçiliği dedik… Ciddiye almak gerekir… Giriş, gelişme, sonuç, elbette olmalı ama yeterli değil tabii. Geçenlerde sevgili “Narçiçeği”nin bir yazısını okudum. “Karaburun, iki bakkal bir furun, arpa ekmeği yemekten ne ağız kaldı ne burun” başlıklı bu yazıyı okurken burnuma nergis ve sümbül kokuları geldi…”Yazının kokusu mu olurmuş?” diye itiraz etmeyin lütfen ve bir de siz okuyun. Kim bilir, sizin de burnunuza kekik kokuları gelebilir(http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=97569)


* * *

“Her eşeğin bir semeri vardır…

Çocuk, babasından dertliymiş. Her Allah’ın günü “Sen adam olamazsın evladım” dermiş babası. Çocuğu hırs basmış tabii. Çalışmış, çabalamış… Önce yerel gazetelerde, sonra da ulusal gazetelerde yazılar yazmaya başlamış. Onlarca kitabı yayımlandığından ülke çapında tanınır olmuş ve ekonomik refaha da kavuşmuş. Bir gün korumalarını göndererek babasını ayağına çağırtmış ve babasına “Baba, baba, bak ben büyük bir yazar oldum”demiş.

Yaşlı baba gülmüş tabii…”Ulan eşek! Ben sana ‘Yazar olamazsın’ demedim ki! ‘Adam olamazsın’dedim” demiş.

* * *

“Tezekten terazinin, moktan olur dirhemi:


Başta da dedim ya, önce bir çizgi belirlemek gerekiyor. Biraz meşakkatli bir uğraş yazarlık. Sonuçta söz uçuyor ama yazı kalıyor. Sık sık söylediğimiz gibi “İma, cinas, kinaye, taş” gram gram, milim milim ölçülerek kullanılmalı. Satır araları iyi tahlil edilmeli. Övgü, övgü müdür? Yergi, yergi midir? Bilmek gerekiyor. Ölçü şart yani! Yazar olmak zor da olsa mümkün ama önce insan olmak gerekiyor. Hani “Cilve yap bakalım” demişler, o da tutup “çifte” atmış! “Katır”lık ile “Yazar”lık arasındaki farkı da bilmek gerekiyor. Yürek kantarın olmayınca değil yazar, “kapı önünde tozlu bir paspas” bile olunmuyor!

* * *

Her karanlık köşenin bir akrebi vardır:

İki aydır dikkatimi çeken bir konu var. Sanırım bazı üyeler birden fazla isim/rumuzla teşviki mesaide bulunuyorlar bizim çarşıda. Ya da bazı tanıdıklarını üye yaparak onların yorum haklarını kullanıyorlar. Kendilerine bol bol “övgü” yazdıkları gibi polemiğe girdikleri kimselere karşı da bu “naylon” yorumcuları kullanıyorlar. Bu naylon yorumlar oldukça “çanak”! Manipülasyondur bu ve bu güzel siteyi “dejenere” eder. İdare bu konuda ne düşünür bilemem. Belirlediğim bazı isimler var. Yüze gülüp arkadan hançer sallamak pek şık bir davranış değil. Ama ben bekliyorum tabii... Şimdilik! Haaa "hançer" dedim de aklıma "Sezar" geldi!

* * *

Her Sezar’ın bir Brütüs’ü vardır:

Yazı dedik, yazarlık dedik! “Kıskançlıkların, “çekememezliklerin” en yoğun olduğu bir uğraş dalı. Açıkça belirteyim ki bizler burada “Bir Aile” falan değiliz! Milliyet Blog benim için bir “arena”… “Memleketimden insan manzaraları” yani. Seyrek yazan ama oldukça çok okuyan biri olarak benim de görüşlerim böyle. Allah’tan “yorum” ve “okunma oranlarının” akçeli bir getirisi yok!

İyi ki de yok!

Ya bir de olsaydı?

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..