Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '16

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Her yapılan yanlış, topluma yansır

Her yapılan yanlış, topluma yansır
 

Başkalarının yaptığı tercihlerin sonuçlarını sadece o değil sen de yaşamak zorunda kalırsın.


Bundan iki yazı evvel, “karşılıklılık” yasasından söz etmiştik.

Demiştik ki, seçimlerimizin / tercihlerimizin karşılığını yaşamaktayızdır sadece.

Hayat bir hediyedir, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla hazırlayıp, yalnızca yine BUNLARIN KARŞILIĞINI YAŞADIĞIMIZ.

Ve

İnsanın sırf bencil ve kendi selâmetini düşünen mi, yoksa toplumun da mı selâmetini düşünen bir gelişmişlikte olup olmadığının da seçimlerimizin doğru ve yanlışlığında önemli bir rol oynadığını özellikle vurgulamıştık.

Zira… evet,

Herşey insanın kendinden başlar…

Ama…

İnsandan başlar, toplumda biter!

Çünkü topluma yansır.

Zira her yaptığımız veya yapmadığımız edimin “yönü”, esas itibariyle kendimizin dışındaki-etrafımızdaki başka insanlara doğrudur.

Fakat şöyle ki;

Hem insandan başlayarak topluma yansır, hem de toplumdan da yine aynı şekilde tekrar gerisin geriye size-bize-yani insana yansır. Sürekli bir, insandan topluma-toplumdan insana, tekrar insandan topluma, yine toplumdan insana şeklinde bir devinim, kesintisiz bir döngü mevcuttur.

O aynı ahvâl, üstelik ayrıntıda doğurduğu başka sonuçlarıyla da birlikte, üstelik çoğu kez katlanarak, yayılarak büyüyen - genişleyen de bir şekilde boomerang gibi tekrar size-insana dönerek, sizi de, hepimizi, bütün insanları, hattâ insanlığı içine alır, etkiler, esir eder; o hali yaşamaya ve etkisine mecbur eder. Yani o anki toplumdaki ahvâli hepimiz, tüm toplum, hattâ tüm insanlık, her ne kadar asıl kaynaklandığı merkezden başlayarak çevreye değin azalan bir yoğunluk ve şiddette olmak üzere tedricen etkilenim ve etki-tepki derecesi farklı farklı da olsa, biz o ahvâli derece derece ve zamansal olarak da er veya geç ama ‘mutlaka’ yaşamakta olur, etkilenir oluruz.

Çünkü istisnasız herşey, etki-tepki, sebep-sonuç, öz-şekil, satıhta görünen-görünmeyen, yüzeysel ile derinde olan gibi bir takım unsurlar ve fonksiyonlar dahilinde “bir bütün halinde ve hemhâl bir şekilde”, tıpkı bir domino taşı devrildiğinde diğerlerinin de devrilmesi, diğerini de devirmesi ya da bir zincirin halkaları gibi kesinlikle birbirine bağlıdır şu işleyişte.

O nedenle,

Kötü, berbat, yanlış, çirkin şeylerden sakınıp korunmak için,

En önemlisi daha en başta ve haliyle sonrasında da daima seçimi-tercihi doğru yapmaktan, doğru’yu yapmaktan başka kaçarınız-kaçarımız yoktur! Yani aslında “doğru”dan gayrı başkaca bir “seçeneğimiz” zaten bulunmamaktadır!!

Ama pek tabii ki yine de tercihi sana, bize, yani insana bırakmıştır Yaradan. Yani yarattığı şu “işleyiş”in çalışma prensibi böyledir! Zira sonuçta ne yaşamak istediğin, pek tabii ki “etrafındaki insanlarla da birlikte” sırf senin bileceğin, senin karar vereceğin bir iştir; ne de olsa -yine “insanlarla da birilkte”- kendin edip kendin bulacaksındır. Sen ve diğer insanlar bunun bedelini göze aldıktan sonra, kendi tercihlerine göre kaderini tabii ki yine sen kendin belirleyeceksindir. Bundan daha doğal, daha doğru, daha adil bir şey olabilir mi?

Yalnız böyle derken, farkettiniz ki hep “diğer insanlarla da birlikte” dedim. Çünkü çoğu insanın da yaptığı en büyük hatalardan biri olarak yeryüzünde sadece tek sen, tek kendin varmışsın gibi de düşünmemek durumundasındır. Zira senin gibi milyonlarca insan daha vardır biliyorsun. İşte sen de her istediğini, her şeyi, her yaptığını, her kararını yine aynen senin gibi birer insan olan, o da tıpkı senin gibi bir şeyler düşünen, isteyen, bir şeyler yapan milyonlarca insanın da var olduğunu bilerek, bunu da  hesaba katarak, bu bilinçle düşüneceksin. Dolayısıyla bu, bir bakıma "empati" de demektir, empatiyi de içeren bir düşünce şeklidir zaten.

Bu gerçeği göz ardı etmeden, bu gerçeği görmezden gelmeden düşünmek zorundasındır ki yanlış çıkarımlarda, yanlış kararlarda bulunmayasın… Veya kimi deyiş ve atasözleriyle gerçekler çeliştiğinde kafan karışmasın, kararsız kalmayasın ya da sırf kendi yanlış düşünmenden dolayı bizzat kendi hatan yüzünden de pişmanlıklar duymayasın, sorunlar yaşayıp üzülmeyesin, yanlışı-hatayı ‘sen’ yapmış olmayasın. Zira tıpkı senin gibi bu hatayı yapıp da “kendinin hata yapmadığını düşünmekte olan” o kadar çok insan vardır ki, o iğne atsan yere düşmez gürûhu görsen inanamazsın!                                 

Ve senin gibi daha milyonlarca insan var diyedir ki zaten, belki evet, fiziksel olarak “her koyun kendi bacağından asılır” ama yaşamın içinde gerçekleşen olaylar dizgesine baktığında hayretle görürsün ki  hiç de öyle her koyun “sırf” kendi bacağından asılmamaktadır maalesef. Senin yaptığın hatanın ceremesini sadece sen değil, ben de öderim, biz de öderiz, tüm toplum ödemektedir!

Keza sırf kendinden başka insanlar da var olduğu içindir, “elle gelenin de yine hiç de öyle düğün bayram filan olmaması” ve yine ille de insanın “sadece kendi ektiğini değil, ne yazık ki başkalarının ektiklerini de biçmek zorunda kalıyor olması”.

Yani sırf kendi yanlışlarımızın bedelini ödemek, bedelini yaşamak değil, bu var ama buna ilave insanoğlu, o kendinden başka milyonlarca insanın her birinin de yaptığı yanlışların ‘uzantılarını’ yaşamak, sonuçlarına katlanmak ve hiç de kendinden kaynaklanmayan nice sorunlarla da mücadele etmek, yanlış insanlarla, başkalarının yanlış kararlarıyla da başetmek zorunda kalmaktadır. Sırf yine yeryüzünde tek kendimiz olmayıp milyonlarca insan daha var olduğu içindir ki ve onların yaptığı tonlarca yanlışlar yüzündendir ki kendimizden başkalarının ektiklerini de biçmek zorundayızdır.

O NEDENLEDİR Kİ, İNSAN TEK KENDİNE DÖNÜP,  sanki üzerinde tek kendinden başka hiçbir insan ve hiç bir canlı olmayan ıssız ve metruk bir adadaymışçasına SIRF KENDİYLE, KENDİ KARARLARIYLA, KENDİ İSTEKLERİYLE, KENDİ İŞİYLE İLGİLENEMEZ. TEK KENDİNE, TEK KENDİ İŞİNE BAKAMAZ. BÖYLE BİR ÖZGÜRLÜĞÜ VE HAKKI BULUNMAMAKTADIR. BAŞKALARIYLA DA İLGİLENMEK, BAŞKALARININ YAPTIKLARINI DA GÖRMEK, BİLMEK, FARKETMEK VE YANLIŞ YAPILDIĞINDA İSE BUNU HEMEN FARKEDİP KESİNLİKLE DE FARKETTİREREK HERHANGİ BİR YANLIŞI ÖNLEMEYE VE HATTÂ ELİNDEN GELDİĞİNCE O YANLIŞI DÜZELTMEYE-DÜZELTTİRMEYE DE GAYRET ETMEK ZORUNDADIR.

Yani insan, sanıldığının aksine salt kendinden sorumlu değildir, toplumdan ve dolayısıyla o toplumu oluşturan diğer insanlardan, hattâ doğadan, tüm canlılardan, tüm varlıklardan da sorumludur. Tüm şu bütüne-evrene ve içinde barındırdığı canlı cansız her türlü varlığa karşı her birimiz kesinlikle sorumluyuzdur.

Çünkü işte, kendi başımıza, sırf bir başımıza olmadığımız için, kendimizin yaptığı yanlışların yanısıra kesinlikle başkalarının yaptığı yanlışlar da bizim yaşamımıza yine bir sorun, bir haksızlık, bir üzüntü, acı, mutsuzluk olarak ‘yansımaktadır’.

O nedenle, derse ki eğer birileri,

Başkalarından bana ne, ben kendi yaptığıma, kendi işime bakarım, her koyun kendi bacağından asılır. Ben kendi aklıma kendi yaşadıklarıma göre karar veririm. Kimseden akıl alacak değilim. Herkesin aklı da tecrübesi de kendine. Ben doğru bir insansam bu benim için yeterlidir, başkaları beni ilgilendirmez, benim doğruluğum beni bu dünyada da öbür dünyada da kurtarır,  ve hattâ iman edenler için hesap günü Allah da zaten benim için yine sadece benim kendi yaptıklarıma göre karar verir” diyenlere, böyle ve benzeri düşünenlere, hatırlatmak isterim ve derim ki ben de: “O yaptıklarınızın içinde, işte bu başkalarının yanlışlarına karşı tutumlarınız da vardır! O yanlışlarla ilgilenmeyişiniz, susarak, umursamayarak veya tarafsız kalarak ya da yanlışı ve yanlış yapanı uyarmayarak, kınamayarak, hattâ aksine bir de yanlış yapanları övebilerek dahi haksızlıklara-kötülüklere, "yanlışa yani"  nasıl da hizmet ettiğinizin de değerlendirileceğini atlamış oluyorsunuz, bunu hesaba katmıyorsunuz. Böylece siz de yanlışı yapmış oluyorsunuz!”.

O yüzden, yine ve hep demekteyimdir ki: Siz siz olun asla bu dünyada sanki tek kendiniz varmışçasına düşünüp öyle de hareket etmeyin. Yanılmış olursunuz, üzülürsünüz ve üzersiniz. Ben yanlışı farkettirmiş, göstermiş, uyarmış, anlatmış, açıklamış, böylece de elimden geldiğince önlemeye ve düzeltip düzellttirmeye gayret ederek doğruyu yapmış ve hak olana, haklı olana hizmet etmiş olayım da, ki bu da benim zaten insanın ve hakkın önündeki duruşumdur, olmam gerekendir, yapmam gerekendir, insanın ve hakkın hizmetinde olmazsa olmazımdır, görevimdir, hem hakkım hem de sorumluluğum-yükümlülüğümdür, ama bundan gayrısı ve ötesi ise pek tabii ki yine sizin kendi seçiminiz, sizin kendi tercihiniz olacaktır ve lâkin haliyle sonuçlarını göze alarak, bedelini de ‘yaşayarak’ ve dahi ‘yaşatarak’ da kuşkusuz.

Yani, sadece yapmayız, yaptırırız da.

Sadece yapmayız, yaşarız da.

Sadece yaşamaz, herbirimiz, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla, yani tercihlerimizle iyiyi ya da kötüyü “yaşatırız” da maalesef başkalarına ya da diğerlerimize!

Evet sırf yaşamaz, yaşattırırız da! Neyi tercih etmişsek onu ve onun sonuçlarını!! İşte işin özeti olarak sırf bunu farketseniz, idrak etseniz bile inanın yeterlidir.

Zaten bütün mesele her bir insanın üstüne düşeni lâyıkıyla yapıp yapmamasındadır. Ben üstüme düşeni yaparım, bir yanlış gördüğümde de söylerim, anlatırım, açıklarım, uyarırım, hatırlatırım, böylece hem farkedip hem de farkettirerek doğruyu yapmış ve bana hak olanı ve sorumluluğumu yerine getirmiş olurum, bunun hemen akabinde ise, insanların, yani sizin de üstünüze düşeni yapmanıza gelmiş olur sıra!

Sonuç olarak, evet işte: seçim-tercih, sizindir-bizimdir-insanındır! Ve zaten her insanda kesinlikle var olan “irademiz” her türlü seçimimizde de tamamen hürdür! Sakın bir takım gerçek dışı sanrılarınıza-zanlarınıza, yüzeysel ve dar bir açıyla baktığınız içindir ki zaten oluşan ‘eksik’ düşüncelerinize veya ‘korkularınıza’ ya da salt ‘kendinizi bilir ve doğruyu yapar zannedişlerinize’ yani ‘kibirinize’ ve dahi ‘egolarınıza’ ve de sırf ferdî “çıkarlarınıza” yenilerek bunun aksini savunup da, kendinizi de kandırmayınız!

Her bir insana doğru seçimler, doğru tercihler, doğru kararlar, doğru tepkiler temenni ediyorum.

Ki daha güzel, daha sorunsuz, huzurlu, başarılı ve mutlu olabilsin yaşamlarımız…

Herşey bize bağlıdır aslında… ve kesinlikle!

Kendimizi ve başkalarını yanıltmamamıza ve yanılmamamıza!!

.

.

.

Filiz Alev

29.01.2016

 
Toplam blog
: 157
: 3152
Kayıt tarihi
: 03.03.11
 
 

Ekonomistim, emekliyim. İki evlat annesiyim. Müzikle ilgilenirim, bestelerim vardır. Düşünürüm, a..