Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '06

 
Kategori
Resim
 

Her yer, hiçbir yer... Turan Erol' a dair

Her yer, hiçbir yer... Turan Erol' a dair
 

Sevgili sanat dostları. Yazı dizimizin dördüncü ayağında halen Ankara'da yaşayan ünlü ressam Turan Erol'u tanıtmaya çalışacağım. Turan Erol ismiyle ilk tanışıklığım, İstanbul'da İstiklal caddesinde dolaşırken bir kitapçı vitrininde rastladığım kitabın kapak resmindeki "mavi tekne iskeleti" ni görmem ile birlikte olmuştur. Sanırım bir on yıl kadar önceydi. Ön planda inşa halinde mavi bir tekne iskeleti, yanıbaşında beyaz bir gümbet (su sarnıcı), arka planda mavi berrak gökyüzü altında sıra halinde şirin, beyaz Bodrum evleri. Retrospektif niteliğindeki birbirinden güzel resimlerle donatılmış bu kitap Ada yayınları tarafından 1989 yılında yayınlanmış idi.

"Çizgi, renk, leke, benek" diyordu Bedri Rahmi resmin yapı taşlarını sıraladığı "Resme Başlarken" kitabında. Değil midir ki, O Turan Erol'un Akademideki hocasıdır. Gerçekten de Reis'in bu öğüdüne sıkı sıkıya sarılmıştır. "Bedri Rahmi'nin yazıları, şiirleri ve resimleriyle bende özellikle 1947 sonlarına kadar büyüleyici, alt üst edici ama olumlu etkileri olmuştur" der Turan Erol. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi Reis, sadece Turan Erol'un değil, Orhan Peker'in de hocasıydı. "Orhan Peker'in paletini düşünürsek, Turan Erol onun karalarını beyaza bulamaya gelmiştir sanki. Resmi aydınlık, duru doğanın resmidir. Dışarıda, hep dışarıdadır gözü. Orhan Peker'in tersine, O daha çok dışarısını dünya diye kabullenmiştir." der İlhan Berk.

Her akşam, iş çıkışı turnikelere kartımı basarken hep aynı turnikeden geçmeye gayret eder, turnikeye yaklaşırken başımı sağa geriye doğru çevirir ve ilerideki pencereden sızan Banka Kolleksiyonundaki "Kıyı" resminin aydınlanmış görüntüsünü pek zahmetli bir açıdan yakalamaya çalışır, adeta mıh gibi hafızama kazırım. Yaklaşık 70x100 cm. ebadındaki bu resmin neredeyse tamamına yakınında sabah sisinde el ele tutuşmuş deniz ve gökyüzü boyanmış; deniz nerede başlar, gök nerede denize kavuşur bilinmez adeta. Bu geniş gri (beyaz-mavi karışımı) lekenin altında, resmin yaklaşık 1/5'inde kara, (kahverengi, siyah, mavi renklerin eridiği) sanrılı bir leke hakim. Bu lekenin içerisinde ise birbiri üzerine istiflenmiş belli belirsiz tekneler. Yer yer de kahverenginin sıcak kırmızı tonuna bürünmüş bir tuşe ve kirli sarı bir tuşe ile resmin silkinişi, dışa vurumu. Bu resme bakarken insan sanki bir düş görür gibidir. Yahya Kemal'in "Sesiz Gemi" şiirini anımsatır gibi; ne gelen var ne giden…

Turan Erol resimlerinden bir seçki yapacak olsak; Ağrı dağı, tekne kaburgaları (iskeleti), Bodrum görüleri, kömür dağıtım yeri, Milas'ın kemerli taş köprüleri, gecekondular, bozkır, kent görünümleri ile enginar çiçeklerini resmettiği nature-morte resimlerini sıralayabiliriz. Sanatçı, aslında Ağrı dağını hiç görmemiştir. Ancak, Ara Güler'in fotoğrafından izleyebilmiştir o yüce dağı. Van Gogh misali yıldızlı bir gecede ışıldayan mavilere bürünmüş karlarla kaplı Ağrı dağının eteklerindeki, pencerelerinden ışık sızan, kapıları aralanmış, karanlığa bürünmüş bacaları tüten dam evler. Gerçekten lirik bir anlatıma ve gize sahiptir Turan Erol'un bu resmi.

Benzer bir gizi 1986 tarihli "Kömür Dağıtım Yeri" resminde de görürüz. Kimin aklına gelirdi ki, çocukluğumuzdaki kömür taşıyan torbalı at arabalarının bir resme konu olabileceği. At arabalarının arka planında kara kömür vagonları ile güneş batarken sarı kepçeler. Kim, hangi cesaretle ve iştahla is kokan, karalara-grilere bürünmüş kömür deposunun içine dalacak ve oradan 1m. x 3m. boyutunda anıtsal bir resim çıkaracaktı. Tabii ki Turan Erol.

Tekne iskeletlerine gelince. İlk, onun resimlerinde gördüm onları. Sonra Bodrum'a ilk gidişimde İçmeler'de keşfettim tekne yapım yerini. Devasa tekneler, Bodrum guletleriydi bunlar. Korunmak için özel hangarları vardı. Hemen her gidişimde de uğramadan edemedim. Yalıkavak'ta, Türkbükü'nde hep izledim onları. Gerçekten, kısa boylu, tıknaz Bodrum'lu ustalar iç içe geçmiş yüzlerce yaydan, yatay-dikey ahşap burgalardan sabırla, titizlikle uzun zaman sürecinde inşa etmekteydiler bu tekneleri. En az onlarınki kadar sabır ve titizlik isteyen güç bir uğraş tekne kaburgalarını resmedebilmek. Değilmidir ki, sakin, ağırbaşlı, disiplinli, akılcı ve dengelidir Turan Erol; o halde zoru başaracaktır. Bu arada, Onun resimlerinde bisiklet öğesine sık sık rastlarız. Bir resminde bisiklete binen bir figür görmekle birlikte, çoğu zaman bisiklet tekne iskeleti önünde sere serpe yerde uzanmaktadır. 1927 Milas doğumlu Turan Erol, o buruk, ezik çocukluğunu anlatırken "Çocukluğumu düşününce bana o günlerden kalan anıların pek tatlı olmadığı sonucuna varıyorum. Epeyce külüstür yetiştiğim bir gerçek. Bisiklete binmeyi bile bilmem. Yalnız ata binerdim. Hem de deli gibi sürerdim..." der. Kimbilir, belki de Onun resimlerinde bisiklet öğesinin yer alışının bir nedeni de bu buruk çocukluk anıları olabilir. Öte yandan, tekne iskeletlerindeki yaylar-eğrilerle bisiklet tekerlerindeki eliptik-dairesel görünüm Turan Erol resimlerinin ölçüye, düzene, geometriye sıkı sıkıya bağlı oluşunun bir sonucu olsa gerek. Milas'ın kemerli taş köprüleri üzerinden geçen atlı, bisikletli figürlerin yer aldığı resimleri de yine bilinçaltındaki çocukluk dönemi ile ilişkilendirmek yanlış olmaz sanırım.

Sanatçı, Milasta geçen ortaokul yıllarındaki anılarından bahsederken adı ressama çıkmış arkadaşı Nihat ile birlikte bir pastanede asılı olan Murillo'dan kopya edilmiş olduğunu sonradan öğrendiği zenci çocuk portresine olan hayranlıklarını, daha çok da özentisiz, rahat fırça vuruşlarının kendisini daha çok ilgilendirdiğini belirtir. Nitekim, bu tavır Turan Erol resimlerinde bir imza niteliğinde hep kendini gösterir. 1951'de Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra 1960 yılına kadar Diyarbakır'da resim öğretmenliği yapar. Diyarbakır dönüşü hayatını sürdüreceği bozkır şehri Ankara'ya yerleşmesiyle birlikte görü (peyzaj) resimleri daha bir üretkenlik ve olgunluk kazanmış, süssüz, yalın bir anlatım diline bürünmüştür. Sanatçı, On'lar grubunun üyeleri arasında yer alır. 1955 yılında Meclis'in hazırladığı Vilayet Resimleri yarışmasına seçilince sanat yaşamı ivme kazanır. 1961-1964 yılları arasında Fransız Hükümetinin bursuyla Paris'te çalışmalar yapmıştır. 1963-1973 yılları arasında Gazi Eğitim Enstitüsü'nde öğretim üyesi olarak görev almış; 1987 yılında profesör olmuştur. Devlet Resim, TRT Resim yarışmaları başta olmak üzere pek çok ödüle sahiptir. Sanatçının "Ulus" gazetesinde "Defterimden" başlığıyla kaleme aldığı yazıları ayrı bir değer taşır.

Sonuç olarak, Turan Erol'un cümleleriyle onun doğaya bakışını özetlersek; "Çevreme bakıyorum, ama çevremi yansıtmak kaygısıyla değil; başka kaygılarım olduğunu görüyorum. Doğaya- dolayısıyla çevresine- çok bakan bir ressam olduğum halde, hiçbir resmimde doğa verilerine, "doğal olan"a sadakat gösterdiğim (öyle sanılsa da) söylenemez. Hatta diyebilirim ki, ben çevreme bakarken imgelemimde, "tin"imde varolan bir biçim ve içerik ilişkisinin, bir sezginin doğadaki karşılığını, benzerini arıyor gibiyim. … Adeta, doğadan bir onay bekler gibiyim."

Yine ne kadar şanslıyım ki, Ankara'da Helikon Sanat Galerisindeki sergisinden epeyce sonra yaklaşık dört yıl önce, İstanbul Beyoğlu'nda, restore edilmiş yeni AKBANK Kültür ve Sanat Merkezinin enfes iki katlı Galerisindeki retrospektif nitelikli "Seçki" başlıklı görkemli Turan Erol sergisini izleme fırsatını elde etmiştim. Kimbilir, bu izler (Orhan Peker, Turan Erol ve Avni Arbaş,) belki bende de bir yol bulur mu bilinmez; bunu zaman gösterecek...

Kaynakça: -Ada yayınları tarafından 1989 yılında yayınlanmış Turan Erol kataloğu.
-Mart 1998 tarihinde Yapı Kredi Yayınları tarafından bastırılan Turan Erol kataloğu.

 
Toplam blog
: 26
: 8842
Kayıt tarihi
: 21.11.06
 
 

1990-1994 yılları arasında T.M.O. Plastik Sanatlar Atölyesi'nde Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar ..