Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Herkes bir şekilde şikâyetçi

Herkes bir şekilde şikâyetçi
 

Yılda bir kez de olsa, insan bir şekilde yaşadığı yerin, şehrin dışına çıkmalı.

Çıkmalı ki bir yıl boyunca biriktirdiği o dertlerini, sıkıntılarını boşaltarak, eksik-gediklerini tamamlayıp, dejarz olabilsin.

Birkaç günlüğüne yapılan ahd-e vefalar, yolculukla da olsa insanın rahatlamasına, yetiyor da artıyor bile.

Gezmeli, görmeli, gözlemlemeli, dersler çıkarabilmeli, gülmeli, tebessüm etmeli, belki de bazen üzülmeli…

“Azı karar, çoğu zarar!” kabilinden aslında, tatil de olsa, ziyaret de olsa, tadında bırakmak gerekir.

Aksi takdirde, “fazla naz, âşık usandırır!” sözü mucibince, istenmedik bazı olayların tezahür etmesi kaçınılmaz olabilir.

Gayet titiz, dikkatli ve uyanık olmak gerekir.

En son böyle bir yolculuğumuzda, hem vefat eden bir yakınımızın taziyesinde bulunarak, acılarına ortak olmak, hem de hısım-akrabayı ziyaret ederek, hasbi hâl yapmak istedik.

Bu vesileyle o şehre yaptığımız ziyaretlerde; hem gezdik, hem de büyüklerimizle sohbetler yaptık.

Dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar gibi, mutlu olanlar, mutsuz olanlar, kendisiyle barışık olanlar, yaşadıkları sıkıntılardan ve yaşananlardan nefret edenler vardı.

Hastalık nedir bilmeyenler…

Hastalıktan belini doğrultamayanlar…

Sızlana sızlana dert yanarak, hayatını idame ettirenler vardı.

Kimilerini ziyaretimizde hüzünlenip, üzülürken…

Kimilerini ziyaretimizde, yaptıklarını görerek mutlu oluyor ve yaptıkları karşısında büyülenmemek mümkün değildi.

Hele yaşı hayli ilerlemiş bir ablamızı ziyaretimizde, hem kişiliği, hem de renkli yaşamından bir şey kaybetmeyerek, kendisiyle olan barışıklığının verdiği o ruh haliyle, yapmış olduğu resimleri gördükçe, takdir etmekten başka bir şey yapamıyorduk. Gerçekten bu işin eğitimini almayıp, amatör bir ruhla yapmış olduğu her türden yağlı boya resimleri karşısında âdeta büyülendik.

Meğerse hayali resim yapmak olan bir insanın, bu derece severek kendini sanata adamış olması, bizleri son derece memnun etmiş, âdeta sevinçten havalara uçuyorduk.

Baraja nazır olan, yeşilliklerin arasındaki evinde, göl ve göğün mavisinin verdiği huzuru içselleştirerek, ilerleyen yaşına rağmen, oluşabilecek mevcut rahatsızlıklarını bile bertaraf etmiş görünüyordu. Saatlerce oturup, dostane ve samimi, koyu bir sohbetin eşliğinde; gâh çay içiyor, gâh kahvemizi yudumlayıp, keyif çatıyorduk.

Yeni evlenen akrabaları ziyaret ederek, ömür boyu mutluluklar dileyerek, hayırlı olsun ziyaretinde bulunuyorduk.

Yıllar önce, beraber büyüdüğümüz o sokak ve mahalledeki arkadaşlarımızı ziyaret ederek, geçmişi yâd ediyorduk.

Özlem duyduğumuz, özlediğimiz, görmekle çok mutlu olduğumuz, kaybettiklerimize üzülerek tebessüm ettiğimiz, herkesin başka bir biçimde hayatını idame ettirdiği birkaç günü geçirmiş olmakla, kimi zaman mutlu, sevinçli, kimi zaman üzgün ve görememiş olmanın hasretiyle tebessüm ediyor ve derinden bir iç çekiyorduk.

Birkaç gün böyle geçti. Başka yerde, başka biçimde…

Artık kendimize gelmenin, yine mevcut iş yoğunluğunun içine dalarak, rutinleşen yaşantımıza devam edecek, başka bir senenin, bilmem hangi ayının, hangi gününde, tekrar gidebilme temennisini umarak yaşamaya kaldığımız yerden devam ediyoruz işte.

Hayat bu olsa gerek, gerçekler bu olsa gerek.

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artan@hotmail.com 

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..